Diş Minelerinde Evrimin İzi

Diş Minelerinde Evrimin İzi
Mine dişlerin evriminin daha ilk evrelerinden itibaren ortaya çıkmıştır.Her birimizde bulunan ve yaklaşık 3.2 milyar baz çiftinden oluşan DNA’mızın, sadece yüzde 1-2 arası işlevsel proteinleri kodlar. Yani sizi “siz” yapan,...

Mine dişlerin evriminin daha ilk evrelerinden itibaren ortaya çıkmıştır.

Her birimizde bulunan ve yaklaşık 3.2 milyar baz çiftinden oluşan DNA’mızın, sadece yüzde 1-2 arası işlevsel proteinleri kodlar. Yani sizi “siz” yapan, o yüzde 1-2’lik kısımdır. Diğerleri, çoğunlukla transpozon adı verilen sıçrayabilen elemanlar ve evrimsel süreçte işlevsizleşen gen kalıntılarıdır. Söz konusu yüzde 1-2’lik kısımdaki nükleotitler, 3’lü kodlar halinde okunurlar. Her bir 3’lü diziye “kodon” adı verilir. Bu kodonlarda meydana gelen silinme ve ekleme tipi mutasyonlar (bu tür mutasyonlara InDel denmektedir), çerçeve kaydırıcı mutasyonlara neden olabilir. Mutasyon nedeniyle eklenen ya da çıkan nükleotitler, üçer üçer okunan kodu kaydıracaktır. Bir nevi bir kelimeye yeni harfler eklemek gibi düşünebilirsiniz: Anlam bozulabilecektir; hatta zaman zaman kelime tamamen anlaşılmaz hale gelecektir.

SONRADAN KAYIP

Mine, son derece sağlam bir tabakadır ve birincil görevi dişlerimizi dış etkenlere karşı korumaktır. Bu yapı öylesine önemlidir ki, dişlerin evriminin daha ilk evrelerinden itibaren bu yapının ortaya çıktığını görürüz. Ancak günümüzde dişleri olan bazı canlılarda mine tabakası bulunmamaktadır. Yani atalarda ve torunların çoğunda diş minesi varsa; ancak bazılarında yoksa, karşımıza şöyle bir bilimsel test imkânı çıkar: Eğer ki Evrim Teorisi doğruysa ve bütün hayvanlar ortak bir atadan geliyorsa, diş minesiz hayvanların da atalarında mine tabakaları olmalıdır! Yani diş mineli atalar önce evrimleşmiş olmalıdır; sonrasında ise bazı türlerde bu mine tabakası yitirilmiş olmalıdır. Çünkü dediğimiz gibi, en eski zamanlara ait türlerde bile bu tabaka bulunmaktadır. Dolayısıyla, evrim teorisine göre bu mine tabakası sonradan kaybedilmiş olmalıdır.

BİR ANDA YOK OLMAZ

Bu hipotezi bilimsel olarak test edelim. Mine tabakasını üreten başlıca proteinin ismi enamelin proteinidir. Mine tabakası olmayan bazı balinalar, armadillolar ve karıncayiyenlerde bu protein üretilemez; bu nedenle diş mineleri yoktur. Dolayısıyla bunların genleri arasında enamelin proteinine ait genleri bulabilmeliyiz; ancak ya işlevsiz hale gelmiş olmalılar ya da oldukça farklılaşmış olmalılar. Çünkü genler öylece ortadan kaybolup gitmezler; genellikle önce işlevsiz hale gelirler, sonrasında duruma bağlı olarak yok olabilirler.

Bilim insanları sayısız canlının DNA’sını incelediler ve bütün memelilerin enamelin proteinini kodlayan ENAM genine sahip olduğunu gösterdiler. Enamelin proteini hiç üretmeyen armadillolarda bile hiç çalışmayan ve bozulmuş halde bir ENAM geni vardı. Yapılan incelemeler sonucunda, gen üzerinde çerçeve kaydırıcı mutasyonlara rastlandı. Çerçeve kaydırıcı mutasyonlar, bu genleri geçmişte bozmuşlardı. Yani diş minesi bulunmayan canlılar, ENAM genine sahip oldukları halde, biriken zararlı mutasyonlardan dolayı enamelin proteinini üretemiyorlardı. Bu yüzden dişlerinin minesi yoktu.

TAŞINMIŞ GENLER

Şimdi daha sıkı durun. Bazı canlıların ENAM genlerinin, tam da aynı noktada meydana gelen çerçeve kaydırıcı mutasyonlarla bozulduğu bulundu. Mutasyonlar, hele ki çerçeve kaydırıcı mutasyonlar, oldukça nadirdirler ve birden fazla canlının tam olarak aynı geni, tam olarak aynı noktadaki mutasyonlarla, birbirinden tamamen bağımsız olarak bozulmuş olamaz; bu, matematiksel olarak çok düşük bir ihtimaldir. Dolayısıyla bu mutasyonlar evrimsel süreçteki ortak atalarında meydana gelmiş ve türlere taşınmış olmalıdır. Örneğin Manis pentadactyla ve Manis tricuspis türlerinin ENAM geninin 1362. nükleotidinde silinme mutasyonu vardır. Bu mutasyon protein üretimini bozmuştur. Diğer hiçbir canlı türünde bu pozisyonda silinme yoktur. Bu silinme, Manis türlerinin ortak atalarında olmuş olmalıdır. Tam da evrimin öngördüğü gibi!

Bunun gibi ortak olarak paylaşılan silici mutasyonlar, çok sayıda türde vardır. Aynı gen, aynı hatayla bozulmuştur ve desenler bilinen ve başka verilere dayalı olarak, önceden yaratılan Evrim Ağacı’na tam olarak uyar. Enamelin proteinini sentezleyemeyen bu canlıların da ENAM genine sahip olması, bozucu mutasyonların tek tek gösterilebilmesi ve bazı mutasyonların ortak olması ve bunun filogenetik desene tam olarak uymasının en basit açıklaması, kaçınılmaz olarak evrimdir.

BirgünÇağrı Mert/BAKIRCI