Siyasette dilen kemiği kalmadı mı desem, siyasettin dili sertleşti mı desem bilemedim.
Ama çirkinleşti!
Galiba durumu en güzel anlatan kelime bu… Siyasetin dili çirkinleşti.
Suçlayıcı oldu, karalayıcı oldu, kırıcı oldu, yıkıcı oldu…
Özellikle AKP Genel Başkanı’nın seçim meydanlarında kullandığı dil, üslup maalesef siyasetin seviyesini düşürdü.
AKP Genel Başkanı her konuşmasında aslında bu topraklarda yaşayanların yarısına hakaret ediyor.
Kendisinin böyle bir niyeti yok; biliyorum. Onun hedef Kılıçdaroğlu… Onun hedefi 6’lı Masa… Ama sonuçta ucu seçmene uzanıyor.
İthamlar, sözcükler dolup dolaşıp oturma odalarımıza kadar girip bizi buluyor. Yüzde 50’nin kalbine bıçak gibi saplanıyor.
Yüzde 50’yi nerden bulduğumu söyleyeyim. Adil olsun dedim. Rakamlara takılmamak için seçmeni ikiye böldüm…
Yüzde 50 Erdoğan’a…
Yüzde 50 Kılıçdaroğlu’na…
Erdoğan diyor ki; ‘Kandil’den verilen talimatla yola giren bu bay bay Kemal’e ve onun yavrularına destek verilebilir mi?’
Suçlama sadece Kemal’le sınırlı değil, Meral de var, Temel de Ahmet de Ali de…
Erdoğan seccadeye ayakkabıyla basma meselesinde Kılıçdaroğlu’nun Pensilvanya’nın talimatıyla yaptığını söylemişti.
Erdoğan’a göre Kılıçdaroğlu ve yol arkadaşları hem Kandil’den hem de Pensilvanya’dan talimatla hareket ediyor…
İkisi de terör örgütü. Suçlama ağır…
Peki onlara destek verenler, oy verecek olanlar…
Onlar nereden talimat alıyor?
Erdoğan diyor ki; Kıbleye bilmeyenler tabii ki seccadeye ayakkabı ile basar. Ama onlara asıl kıblenin neresi olduğunu 14 Mayıs’ta siz belirleyeceksiniz?
14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’na oy verecek olanlar kıbleyi bilmeyen, dinle imanla ilgisi olmayan vatandaşlar mı sayılacak?
Öyle ya kıbleyi bilmeyeni iktidar yapmaya çalışanlar da kıblesini bilmiyor demektir!
Ama… AKP’ye oy verecek olanlar kıblesini bilen, makbul vatandaşlar!
Öyle mi?
Şimdide Türkiye kıbleyi bilinler bilmeyenler diye ikiye mi ayrılacak?
Erdoğan önceki gün metro açılışında müthiş bir iddia ortaya attı. Dedi ki; Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracaklarmış!
Kim, CHP mi? Kılıçdaroğlu mu?
Diyanet İşleri Başkanlığını kuran Atatürk… 3 Mart 1924’te kuruldu. Dini tarikatlardan, o tarihte hacı hoca geçinen cahillerin elinden kurtarmak için kuruldu…
Kılıçdaroğlu Diyanet İşleri’ni kaldırarak camileri de mi kapatacak? İbadeti de yasaklayacak mı?
Erdoğan’ın iddiası ağır ama temeli yok. Kılıçdaroğlu’nun ağzından Diyanet’i kapatacağız diye tek cümle çıktı mı? Duyan var mı?
Hayır… Ama olsun… Yaftala gitsin, beyinlere işlesin, seçmen öyle zannetsin!..
Peki gerçekten Kılıçdaroğlu’nun amacı buysa, Erdoğan doğru söylüyorsa bu durumu bile bile Kılıçdaroğlu’na oy verecek olanlar ne oluyor?
Dinsizler ordusu mu?
(Bir parantez açmama izin verin. Diyanet’in kaldırılmasını isteyen CHP değil, tarikatlar. Din eğitimini kendilerinin vermesini istiyorlar. Camileri kendilerinin yönetmesini talep ediyorlar. Devlet memurundan imam olmaz diyorlar. Erdoğan bünyesine aldığı HÜDA Par’a sorsun. Sonsun bakalım ne diyorlar. Parantezi kapattım)
Bir başka mesele… Erdoğan yine esip gürledi.
Çocuklarımızı sapkın akımların mezesi yapmak için yanıp tutuşanlar varmış. Cumhur İttifakı’nın böyle bir derdi varmış, Millet İttifakı’nın yokmuş…
Yani Millet İttifakı’nın destek veriyormuş. Daha da ötesi erkek ve kız evlatlarımıza göz dikenlerin
yanında saf tutmuşlar…
Muhalefet ne terörle mücadele edeceğini söylemiş ne de sapkın akımları uzat tutmak adına kararlı
irade göstermiş…
Yani bu durumda Kılıçdaroğlu hem terörist sevicisi hem de sapkın akım meraklısı mı oluyor?
Çocuklarımıza göz dikenlere destek mi veriyor?
Büyük hakaret…
Kılıçdaroğlu’na destek verenler, oy verecek olanlar aynı kaba girmez mi? Onlarda terör sevicisi, sapkın
akım meraklısı olmaz mı?
Olur…
O halde, Erdoğan onlara da hakaret etmiş, onları da yaftalamış onları da karalamış olmuyor mu?
Oluyor…
Sonuçta istemeden de olsa seçmenlerin yüzde 50’sine hakaret ediyor…