Eski Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy, uyuşturucu operasyonu kapsamında gözaltına alınıp tutuklandı. Ersoy, ilk açıklamasında kendisine karşı “çok net bir siyasi operasyon” yürütüldüğünü söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
“Daha önce FETÖ tarafından telefonlarım dinlenmişti… Türkiye’de hukukun geldiği noktayı pek çoğumuz biliyoruz, beni tutuklamayı kafaya koyduklarını düşünüyorum.”
Kısa süre sonra geri adım atan Ersoy, “maksadını aştığını”, sözlerinin adli makamları hedef almadığını açıkladı.
Ersoy’un “Hakan Fidan’a yakbınlığıyla bilindiği” iddialarını yeniden gündeme taşıdı. Operasyonun, “iktidar içi güç savaşları”nın sonucu olduğu yorumları yapıldı. Aynı zamanda geçmişte “FETÖ kumpası” olarak anılan Selam Tevhid soruşturması da hatırlandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bir dosya 2024’te 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyayla birleştirildi. Bu dosyada Ersoy'un ismi tutuklanmasından 78 gün önce geçti.
Sanıklar arasında dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan da vardı.
Demirhan, 2024’te açılan bu yeni davada, dinlemelerin “hukuka uygun, istihbari nitelikte” olduğunu, kimsenin özel hayatına dair ses ya da görüntü kaydı alınmadığını ve verilerin imha edildiğini savundu.
78 GÜN ÖNCE ERSOY'UN İSMİ O DURUŞMADA GEÇTİ
Gazeteci Müyesser Yıldız'ın haberine göre; İddianamede 462 mağdur olduğu hâlde tek bir şikâyetçinin bulunmadığını da belirtti.
Demirhan, duruşmada şunları söyledi:
"Gelen bilgiler arasında Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun başka kişilerin dijital ve fiziki özgeçmiş ve biyografik bilgi formları bulunmuştur. Bunlar arasında Hakan Fidan özgeçmiş raporu da bulunmaktadır… 2000 yılında yapılan çalışmalarda ismi geçen birçok kişinin oğlu günümüzde soruşturmalarda şüpheli olarak takip edilmiştir. Şöyle ki, Selam dergisinin kurucusu olarak geçen Hamdi Torlak’ın oğlu Furkan Torlak, yine Selam gazetesi ve vakfı yöneticilerinden Mehmet Dumlupınar’ın oğlu Yasir Dumlupınar, Nadir Ersoy’un oğlu Mehmet Akif Ersoy, Hasan Kılıç’ın oğlu Ahmet Kılıç, Hüseyin Avni Yazıcıoğlu ile irtibatlı ve şirketinde İranlara verilecek raporlarının hazırlandığı Cemaleddin Yılmaz Alban’ın oğlu Muhammed Enes Alban bunlardan birileridir. Furkan Torlak, Mehmet Akif Ersoy, Tarık Taylan, Fatih Er, Yasin Sıtkıpınar gibi şüphelilerin bir dönem Suriye’de bulunan Şii havzaları olarak adlandırılan bölgelerde eğitim aldıkları tespit edilmiştir. Şahıslar Suriye’de eğitim aldıklarının ortaya çıkmasını istememektedirler"
Demirhan’ın bu ifadeleri, Mehmet Akif Ersoy’un tutuklanmasından yalnızca 78 gün önce İstanbul’daki bir duruşmada kayda geçti.
Gazeteci Müyesser Yıldız'ın haberine göre; Ersoy’un tutuklanmasının ardından, bu dosyanın yeniden gündeme gelmesi dikkat çekici bir tesadüf olarak değerlendirildi.
İKTİDAR MEDYASINDAKİ DİKKAT ÇEKEN O HABER
Ersoy’un tutuklanmasından günler sonra iktidar yanlısı Yeni Akit de dikkat çekici haberler yayımlandı.
Haberde, Ersoy’un aslında “Tahran’ın planlarına hizmet eden bir yapı içinde” olduğu, TRT ve Diyanet gibi kurumlarda aldığı görevlerin de bu nüfuz çalışmasının parçası olduğu öne sürüldü.
İran istihbaratının Türkiye’de kurduğu “etki ağı”nın çökertildiği, Ersoy’un Suriye’de havza eğitimi aldığı ve babasının Kasım Süleymani hayranlığı ile büyüdüğü iddia edildi.
Ersoy’un tutuklanması, bu yapıya “dur” denilen bir dönüm noktası olarak tanımlandı.
Haberde şu ifadeler yer aldı:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un durumu, sadece medya dünyasında değil, sınır ötesinde de büyük bir deprem etkisi uyandırdı. Yıllardır İslamcı ve milli bir kimlik maskesiyle kamuoyuna sunulan Ersoy’un, aslında Tahran’ın bölgedeki sinsi planlarına hizmet eden gizli bir mekanizmanın parçası olduğu iddiası gündemi sarsıyor. Medya dünyasında ‘parlatılan’ bir ismin tutuklanması, aslında Türkiye üzerinden kirli operasyonlar yürüten odaklara verilmiş en sert mesajlardan biri olarak yorumlanıyor. Yayınlanan analizlere göre, Ersoy’un tutuklanmasıyla birlikte İran istihbaratının Türkiye içerisindeki sızma faaliyetleri büyük bir darbe aldı. Tahran’ın 12 yıldır resmi takibe alınan ve her adımı izlenen isimler üzerinden kurduğu ‘etki ağı’, Türk polisinin kararlı operasyonuyla yerle bir edildi. Haberde yer alan en çarpıcı iddialardan biri de, bu yapının Türkiye’de Suriye, Yemen ve Irak’takine benzer bir ‘silahlı milis gücü’ tesis etme hayaliydi. Mehmet Akif Ersoy’un babası Nadir Ersoy üzerinden yürütülen ‘Selam Tevhid’ bağlantıları ve Kasım Süleymani hayranlığıyla beslenen bu karanlık ideoloji, Türkiye’nin iç barışını hedef alıyordu. Ersoy’un tutuklanmasıyla, Suriye’de Müslüman kanı döken o zihniyetin Türkiye ayağına adeta ‘dur’ denilmiş oldu. 16 yaşında Suriye’deki İran merkezlerinde ‘havza eğitimi’ alan ve ardından devletin en kritik kurumlarında roket hızıyla yükselen Ersoy’un hikâyesi, sinsi bir sızma harekatının anatomisi niteliğinde. Analizlerde, Ersoy’un TRT ve Diyanet gibi kurumlarda aldığı hassas görevlerin, aslında bir ‘nüfuz ajanı’ olarak kurgulandığı savunuluyor. Tahran yönetiminin, Türkiye’deki bu en önemli figürünü kaybetmesiyle, bölgedeki propaganda ve dezenformasyon mekanizmasının felç olduğu ifade ediliyor. Mesele sadece uyuşturucu veya kişisel suçlar değil; asıl meselenin Türkiye’nin bekası olduğu vurgulanıyor. Türkiye’yi bir ‘İran uydusu’ haline getirme planlarının merkezinde yer alan isimlerin tek tek deşifre edilmesi, Tahran’da panik havası estirdi. Ersoy’un tutuklanması, bölge genelinde İran’a selam veren veya ondan talimat alan tüm yapılar için yolun sonunun geldiğini gösteren tarihi bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti"
Ersoy’un tutuklanmasının ardından Sabah gazetesi, soruşturmanın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na kadar uzandığını öne sürdü. Haberde “Furkan T.” olarak anılan kişinin Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü Furkan Torlak olduğu ortaya çıktı.
Torlak, hakkında herhangi bir suçlama olmadığını belirterek kurumu yıpratmamak adına istifa ettiğini duyurdu.
Mehmet Akif Ersoy’un, 2013’te TRT Kahire muhabiriyken Selam Tevhid soruşturması kapsamında dinlenen kişiler arasında yer aldığı ortaya çıktı. Dinlenenler arasında, 1990’larda İran İslam Devrimi yanlısı faaliyetleriyle bağlantılı olduğu iddia edilen babası Nadir Ersoy da bulunuyordu.
Baba Ersoy’un oğlunu Suriye’ye eğitime gönderdiği ve yanında Furkan Torlak’ın da olduğu iddiası da yer aldı.
Sosyal medyada, Ersoy’un Şam’daki bir Şii okulunda eğitim aldığı ve babasının “Onu İran’a adadım.” dediği iddiaları paylaşıldı.
Şubat 2014’te kamuoyuna, FETÖ'nün MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil olmak üzere 7 bin kişiyi “terör örgütü üyesi” gibi göstererek dinlediği duyuruldu. Bu operasyonun FETÖ'nün bir kumpası olduğu belirtildi.
Gazeteci Müyesser Yıldız'ın haberine göre; Ekim 2015’te dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili tarafından hazırlanan iddianameyle dinlemeleri yapan polisler hakkında dava açıldı. Farklı mahkemelerde görülen bazı dosyalarda cezalar verildi, bazıları ise zamanaşımı nedeniyle düştü.