Halk TV ekranlarında defalarca izah ettim ama yazıya dökmeye, kaleme almaya fırsat olmadı…
Seçim şokundan sonra Millet İttifakı resmen dağıldı. İttifakın partileri sağa sola savruldu…
Hepsi toparlanmak için yerel seçimleri hedef aldı. Hepsi yerel seçimlere tüm il ve ilçelerde kendi adaylarıyla gireceklerini söylediler…
Demokrat Parti bile!..
Gelecek Partisi bile!..
Hal böyle olunca şu soruldu:
Sol Yeşil Parti (HDP) ile İyi Parti kendi adaylarını çıkarırsa İstanbul; Ankara, Mersin, Antalya, Adana gibi iller AKP’ye geçer mi?
1994 tekrarlanır mı? AKP aradan sıyrılır mı?
Böyle bir tehlike var diyenlere iki noktada itiraz ettim.
Birincisi dedim; genel seçimlerle yerel seçimlerin dinamikleri farklıdır. Yerel seçimlerde belediye başkan adayları partilerinin önüne geçer. Seçmen ilinde ilçesinde adayını sevmişse adayına ısınmışsa partisini genel seçim kadar önemsemez.
Sevmesi yeterli…
Örnek; İmamoğlu…
İkincisi dedim; öteki illeri saymayayım Mansur Yavaş Ankara’da, İmamoğlu İstanbul’da yeniden aday olursa İyi Parti hangi yüzle karşısına aday çıkaracak. Cumhurbaşkanı adayı olmasını istediği kişileri bu kez karalayacak mı? Israrla cumhurbaşkanı yardımcısı adayı yaptı iki belediye başkanına karşı mı duracak.
Hem siyaseten hem ahlaken mümkün değil.
HDP de aynı durumda. Aslında İmamoğlu onların da adayı. Aslında İmamoğlu muhalefetin adayıydı. Şimdi kendi adaylarına karşı aday mı çıkaracaklar?
Bu kadar çelişkiyi siyaset bile kaldırmaz…
İmamoğlu bu durumun farkında… Kendi ismi üzerinde muhalefet partilerinin uzlaşacağının bilincinde…
‘İstanbul İttifakını güçlü bir şekilde kurmaya geliyorum’ dedi. İmamoğlu İstanbul’da, Yavaş Ankara’da adı konulmamış ittifak kuracaklar…
Belki Adana’da da Mersin’de de Antalya’da da Eskişehir’de de…
Yerel seçim dinamiği bunu ön görüyor…
Partiler değil kentler ittifakı oluşacak…
İmamoğlu dünkü açıklamasıyla adını koymadı ama adaylığını ilan etti. Kılıçdaroğlu’nun da isteği buydu zaten. Hem CHP rahatladı hem İstanbul’da kendisine oy veren seçmen…
Hayal kırıklığının kalıcı olmasının, duygusal kopuşun sürmesinin, umutsuzluğun kökleşmesinin en azından İstanbul bazında önüne geçti.
Bu dalga Türkiye’ye yayılır…
Bu dalga CHP’yi ayaklandırır, öteki muhalefet partilerini de işin içine sokar…
İmamoğlu önce İstanbul diyerek bence doğrusunu yaptı. ‘Ben kendimi İstanbul’a mühürlü kabul ediyorum’ sözleriyle yol haritasını İstanbul odaklı çizdi…
İstanbul’u alarak yola çıkma niyetini beyan etti…
Doğrusu buydu diyorum çünkü…
CHP’de kurultay tarihi belli değil. Olursa en erken kasım sonunda, aralık başında olacak. O tarihte yapılacak kurultayın Kılıçdaroğlu/İmamoğlu yarışına sahne olduğunu düşünün…
CHP karpuz gibi ortadan ikiye bölünür, sadece İstanbul değil, 11 büyükşehir de tehlikeye girerdi.
İmamoğlu’nun önce İstanbul çıkışına karşı CHP yönetiminin yapacağı bir jest var…
Kurultay’ı Nisan ayına erteleyerek yerel seçim sonuçlarını beklemek…
Denilecek ki; aralıkta kurultay yapılır gerekirse yaz başında olağanüstü kurultaya gidilir. Tamam da hiçbir şey vermeyen, değişime dönüşüme imza atmayan kurultay heyecan yaratmaz ki…
Yapsan ne olur yapmasan ne olur…
Boş, anlamsız heyecansız kurultay yapmak daha kötü olur.
Şimdi diyeceksiniz ki… Değişim rafa mı kalktı?
Hayır… İmamoğlu partinin tüm kadrolarıyla (genel başkan dahil) yenilenmesi gerektiğini savunuyor. Dün de söyledi. Ama bu biraz zaman alacak, yerel seçim sonrasına sarkacak gibi görünüyor…
İtiraz edeceğinizi, İmamoğlu’nun değişim olmazsa yerel seçimi kazanmalarının zor olacağını hatırlatacağınızı biliyorum.
Doğru… Ama galiba dönüşüm önce yerelden başlayacak. İstanbul değişecek. İstanbul’daki örgütün yapısı ve siyaset anlayışı değişecek… İzmir değişecek… Antalya değişecek… Ankara değişecek…
Sonra değişim yavaş yavaş genel merkeze yürüyecek…
Gördüğüm bu…