Memlekette yaşarken o kadar iyi anlaşılmıyor. Euro/dolar televizyonun alt köşesinde bir rakam. Kahve sohbetinin konusu, rakı masasının mezesi…
Euro kaç para?
20 lira olmuş, 22’ye çıktı, 23 ‘ü aştı, 25’i gördü...
Yazıyla yirmi beş….
Durur mu?
Bilen yok. İngiltere’den kurtarıcı diye getirilen Şimşek’e sor bilmez. Uzun yıllar maliyeyi yönettiği, ekonominin direksiyonunda oturduğu halde bilmez. Çünkü tahribatın boyutunu görmesi lazım…
ABD’den ithal edilen Gaye Hanım da bilmez. Nereden bilsin ki!.. Merkez Bankası’nın boş kasasını görmesi lazım. Arka kapıdan satılan dolarların boyutuna hakim olması lazım.
( Bi parantez açmama izin verin 2001 yılında Kemal Derviş’in ABD’den ithal edilerek ekonominin başına geçmesini eleştirenler, eleştirinin ötesinde politikalarına malzeme yapıp meydanlarda dillendirenler, kaderin garip cilvesi uzun yıllar ABD bankalarında üst düzey yöneticilik yapan finans uzmanı Gaye Hanıma dört elle sarıldı. Dün dündür, bugün bugündür anlayışı mı. Parantezi kapattım)
Ne diyorduk, Euro/dolar kaç para olur?
Her kafadan bir ses çıkıyor, dedim ya kaç parada duracağını bilen yok. Doların bir kuruş bile artması bize zam olarak, hayat pahalılığı olarak geri dönüyor ama aldıran yok!..
Her geçen gün daha da fakirleşiyoruz ama dert eden yok!..
Geçen hafta benzine 2 lira 70 kuruş zam geldi. Litresi 24 lira oldu, önemseyen yok!..
Nerden biliyorsun diyecek siniz?
Yüzde 52….
İktidar kurdaki artış nedeniyle diye ABD’nin kabahatiymiş gibi pazarlıyor; tutuyor…
İktidar kendinin hiç kabahati yokmuş gibi sunuyor; destek buluyor…
İktidar bu durumu başarıymış gibi pazarlıyor; alkış alıyor…
Nerden biliyorsun diyeceksiniz?
Yüzde 52…
Hala Euro/dolar kuruna televizyonun sağ altında yazan rakam olarak bakmaya devam edelim ama durum vahim. Vahimin de ötesinde!..
Avrupa’dan resmen koptuk. Fakir Orta Doğu ülkesi olduk…
Erdoğan bunu bilerek mi yaptı bilmiyorum ama sonuç bu. Edirne’nin dışına çıkınca insan daha iyi anlıyor, daha iyi görüyor.
Dört-beş gündür Roterdam’ dayım… Bir kafeye otur; iki kahve iç sekiz, on Euro.
On Euro, kulağa on lira gibi geliyor ama değil; 250 lira. Şöyle anlatayım. Gecesi 100 Euroluk otele eskiden, çok eskiden değil beş yıl önce, tek adam rejimine geçmeden önce 350-400 lira veriyorduk, şimdi 2 bin 500 lira oldu…
Bir Euro diye bir para var bir TL diye bir para yok.
Gerisini söylemeyeyim…
Bu koşullar da kim bilgisini, görgüsünü artırmak başka hayatları görmek için Avrupa’ya, Amerika’ya gidebilir?
Kim çocuğunu daha iyi eğitim alsın diye Avrupa’da okutabilir?
Kim çocuğunu yabancı bir dili kavrasın diye yaz kursuna yollayabilir?
Bulgaristan’a bile gönderemezsin. Bir Bulgar Levası 13 lira oldu… Bulgurlar alışveriş için akın akın Edirne’ye geliyorlar diye seviniyoruz. Ne hallere düştük diye üzülmemiz lazım.
Düşünüyorum ama tam yanıtını bulmuş değilim. ‘Nas var, Kur’an’ın emri’ diye faizi düşürüp aslında Euro/dolar kurunun zıplatılması daha büyük bir anlam mı taşıyordu?
Orta sınıfı yok etme…
Geniş kitleleri fakirleştirerek iktidara muhtaç etme…
Türkiye’yi Avrupa’dan koparma…
Türkiye’yi içine kapatma…
Batı standardında demokratik yapıdan uzaklaştırma…
Kültürel anlamda tamamen ayrıştırma gibi…
Emin değilim, ama sonuç bu. Türkiye Avrupa’dan koptu. Avrupa kapıları Türklere fiilen kapandı.