Başlıkta İstanbul dedim ama sadece İstanbul değil… Ankara, İzmir, Eskişehir gibi simge iller de giderse İyi parti biter…
CHP bitmez ama ağır yara alır…
Sonuçta muhalefet biter…
Haklı veya haksız…
Bir grup seçmenin demokrasiye olan inancı biter…
Bir grup seçmenin muhalefete olan inancı sıfırlanır…
Bir grup seçmen siyasetle vedalaşır…
Yazar Ece Temelkuran’ın değimiyle ‘politik evsizlik’ hali oluşur. Benim öngörümle Putin’in Rusya’sına döneriz…
Yani…
Muhalefetsiz bir dönem başlar… Hükümet her istediğini en küçük bir itiraz dahi duymadan yapar. Yaptığının doğru olduğunu elindeki büyük propaganda makinası aracıyla kitlelerin beynine kazır.
Yani dört yıl boyunca boş sahada top koşturur…
Otokrat rejim diktatörlüğe dönüşebilir…
Böyle bir tehlike var…
Bunları neden mi yazdım?
Şundan…
İyi Parti Genel başkanı Akşener belli ki çok öfkeli… Haklı veya haksız bilemem ama gemileri yakacak kadar sinirli…
Nevri dönmüş denir ya tam da o durumda…
İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde belediye başkanı adayı çıkaracakmış… Siyasal parti olarak tabii ki haklı ama…
Durum o durum değil ki…
İktidar kurduğu tek adam rejiminin ikinci çivisini 14 Mayıs seçimlerinde çaktı. Son çiviyi yerel seçimde çakmaya niyetli. İstanbul, Ankara ve İzmir’i alırsa beton çivisi çakacak…
İstanbul bile çivi çakması için yeterli…
Erdoğan ne diyor?
İstanbul Türkiye diyor, İstanbul’u alan Türkiye’yi alır diyor. İstanbul’u geri alacağım diyor.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alması gibi kendine hedef koymuş. İki lafının başı İstanbul’u geri almak…
İyi de kimden?
Bu ayrı ve derin mevzu. Buna girmeyelim, konuyu dağıtmayalım…
Akşener İstanbul’da İmamoğlu’na…
Ankara’da Yavaş’a karşı aday çıkardı diyelim…
Yüzde üç beş oy aldı ve aradan AKP’nin sıyrılmasını sağladı diyelim.
Bu büyük ekonomik buhrana karşı…
Bu büyük yoksullaşmaya karşı…
Son yirmi yılda gördüğümüz en büyük çöküşe karşı…
AKP bu iller kazandı diyelim.
Tek adam rejimine üçüncü çiviyi çakarak kalıcı hale getirdi diyelim…
Ne olur?
Maliye Bakanı vergi üstüne vergi koyar. Zam üstüne zam yapar; kimsenin sesi çıkmak/çıkamaz…
Maliye Bakanı memura emekliyi üç kuruşa talim ettirir; kimsenin sesi çıkmaz/çıkamaz…
Hükümet sosyal alana, yaşam tarzına müdahale eder; kimsenin sesi çıkmaz/çıkamaz…
Tarikatlar yaşama müdahale eder; kimsenin sesi çıkmaz/çıkamaz…
Başkalarının hayatına karıştıkları için cennete gideceklerine zanneden yobazlar racon keser; kimsenin sesi çıkmaz/çıkamaz…
Otobüste, metroda etekli kadınlara ‘gözüm kaçıyor’ diye müdahale eden erkeklere; kimsenin sesi çıkmaz/ çıkamaz…
HÜDA Par ve Yeniden Refah Partisi’nin önerisiyle kız çocuklarıyla ve erkek çocukların bir arada eğitim görmesi yasaklanır; kimsenin sesi çıkmaz/çıkaramaz…
Okullarda karma eğitim Diyanet’in önerisiyle tesettür şartına bağlanır; kimsenin sesi çıkmaz/çıkamaz…
Yargı tamamen siyasetin kontrolüne girer; kimsenin sesi çıkmaz/çıkamaz…
Daha sayıyayım mı?
Meral Akşener demiş ki; İstanbul Ankara kaybedilirse kaybedilsin sorumluluğu alıyorum bedelini ödeyeceğim…
Soruyorum Akşener’in ödeyeceği bedel ne olur?
En fazla evine gidip oturmak, torunlarını sevmek olur…
Bu bedel değil iyi bir şey…
İşçiyi, memuru, emekliyi geçtim, 18/ 19/ 20 veya 25 yaşındaki gençlerin ödeyeceği bedel ne olur?
Otokrat bir rejimde nasıl nefes alabilirler?
Ne konser ne festival ne resim sergisi ne tiyatro kalır…
Taliban kafasındaki hocalar toplumsal hayatın ahlak polisi olmaya soyunur. İstanbul Sözleşmesini bir kenara koydum.
En basit kadın hakları bile ortadan kalkar…
Kadın voleybolcularımız artık o kıyafetlerle sahaya çıkamaz…Kadınlar artık özgürce parklarda, deniz kenarında oturamaz…
Bunu AKP yapar demiyorum… Bu düzeni AKP inşa eder de demiyorum… AKP’nin niyet bu da demiyorum…
Ama oluşan atmosfer, muhalefetsiz ülke ister istemez savrulur. Meydanı boş bulan radikal gruplar sokağa hakim olmaya çalışır…
Akşener belli ki Kılıçdaroğlu’na kızgınlığı nedeniyle esti gürledi.
Soru şu:
Yorganı yakacak mı?