Yeme bozukluğu olan birini düşündüğünüzde muhtemelen aklınıza "kadın, beyaz, genç, kemikleri çıkıntı yapacak kadar ince" tanımları geliyor. Sarah Hails CBC'ye yaptığı konuşmada, "Bu, birçok yeme bozukluğunun yalnızca bir kritik tarafı" diyor.
Yeme bozuklukları zihinsel bir hastalık olmasına rağmen, odak noktasını yalnızca belirli fiziksel özellikler belirliyor, bu da sözkonusu durumdan etkilenenlerin geniş bir kesimini dışlıyor.
Hails, "Tamamen sağlıklı görünebilir. Morbid obez görünebilir. Orada burada biraz kıvrımlı görünebilir. Ya da gerçekten küçük ve çelimsiz olabilirsiniz... Yani herhangi bir tanım yok" diyor.
Zararlı kalıplar kişinin kendini fark etmesini engelliyor
Statistics Canada'ya göre, tahminen bir milyon Kanadalı, yeme bozukluğu için gerekli tanı kriterlerini karşılıyor. Ancak yeme bozukluğunun neye benzediğine dair bu zararlı kalıplar, bazı insanların kendilerini yeme bozukluğuna sahip olarak tanımlamamalarına ya da yardım alma konusunda isteksiz davranmalarına neden oluyor.
Kanada'nın Saskatoon kentinden 27 yaşındaki Hails, yeme bozukluğu olan birinin fiziksel stereotipine uymuyor.
Beden ölçüleriyle ilgili 'yanlış düşünce'
Saskatoon'da kayıtlı bir diyetisyen olan Sophia Khan, "Yeme bozuklukları ayrımcılık yapmaz. Birine sadece bakarak yeme bozukluğu olduğunu her zaman söyleyemezsiniz" açıklamasını yapıyor.
Yine de sağlık uzmanları da dahil olmak üzere pek çok kişi ilk değerlendirmelerini beden ölçülerine göre yapıyor. Khan, bunun bazen daha büyük bedenli insanların gözden kaçmasına yol açtığını söylüyor: "Yeme bozukluğu olanların zayıf olduğuna dair yanlış bir düşünce var ya da zayıflığın ciddiyetle eşdeğer olduğu düşüncesi var."
Julie Gobeil için bunun tam tersi geçerliydi. 36 yaşındaki Julie'nin yemekle olan sağlıksız ilişkisi genç yaşta başlamış ve yirmili yaşlarının ortalarında şiddetlenmiş. Tıkınırcasına yeme ve kusma ile mücadele etmiş. Sonuç olarak kilo vermiş ve bunun için övgü almış.
Sağlıkla ilgili sonuçlarından endişe ettiği için sonunda kusmayı bırakmış ama tıkınırcasına yemeye devam edip kilo almış. Daha sonra insanların bir yeme bozukluğuyla karşı karşıya olduğuna inanmayacağından endişe etmiş.
Gobeil, "Şişman insanlara karşı önyargılarımızı ve zayıflığı sağlıkla bir tutmayı gerçekten bırakmamız gerekiyor ki benim deneyimlerime göre sadece bu değil, tam tersi de doğru. Ne kadar zayıf olursam o kadar sağlıksız oluyorum" diyor.
Kanıtlar, yeme bozukluğu olanlar için vücut ölçüsü klişesini desteklemiyor. Yeme bozukluğu teşhisi konan Kanadalı ergenler üzerinde yapılan bir çalışmada, bu kişilerin yüzde altısından daha azının tıbbi olarak düşük kilolu olarak sınıflandırılabileceği bulundu. Tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişiler üzerinde yapılan çok ülkeli bir çalışmada, bu kişilerin dörtte birinin vücut kitle endeksinin "normal" aralıkta olduğu görüldü.
'Erkeklik' önyargısı
Jeffrey Grant Crawford, insanların yeme bozukluklarıyla mücadele etmesini bekleyeceği türden bir kişi olduğunu düşünmüyor. Bunun sebebinin de erkek olması olduğunu söylüyor.
Crawford, "Sanırım cinsiyetim, kendimde bunu fark etmemi ve belki de beni önemseyen diğer insanların bunu fark etmesini daha az olası hale getirdi" dedi. 33 yaşındaki Saskatoonlu genç, "sağlıklı beslenme" takıntısı geliştirdiği lise son sınıftan beri yeme bozukluğuyla uğraşıyor. Ayrıca koşmaya ve modellik yapmaya başlayan Crawford, eşcinsel bir erkek olarak belirli bir estetiğe uyma baskısı hissettiğini aktarıyor.
Ulusal Yeme Bozukluğu Bilgi Merkezi'ne göre, etkilenenlerin yüzde 20'sini oluşturmalarına rağmen, erkekler yeme bozuklukları hakkındaki konuşmalarda yeterince temsil edilmiyor.
Sorunun bir kısmının, yeme bozukluğu olan erkeklerle ilgili araştırma eksikliği olduğu belirtiliyor. Var olan araştırmalar, hastalığın erkeklerde kendini farklı şekilde ifade edebildiğini gösteriyor.
Medyada tasvir edilen fiziksel ideallerin, erkeklerin bir "erkeksilik dürtüsü" geliştirmesine yol açabildiği, vücut yağını azaltırken kas kütlesini artırmak için kilo alma arzusu doğurabildiği ifade ediliyor. Dolayısıyla, erkekler yaygın kadın semptomlarına göre değerlendirildiğinde, yeme bozuklukları gözden kaçabiliyor veya yanlış tanımlanabiliyor.
'Ders kitaplarında iyileştirmeler yapılmalı'
Yaşlı insanlar yeme bozukluğu tasvirlerinde nadiren yansıtılıyor, ancak toplum temelli çalışmalar 60 yaş ve üzeri kadınların yüzde üçünden fazlasının bu bozukluğu yaşadığını ortaya koyuyor ki bu oranın her yaştan kadınla aynı olduğu biliniyor.
Araştırmalar yeme bozukluğuna daha yatkın olduklarını gösterdiğinden, yeme bozukluğu yaşayan LGBTİ+ bireylere daha fazla dikkat çekilmesi için de çağrılar yapılıyor.
Kanada Yeme Bozuklukları Stratejisi, yeme bozuklukları konusunda sağlık çalışanlarına yönelik müfredatın iyileştirilmesi, halkın daha iyi eğitilmesi, belirli popülasyonlar ve bozukluk türleri için en iyi uygulamalar ve araştırmalardaki boşlukların ele alınması ve marjinal gruplar için kültürel olarak uygun hizmetlerin geliştirilmesi çağrısında bulunuyor.
Khan, "Bu eğitim kısmı, insanların hangi bedende olursa olsun, hangi renkte olursa olsun, yaşam deneyimleri ne olursa olsun, eğer bir yeme bozukluğu ile mücadele ediyorsa, bakımı ve desteği herkes kadar hak ettiğini bilmeleri için gerçekten çok önemli" diyor.