Son dönemde AKP iktidarı medyasında 'tarafsızlık' tartışması başladı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın da talimat verdiği iddia edildi. AKP'yi savunmayı AKP'ye bırakılsın minvalinde yorumlanan bu talimatın ardından Zafer Şahin ekrandan çekildi.
İktidar medyasının ünlü isimleri Ahmet Hakan ve Hande Fırat da bu tartışmayı alevlendiren yazılar kaleme aldı. Fırat, gazetecilik sınırlarının aşıldığına dair yazı kaleme aldı.
Halk TV’de Remziye Demirkol’un sorularını yanıtlayan Şamil Tayyar, son dönemde iktidara yakın medyada “gazetecilerin tarafsızlığı” ve “politik açıdan bir adım geri durma” tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Tayyar, tartışmanın uzun süredir AKP içinde “zaman zaman konuşulduğunu” söyledi ve sürecin arka planına dair gerekçeleri anlattı.
“Hem gazetecilik kimliğim hem siyasetçi kimliğim olduğu için benim açımdan bir sorun yok.” diyen Tayyar, “işin latifesi bir tarafa” diyerek şu çerçeveyi çizdi:
- "Bu uzunca süredir AK Parti'de zaman zaman konuşuluyor. Özellikle tanıtım ve medya başkanlığı el değiştirdiğinde her gelen başkan acaba bu televizyon ekranlarında AK Parti siyasetini konuşanlarla ilgili nasıl bir yol izlemek gerektiğine ilişkin kafa yoruyor.”
Tayyar tartışmanın başlangıcındaki gerekçeyi şöyle anlattı:
- “Şimdi AK Parti'yi temsilen bir kişi çıkıyor… Tabii televizyonlar haklı olarak her partiden bir temsilci çıkardığı için AK Parti ekranda muhalefette kalıyor."
Tayyar, bu dengeyi şöyle anlattı:
- “Şimdi 3-4 kişiye karşı bir kişi. Dolayısıyla orada bir orantısız güç kullanılıyor… muhalefet ortalama misal veriyorum 20 dakika konuşuyorsa AK Partili sözcüye 5 dakika süre düşüyor.”
Tayyar, bu nedenle “AK Partili isimlerin muhalefetten isimlerle ekrana çıkmasının çok doğru olmadığı yönünde bir genel kanaat vardı.” dedi.
Tayyar, siyasilerin ekrana daha az çıkmasıyla oluşan tabloyu, "O sebeple de milletvekilleri çok ekrana çıkmadılar. bu boşluğu da gazeteciler doldurdu" sözleri ile tarif etti.
"GAZETECİLİKTEN SIYRILIP SİYASETÇİ EDASIYLA..."
Tayyar, son dönemde tartışmanın büyümesine yol açan noktayı şöyle anlattı:
- "Bu sefer de ne yazık ki birçok gazeteci arkadaşımız sanki bir partinin temsilcisiymiş gibi gazetecilik hüviyetinden sıyrılarak bir siyasetçi edasıyla konuşmaya başladı. bu da ister istemez ayrı bir tartışma konusu oldu"
Tayyar, kutuplaşmanın medyaya da yansıdığını söyleyip "Bugün AK Parti için ne kadar sorun var ise aslında muhalif medyası için de aynı şekilde sorun var ve ekrana çıkan gazeteciler kimileri AK Parti sözcüsü, kimileri de CHP sözcüsü gibi konuşuyor" ifadelerini kullandı.
"HANDE FIRAT'IN YAZISI ÜZERİNDE DURULMALI"
Tayyar, Ahmet Hakan ve Hande Fırat’ın yazılarına da değindi:
- "Ben Ahmet Hakan'ın da hani yazısını Hande Fırat'ın da yazısını okudum. Hande Fırat'ın yazısı daha teknik ve daha doyurucuydu. Aslında üzerinde durulması gereken bir yazı"
tayyar, tartışmanın yalnızca medya-siyaset ilişkisinden ibaret olmadığını savundu:
- "Fakat bizim Türkiye'nin temel problemi AK Parti ya da siyaset medya ilişkisinden öte sistemik bir problem Herke siyasallaştı"
"SİYASETİN EN AZ YAPILDIĞI YER TBMM"
Tayyar, "Bugün Türkiye'de kurumlar, kurullar ve kurallar çok değişti. birçok kavramın içi boşaldı" diyerek tabloyu şöyle genişletti:
- "Bugün neredeyse herkes siyaset yapıyor. kurumlar da yapıyor. bürokrasi de yapıyor. En az siyasetin yapıldığı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi."
"YASAMA YÜRÜTME YARGI İLKESİ AŞINDI"
Tayyar, medyanın konumunu da bu çizdiği tabloda şöyle değerlendirdi:
- "Biz bile değil mi tarif ederken iktidara yakın medya, muhalefete yakın medya. Bu bile aslında medyanın içinde bulunduğu problemi anlatan en iyi cümlelerden birisi.
- Yasama yürütme ve yargı arasındaki o kuvvetler ayrılığı ilkesi aşındı ve kimin yetkisinin nerede başladığı nerede bittiği bilinmezken yürütmenin yasama ve yargı arasında görece artan ağırlığı devam ederken siyaset medya ilişkisini tanzim etmek öyle çok kolay gözükmüyor.”
Tayyar, tartışmanın medya üzerinden devam etmesi ile bir çözümün olamayacağını ifade etti. Tayyar, çizdiği çerçeve bağlamında şu değerlendirmeyi yaptı:
- "Onun için diyorum ki yani meseleyi biz konuşacaksak eğer siyaset medya ilişkisi üzerinden değil genel hatlarıyla bir sistemik problem olduğunu konuşarak başlamanın fayda getireceğini düşünüyorum Siz medya üzerinden tartışmaya devam edecek olursanız… bu soruna çare olmaz."
"REİS MASKESİ İLE AK PARTİ'YE AYAR VERİYORLAR"
Tayyar, son yıllarda medyanın siyasetteki boşluğu doldurmasının bazı sonuçlar doğurduğunu söyledi.
Tayyar, AKP'yi savunan bazı kişilerin AKP'den de üstün görmeye başladığını dile getirdi:
- "Zaman içerisinde siyasetteki boşluğu medya doldurmaya başlayınca bu görevi kendince çok iyi yaptığını düşünen birçok arkadaşımız kendini siyaset kurumunun partinin üzerinde görmeye… kapılmaya başladı."
Özellikle sosyal medyaya işaret eden Tayyar, şu ifadeleri kullandı:
- "Özellikle sosyal medyada sürekli olarak AK Parti'ye ayar vermeye çalışan bir grup çıktı. Onun arkasına sığınarak yani reis maskesiyle bunu yapmaya başladılar
- İstediği bakana sataşıyor, istediği genel başkan yardımcısına sataşıyor… Derken bir anda sanki partinin üzerinde bir vesayet unsurumuş gibi hareket eden ve racon kesen bir kitle de çıktı. Bu çok rahatsız edici bir şey.”
Demirkol'un "Suistimal edildiğini mi düşünüyorsunuz" sorusuna da Tayyar net yanıt verdi: “Kesinlikle. Kesinlikle suistimal edildiğini düşünüyorum.”
"SİYASETİ SİYASETÇİLER YAPSIN"
Tayyar, çözüm önerisini “rollerin ayrışması” üzerinden anlattı. Tayyar, 'herkesin' mesleğine geri dönemesi gerektiğini savundu:
- “Siyaset kurumu boşluk bırakmadan kendi sorununu kendi çözen bir yapıyı oluşturması lazım. daha basit bir ifadeyle siyaseti siyasetçiler yapacak. Gazeteciliği gazeteciler yapacak.”
Tayyar, İktidar medyasındaki program formatına dair itirazını da açıkça dile getirdi:
- "Muhalif siyasilerin karşısına AK Partili ya da MHP'li siyasi isimler çıksın. Gazetecilerle siyasetçilerin aynı zeminde tartışıyor olmasını ben çok doğru bulmuyorum. Demokratik açıdan da bunu çok sakıncalı buluyorum"
Gazetecilerin kendi aralarında yaptığı programlara ilişkin de Tayyar, "Gazeteciler kendi aralarında program yaparlar, devam ederler. Orada bir sorun yok. AK Parti'yi savunuyor gözükenlerin de sanki AK Parti'ne AK Parti adına konuşuyormuş gibi olmasını doğru bulmam" dedi.
"DUVARA TOSLADI"
Tayyar, liyakat tartışmasına dair soruya, “Ya kuşkusuz var.” diye yanıt verdi ve şu değerlendirmeyi yaptı:
- "Kuşkusuz var. Çünkü AK Parti, MHP, Cumhur İttifakı son yıllarda kuruldu ama tabii AK Parti'nin hikayesi 2021-2022'de başladı. O günden bugüne baktığımızda gelinen aşama çok rahatsız edici. sonuçta Tayyip Erdoğan isimli ve toplumsal kredibilitesi çok yüksek güçlü bir siyasi aktör var, bir devlet adamı var. ve siyaseti bu Sayın Cumhurbaşkanımız yönlendiriyor. Seçmen nezdinde de oyu ağırlıklı o kendisi alıyor. Dolayısıyla onun gücünü kendi gücüymüş gibi kullanan ister istemez gruplar oldu. çünkü onların yanlışları Sayın Cumhurbaşkanımızın kudretinin ya da azametinin gölgesinde yakın bir zamana kadar çok hissedilmedi.
- Çünkü bir şekilde Cumhurbaşkanımız kazanıyor ve o yanlışlar, o eksikler, o hatalar da gözükmüyor ya da onun olumsuz sonuçları tartışma konusu olmuyor. Artık gelinen noktada artık %50 + 1'in geçmişteki gibi çok kolay alınamayacağı realitesi de ortaya çıktı.
- Dolayısıyla tüm sorunlar masaya yatmaya başladı. Bir muhasebe ve muhasebeleşme var. şey bir muhakeme ve bir muhasebeleşme var. o nedenle bunu tartışmaya açtığınızda liyakat problemi de ortaya çıkıyor.
- Bakın bugün işte Habertürk kayyıma devredildi. Habertürk'ün mesela başına hala bir isim atanabilmiş değil. Çünkü sizin uzunca süredir oluşturduğunuz havuzda buranın başına getirebileceğiniz güçlü 3-5 seçenek çıkmıyor.
- Demek ki burada bir liyakat problemi var. daha sonra siz ilişkilerinizi Sayın Cumhurbaşkanımızın uçağına kadar ora liyakat kurar kendi kişisel ilişkilerinize, çabalarınıza ya da iktidar hesabınıza göre kullanırsanız işte bir yere kadar gelir ve duvara toslar. Şimdi duvara tosladı."
FARUK ACAR'IN O SÖZLERİ
Tayyar, tartışmanın AKP açısından bir stratejiye dönüşüp dönüşmediği sorusuna yanıt verdi.
AKP Medya Başkanı Faruk Acar'ın son açıklaması bağlamında Tayyar şöyle konuştu:
- "Şöyle yani tabii onu Tanıtım Medya Başkanı zihninde bunu konuşuyor, değerlendiriyor ama hani bir parti politikasına dönüşmüş değil henüz"
Tayyar, Kendi yaklaşımını da şöyle özetledi:
- "Şimdi Ya ben öyle olmasın şöyle siyaseti siyaseti siyasetçiler yapsın… yani gazetecilerle siyasetçilerin tartıştığı bir program formatı olmaz. Çok sahici, gerçekçi de bulmam"
Demirkol’un “uyuşturucu operasyonları” ve “futbol” başlıklarıyla ilgili sorularına yanıt veren Tayyar, "Ben burada bir siyasi hesap olduğunu düşünmüyorum" deyip şunları ekledi:
- “Burada sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın açık ve net bir tavrı var. Haklarında soruşturma açılmış kişilerle ilgili eğer gerçekten somut ve doğru gerçek deliller var ise şahsa göre değil, delile göre hareket edilmesi, kimsenin gözünün yaşına bakılmaması konusunda verdiği açık bir destek var.”
- Muhalif diye değerlendirebileceğiniz isimler de var, iktidara yakın isimler de var. Dolayısıyla burada bir siyasi pencereden… bir tasnif yok.”
“Bilal Erdoğan için bir mıntıka temizliği” iddiası sorulduğunda Tayyar, şu yanıtı verdi:
- Şimdi ben bunu bütün samimiyetimle söyleyeyim. bu operasyonların yani Bilal Erdoğan'ın ikbaline ilişkin bir tasarruf olarak değerlendirilmesini gerçekçi bulmuyorum. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Şöyle ki Sayın Cumhurbaşkanımızın AK Parti üzerindeki hakimiyetinde zerre bir sorun yok. Yok. Eğer zihni de böyle bir proje var ise bunun için yargıya tevessül etmesi çok anlamsız. Buna gerek yok ki.
Bilal Erdoğan’ın siyasete dönük bir hesabı olup olmadığına ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:
- "Ya olur olmaz ona bir şey diyemem. Ben. Onu, onu bilmiyorum. Bakın onu bilmiyorum. Onu bilmiyorum. Ben şu ana kadar, şu ana kadar Bilal Bey'in bir siyasi hesap içinde olduğuna ilişkin en ufacık bir bilgim yok. Yok. ben çok ihtimal de vermiyorum açıkçası. Vermiyorum. Ama bu tarz yorumlar yapılıyor. ama sonuçta partinin yetkili kurulları var. Onlar karar verirler. Karar verirler. Ama ama bu soruşturmaları bu eksende bu bağlamda değerlendirmeyi hatalı ve kusurlu buluyorum. Buna buna Sayın Cumhurbaşkanımızın ihtiyacı yok ki. Yani şimdi diyelim ki X bakan, X yönetici, X şahıs yani bugün göreve bugün görevden aldığında siyasi aktör olarak bir mücadelenin parçası mı olacak? Yani teknik olarak mümkün değil"