Halk TV'de Serhan Asker'in sunduğu Görkemli Hatıralar programına Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in kızı Seraf Özer konuk oldu.
Avukat Seraf Özer, babasının başına gelenleri hukukla yakından uzaktan alakası olmadığını bir kayyum atama operasyonu içerisinde olduklarını vurguladı.
Seraf Özer, babası hakkındaki iddialarının içinin boş olduğunu vurguladı. Özer, yatak odasına girip gözaltına alınan babasının ağzından çıkan ilk cümleyide Halk TV'de duyurdu. Seraf Özer, "Gözümü açtım, polisler etrafımda ve sizlere bir şey oldu diye korktum. Çocuklarıma bir şey mi oldu diye irkilerek uyandım." dedi. "Çocuklarıma bir şey oldu zannettim." ifadelerini kullandı" bilgisi verdi.
"DİK DURACAĞIZ"
Seraf Özer, Halk TV'de şunları dile getirdi:
- "Gözaltına alındığı gün evde çocukları yoktu. Babam gözünü polislerle açıyor, polisler tarafından uyandırılıyor.Ben bunu cezaevinde, babamdan olayı dinlerken, yani "Gözümü açtım, polisler etrafımda ve sizlere bir şey oldu diye korktum. Çocuklarıma bir şey mi oldu diye irkilerek uyandım." dedi.Bir buçuk milyonluk bir kenti yöneten,bir akademisyeni, bir bilim insanını, bu şekildebir sürece dahil edilmesi ne akla, ne vicdana, ne hukuka, yani bunun akılla, mantıkla, hukukla, zah edilir bir yanı yok. Biz ailecek çok ciddi bir travmatik süreçten geçiyoruz. Ama dik duracağız yani. Tabii ki dik duracağız. 65 yaşında bir belediye başkanının nerede olduğu belli. Kim olduğu belli. Her sabah 8.30'da görevinin başında olan bir belediye başkanını ifade vermek için çağırabilecekken bir şafak operasyonuyla bir siyasi kumpasla, şafak operasyonuyla bu şekilde gözaltına alınması...
"İDDİALARIN İÇİ BOŞ"
- Bu, bu davanın, bu iddiaların içinin boş olduğu zaten açık. Bu, bu ayyuka da çıkacak zaten. Ama esasının dışında sürecin, usulün işleyişi, sürüşü de gerçekten insan haklarına, anayasaya aykırı bir süreç geçiriyoruz. folayısıyla hani bu aramalarla ilgili, detaylar çokça konuşuluyor takip de ediyorum. Sayın Genel Başkanımız, Sayın İBB Büyükşehir Belediye Başkanımız, zaten gereken açıklamaları, paylaşıyorlar. Onlar da yapıyorlar. dolayısıyla hani bu süreçle alakalı, ben kızı olarak 65 yaşındaki bir belediye başkanının, bir buçuk milyonluk bir kenti yöneten belediye başkanının bu durumda bırakılmasının, bir şafak operasyonuyla, bir psikolojik mobbingtir bu arada yani. Polisle içeri giriliyor. Annemin tabii uyandırmasına müsaade edilmeden, böyle bir sürece girilmiş.
"ÇOÇUKLARIMA BİR ŞEY OLDU ZANNETTİM.."
- Etrafında onlarca polis varken uyandığında ne hissettiğini merak ettim ve bana "Çocuklarıma bir şey oldu zannettim." dedi. Yani düşünün, o kadar akla gelmeyecek bir durum ki, o kadar, o kadar uzak olduğumuz, o kadar alakası, bağlantısı olmayan bir sürecin içerisinde dahil ki, gözünü 10 tane polisle açtığında aklına ilk gelen şey çocukları, bizleriz, her baba gibi.
- Bizi bu süreç de çok güçlendirdi. Benim hayatım bundan sonra 30 Ekim öncesi ve sonrası diye, ikiye ayrılacak ve ben, ben bu işinbirebir takipçisi olacağım. Babam yalnız değil ama bu sadece ailesi olarak değil, Esenyurt halkı yanında, benim gibi Türkiye'de demokrasi, hukuk devleti hayali kuran Türkiye'deki milyonlar yanında. Bunun bir siyasi kumpas davası olduğu belli zaten.
- Bunun hukukla falan bir şeyi yok yani. Bu kayyum atama operasyonunun bir parçasıdır.
İSTANBUL VALİSİ İLE 29 EKİM'DE EL SIKIŞTI 30 EKİM'DE TUTUKLANDI
- Cumhuriyet Bayramı gerçekten coşkuyla kutlandı ve, 29 Ekim'in akabinde bu süreci yaşamış olmamız da oldukça manidar. Hayrete düşüyorum gerçekten. Yani akıl almaz bir süreç içerisindeyiz. 29 Ekim Esenyurt'ta büyük bir coşkuyla kutlandı. Başkan her yerde,, cumhuriyeti tanımlarken "Cumhuriyet birliktir, beraberliktir, kardeşliktir, barıştır." dedi. Her yerde "Yaşasın demokratik cumhuriyet!" dedi. Ve büyük bir coşkuyla kutlandı. Ve cumhuriyeti kutlarken işte bugün Türkiye'nin bütün yani o planlamaları yaparken de işte cumhuriyet defilesi sergiledi. Esenyurt halkının artık, ben Esen, gururla Esenyurtluyum diyebilmesi için bu, bu günde, bu önemli günde çok özel programlar da organize edildi.
- 29 Ekim'de aynı zamanda sizin de söylediğiniz gibi İstanbul Valiliği'nin bayramlaşma, , törenine katıldı. Şimdi, başkana isnat edilen suç,Özür diliyorum. Bu fotoğraftan bir gün sonra mı? Evet, oraya geleceğim. Şimdi şunu, şunu belirtmek istiyorum. Başkana isnat edilen suç, çok üzülerek zikrediyorum ki, terör örgütüne üye olma. Şimdi 29 Ekim'de, belediyenin en üst kademelerinden biri olan valilik, İstanbul Valiliği'nin davetine katılıyor. İstanbul Valisi ile el sıkışıyor. Başkan ev sahipliği için valimize teşekkür ediyor. 29 Ekim'de Esenyurt'ta Cumhuriyet Bayramı coşkuyla kutlanıyor. Bunun hemen akabinde, 30 Ekim'de biz bu haksız, mesnetsiz iddialarla, ithamlarla karşı karşıya kalıyoruz. Yani şimdi sizin aklınıza, mantığınıza uyuyor mu? Bu adam eğer bu, bu adam eğer isnat ettikleri gibi biri olsaydı bir gün önce nasıl devletin en üst kademesindeki biriyle el ele sıkışır, bir araya gelir? Cumhuriyetin 101. yılında. Evet, cumhuriyetin 101. yılında. Yani cumhuriyetin 101. yılını tüm Türkiye coşkuyla kutladı. Umutluyuz dedik. Hayallerimizi paylaştık. Cumhuriyete dair ilkelerimizi paylaştık. Bir duruş sergiledik. 30 Ekim'de Siz banunda beraber miydiniz 29 Ekim kutlamalarında?
BUNA SESİZ KALAN DİLSİZ ŞEYTANDIR
- Bir siyasi kumpasla 65 yaşındaki benim sevgili babamı sabah o şekilde uyandırıp jet hızıyla tutukladınız.Terör örgütüne üye olmakla bir şeyle her neyse suçlanıyor ve irtibatı olduğundan sebeple başkan şu an tutuklu. Peki o kişi nasıl açıklama yapıyor şu an? Yani, yani nasıl açıklama yapıyor? Nasıl serbest o zaman? Yani eğer babam kendisiyle bir bu kira iliş kisi vesaire hepsi ayyuka çıkacak. Yani benim gönlüm de çok ferah. Bu işin hukuken elle tutulabilir hiçbir yanı yok. Bunun aksini söyleyen tek bir hukukçu da yok
- .Eğer aradaki ilişki, iletişim bir şey var ise bu iddialarla babam şu an tutukluysa peki bu kişi nasıl açıklama yapıyor? Nasıl serbest? Ya bunun biri bana mantıklı bir açıklamasını yapsın ya. Bu olabilir mi? Yani bu bir kere bırakın ötesini berisini sadece bu durum bile ya bu, bu, bu senaryonun ne olduğunu ortaya koyan bir gerçeklik. Şimdi ben şeyi de belirtmek istiyorum
- Ben şeyi belirtmek istiyorum. Şimdi bu hukuksuzluğun normalleştirilmemesi lazım.
- Biz bu hukuksuzluğa karşı mücadelemizi, direncimizi sonuna kadar devam ettirmeliyiz. Bunu daimi tutmalıyız. . Ahmet Özer'e sahip çıkılmalıdır. Kayyum atanmasına karşı çıkılmalıdır. Seçmen kendi iradesine sahip çıkmalıdır. Ahmet Özer'e yaşanılan, yaşatılan bu haksızlığa karşı, bakın sadece Esenyurt değil, bu tüm Türkiye'nin meselesi.
- Bu hukuksuzluğa, bu haksızlığa, bu zulme sessiz kalanlar dilsiz şeytandır. Eee, dilsiz şeytandır ama biz biliyoruz ki Esenyurt halkının aklı vicdanı bizimle. Demokrasiye olan inancı, umudu, hukuk devletine olan umudu olan insanlar, bu haksızlık yani sadece benim değil bütün ülkenin bence vicdanını etkiledi. Dolayısıyla Ahmet Özer'e sahip çıkılması gerektiğini, bunun daimi olması gerektiğini düşünüyorum. Halk nezdinde zaten, siyaset nezdinde, bunu sahipsiz, siyaseten bunun sahipsiz bırakılması mümkün değil. Dolayısıyla burada bu durumun normalleştirilmemesi gerektiğini, zaten hukuksuz bir dönemdeyiz. Bu normal, evet bir hukuksuzluk var ama bunu normalleştirerek de unutmamamız gerekiyor.
"CEZAEVİNDEKİ TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİNİN ABİSİ BU ÜLKEDE BÜYÜKELÇİ YAPILDI"
- Babamın bir terör örgütü yöneticisiyle birden çok telefon görüşmesi yaptığı iddia edildi. Ve bu iddialar öyle cümlelerle lanse edildi ki sanki bu görüşmeler bugüne yakın bir zaman dilimine aitmiş gibi zikredildi. Bu bir algı operasyonu. Oysa iddialar çözüm sürecinin bizzat iktidarca yürütüldüğü 2015 senesine, yani 10 yıl öncesine dayanıyor. Sonra ortaya çıktı ki şu an hala AK Parti milletvekili olan bir kişi, bırakın telefon görüşmesini, bir yemek masasında bir araya gelmiş. Yani asla ve kata ileri sürülen iddiaları, ithamları kabul etmiyoruz ama başkanın telefonla görüştüğü iddiası ile terör örgütüne üye olma isnatına dayanarak jet hızıyla tutuklama yapıyorsunuz da yemek, yemekte bir araya gelen o milletvekiline niye kimse bir şey demiyor ya? Bu nasıl bir çelişki?
- Babamın bir kişiye annesi öldü diye taziye telefonu açtığı iddiası tutuklamaya gerekçe gösterildi. Biliyorsunuz akademisyenler, siyasetçiler, kamuoyuna mal olmuş kişiler bunu yaparlar. Tanısınlar tanımasınlar yaparlar. Siz de yaparsınız. Yani bunu kamuya mal olmuş herkes yapar. Şimdi taziye telefonu açıldığı iddia edilen kişinin kardeşi, iddiaya göre örgüt üyesi diye babam suçlanıyor. Ancak sormak istiyorum. Şu an cezaevinde olan bir başka terör örgütü üyesinin abisi bu ülkede büyük elçi yapıldı. Bunun onlarca örneği var. Şimdi bunda sorun yok da sözüm ona iddiaya göre babam taziye telefonu yaptı diye bir ilişki mi kuruluyor? Yani bunun akla, mantığa, vicdana, hukuka, insanlığa sığar bir yanı var mı sizce?
- Yani işin özü şu: Bu bir kumpasdan ibaret. Bunu tüm Türkiye bilsin. Bunu herkes bilsin. Benim hayatımda en onur duyduğum şey Profesör Doktor Ahmet Özer'in kızı olmaktır. Benim için bir onurdur ve ben nefes aldığım sürece de bu onuru taşıyacağım. 40 yıllık bir akademisyene, bir bilim insanına, entelektüel, akademik kimliği olan bir kanaat önderine bu haksızlığın yapılmasına eminim ki tüm Türkiye'de vicdan sahibi olan vatandaşlarımız,sessiz kalmayacaktır. Yani bu kabul edilebilir bir durum değil.