İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Barış ve İşbirliği İçin Belediye Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
İmamoğlu, tarihsel olarak bölge şehirlerinin önemli bir ağ oluşturduğunu belirttip bu ağın yeniden canlandırılması gerektiğini vurguladı.
İmamoğlu, Suriye'deki iç savaşın ağır bedeline dikkat çekti. İmamoğlu, Suriye halkının yarısından fazlasının yerinden edildiğini söyletip altyapının, ekonominin ve sağlık sisteminin çöktüğünü ifade etti.
Suriye'deki yıkımdan otokratik rejimin ve ülkedeki farklılıkları istismar edenlerin sorumlu olduğunu belirtti.
İmamoğlu, Suriye halkının ülkesini yeniden inşa etmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin Suriye için özgürlük, bağımsızlık, kapsayıcılık ve demokrasi istediğini söyledi.
İmamoğlu, Gazze'deki savaşa da değindi. Son 13 ayda 45 bin kişinin hayatını kaybettiğini, bunların çoğunun kadın ve çocuk olduğunu belirtti. Filistin meselesinin çözümünün bölgesel ve küresel barış için önemli olduğunu vurguladı. Uluslararası toplumun Filistinlilere karşı duyarsız olduğunu eleştirdi.
İmamoğlu, barış için silahların susmasının yetmediğini, insanların güvenliğinin ve huzurunun sağlanması gerektiğini söyledi. İklim değişikliği ve su kıtlığı gibi sorunların bölgeyi etkilediğini belirtti.
İmamoğlu, şunları dile getirdi:
"Halep, Şam, Bağdat, Kahire, Tunus gibi çok kültürlü şehirlerin oluşturduğu ağlardan aldı. Bu şehirler Doğu Akdeniz'in, Doğu Akdeniz'den Balkanlar'a, Karadeniz'den Hint Okyanusu'na halkları ve ekonomileri birbirine bağlayan köprüler oldu.
Bugün burada bu iş birliği ve ilişki ağlarını yeniden nasıl canlandırabileceğimizi birlikte konuşacağız.
Değerli dostlarım, elbette barışı korumanın kolay olduğunu kimse iddia edemez, özellikle de günümüzde. Güney komşumuz Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin 10 gün içinde yıkılışını izledik.
13 yıllık iç savaş sürecinde Suriye çok ağır bir bedel ödedi. Nüfusun yarısından fazlası yerlerinden edildi. Ya ülke içinde ya da Türkiye, Lübnan, Ürdün başta olmak üzere komşu ülkelerde farklı şehirlere sığındılar.
Altyapı, yollar, hastaneler, okullar tahrip edildi. Ekonomi, eğitim ve sağlık çöktü. Suriye halkı bir savaş travması ve belirsizlik içerisinde.
Suriye, Suriye'deki yıkımın sorumlusu yalnızca halkına baskı yapan ve yıllarca sıkıntı çektiren, halkını yok sayan bir otokratik rejim değildir.
Suriye'nin bugünkü durumu aynı zamanda ülkenin etnik ve dini farklılıklarını çıkarları için kullanan, bir taraftan Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsedip diğer taraftan ülkeyi parçalamaya uğraşanların eseridir.
Büyük bir direnç gösteren, kendi kaderine sahip çıkan Suriye halkı şimdi ülkelerini ve demokratik kurumlarını yeniden inşa etmek için çalışacak.
Yapmak, yıkmaktan çok daha zordur. Önümüzdeki çok çetin bir sürecin içerisindeyiz. Temennimiz ve arzumuz, Türkiye için neyse,
Türkiye için neyi düşünüyorsak Suriye için de odur, onu düşüneceğiz. Özgür, bağımsız, kapsayıcı ve demokratik bir Suriye.
Bu noktada terör örgütlerinin istikrarsızlıktan ya da yoksunluktan faydalanarak Suriye halkını istismar etmelerinin engellenmesi hayati önem taşıyor.
Bu konuda biz yerel yöneticilere de çok önemli sorumluluklar düşüyor. Kıymetli meslektaşlarım, değerli belediye başkanlarımız, valilerimiz, yerel yöneticilerimiz, bugün 2 milyona yakın Suriye vatandaşlarına ev sahipliği yapan İstanbul, savaştan çıkan kentlerin sosyal ve ekonomik gelişmesinde Suriye'ye en üst seviyede destek olmaya kararlıdır.
Sevdiklerini, evlerini ve tüm mal varlıklarını bırakarak Türkiye ve civar ülkelere giden Suriyeliler, yurtlarına geri döndüklerinde yeni bir bedel ödememeli. Bu yüzden geri dönerek ülkelerini yeniden inşa etmek isteyenlere elimizden gelen her türlü desteği vermeye hazırız.
Gönüllü olarak geri dönmek isteyenlere İstanbul Büyükşehir Belediyesi sanat ve meslek kursları İSMEK'lerde belediyecilikten zanaatkarlığa pek çok alanda güçlü eğitimler verebiliriz. Kardeş şehrimiz Şam'la, çatışma sonrası kentlere yönelik bir eylem planını onlarla birlikte hazırlayabiliriz.
Kapsayıcılık, kalkınma ve refah ilkeleri üzerine oturan İstanbul modelinin, birikiminin ve geliştirdiğimiz pek çok dayanışma belediyeciliği uygulamasının bölgedeki büyükşehirlere ilham kaynağı olabileceğini biliyorum ve düşünüyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak afet ve acil durum sonrası müdahaleler konusundaki tecrübemizi dahil olmak üzere her türlü bilgi birikimimizi paylaşmaya hazırız.
Suriye'deki yeni bir dönemi hep beraber izliyoruz. Yeni bir dönem başlarken Gazze'de savaş ve yıkım ne yazık ki sürüyor.
Son 13 ayda hayatını kaybedenlerin sayısı 45.000'e yaklaştı. Bunlardan yüzde 70'i kadın ve çocuk. Filistin halkı topraklarına geri dönüş ve bağımsızlık için onlarca yıldır mücadele ediyor.
Ancak durumları her geçen gün daha da zorlaştığını görüyoruz. 5 milyondan fazla Filistinli mülteci vatansızlık ve en temel haklarından mahrum kalmakla karşı karşıya.
Filistin davasının adil ve kalıcı bir şekilde çözülmesi yalnızca bölgesel istikrar için değil, küresel adalet ve barış için de kritik öneme sahiptir.
Oysa uluslararası toplumun önemli bir kısmı Filistinlilerin yaşadığı, yaşamakta olduğu trajediye de, İsrail'in bölgedeki fütursuz saldırılarına ve yayılma politikalarına karşı da dilsiz ve sağır.
Barış için silahların susması yetmez. İnsanların güvenli ve huzur bulması gerekir. Silahların sustuğu durumlarda bile savaşların ve politik istikrarsızlığın mirası olan göç, yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik devam ediyor.
Burada bulunan arkadaşlarımın bölgesindeki iklim değişikliği ve su kıtlığı şehirleri doğrudan etkiliyor, hepiniz bunu yaşıyorsunuz.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika kişi başına düşen su miktarı açısından dünyanın en fakir bölgesi. Ekonomik zorluklar ve iklim değişikliğinden kaynaklanan göçler bölgemizin toplumsal yapısını derinden sarsıyor. Gelir eşitsizliği derinleşirken halkların yönetimlere olan güveni azalıyor, siyasi istikrarsızlık da artıyor.
Güvensizlik ve istikrarsızlık insanları önce köktenci arayışlara sürükleyor, sonra da ne yazık ki iç çatışmalara ve savaşlara itiyor.
Değerli meslektaşlarım, savaş, göç ve yoksulluk hepimizin ortak insanlık değerlerine ne yazık ki meydan okuyor.
Bu sorunlarla mücadele sınırların ötesine uzanan bir dayanışmayı ve birlikte ortaya koyacağımız güçlü çabayı zorunlu kılıyor.
Ancak bugün siyasi engeller ve gerilimler şehirlerimizi birbirinden koparmış, hatta düşmanlaştırmış durumda.
Bu gidişatı hep birlikte değiştirmek zorundayız. Başlattığımız bu girişim, Ortadoğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin uluslararası ilişkilerde artan rollerini ön plana daha güçlü bir şekilde çıkarmayı hedefliyor.
Ortadoğu gibi çatışmaların yoğun yaşandığı bölgelerde şehirler, gerilimleri azaltarak uzlaşmanın merkezleri haline, güçlü ve güzel yaşamın merkezleri haline her birimizin çabasıyla gelebilir.
Vatandaşlara en yakın, her gün dokunan, onlarla birlikte yaşayan idari yapılar olan kentler, katılımcı politikalarla büyük çatışmaların temelinde yatan eşitsizliklerin giderilmesine çok önemli katkılarda bulunabiliriz.
Bu tarihi toplantıyı açarken şehirlerimizin barış, istikrar ve kalkınmayı teşvik etme rolünü güçlendirmek adına bir yol haritası sunuyorum. Ortadoğu ve Kuzey Afrika şehirleri arasında bir barış ve refah ağı kurarak, birlikte olarak, sürekli diyalog ve bilgi paylaşımı içerisinde hep birlikte ortak projeler geliştirelim.
Ortak coğrafyamızın yaşadığı sarsıcı dönüşümler karşısında, özellikle çatışma sonrası toplumlarda kentsel kalkınmayı hızlandıracak kurumsal bir bilgi birikimini oluşturmamız ve bunu birlikte geliştirmemiz gerekiyor.
Gelin hep birlikte savaştan çıkan kentlere, insan ayrımı yapmaksızın, bölgesel destek mekanizmalarını hep birlikte kuralım.
En başarılı projelerimizi birbirimizle paylaşalım. Sınır ötesi girişimleri teşvik ederek ortak sanat etkinliklerinden ticaret fuarlarına ve kentsel planlama projelerine kadar kültürel ve ekonomik değişimleri güçlü şehirlerimiz öncülüğünde geliştirelim.
Birleşmiş Milletler gibi uluslararası aktörlerle çalışarak şehirlerin barış inşasında kilit aktörler olarak tanınmasını ve desteklenmesini sağlayan girişimleri hep birlikte başlatalım. Uluslararası toplumun bölgemizdeki çatışmalardan zarar görmüş kentler için bir "Yeniden Güçlü İmar Fonu" oluşturulmasına sözcülük ve liderlik yapalım.
Bu fon sayesinde sadece kentlerin yeniden inşa edilmelerini değil, başka topraklara sığınmak zorunda kalan milyonlarca insanın evlerine onurlu bir biçimde dönmelerini hep birlikte mümkün kılalım.
Değerli misafirlerimiz, bugün İstanbul'dan Ortadoğu ve Kuzey Afrika şehirlerinin yeniliğin ve dayanıklılığın sağlam kaleleri olduğu bir gelecek hayal ettiğimizi bütün dünyaya en güçlü şekilde duyuralım. İstanbullular olarak bu ilk toplantımıza ev sahipliği yapmaktan büyük onur duymaktayım.
Dilerim ki bu tohumlarını birlikte attığımız bu birliktelik ve dayanışmada tıpkı 3 yıl önce aynı hayallerle kurarak büyüttüğümüz ve güçlü bir birliktelik haline gelen B40 Balkan Şehirleri Ağı gibi büyüsün ve güçlensin. Birbirimizi birlikte olmaya, doğru güzel bir geleceğe kavuştursun.
Bu tarihi toplantıyı, oluşan barış ve iş birliğine yönelik güçlü irademizi, yarın aramıza katılacak yeni belediye başkanlarımızın da okuduğunda ilham alacağı ve davete icabet etmekte kendisini hararetli kılacağı, tüm dünyaya duyuracağımız ortak beyanımızı sizlerle oluşturacak şekliyle sabırsızlıkla beklediğimi ifade ediyorum."