Yaşama sevinci
vaat edilir mi?

halktv.com.tr yazarı Mehmet Tezkan yazdı: Yaşama sevinci vaat edilir mi?

Yazıya soruyla gireyim… CHP’nin ‘vizyon’ toplantısında beni en çok etkileyen, heyecanlandıran, 'keşke başarsalar' dedirten ne olabilir?

Otokrasiden demokrasiye geçeceğimiz…

Hayat pahalılığının sona ereceği…

Keyfi yönetimin biteceği, kuralların geçerli olacağı…

Dördüncü sanayi devrimini yakalamak için seferberlik ilan edileceği…

Eğitim kalitesinin arttırılacağı…

İşsizliğin makul düzeylere düşeceği sözü…

Adalet… Hukuk… Liyakat…

Hepsi önemli ama hiçbiri değil…

Beni heyecanlandıran Kılıçdaroğlu’nun şu sözü oldu. Dedi ki; bu ülke, yaşama sevincini yeniden geri alacak…

Gençlik yıllarımı da sayarsam 50 yıla yaklaşan süredir siyaseti izlerim (gazetecilikte 43 yılımı doldurdum, 44. yılıma giriyorum), ilk defa bir muhalefet partisi lideri yaşama sevincini geri getirmeyi vaat ediyor…

Haklı mı?

Haklı…

Bu ülke insanının kahir ekseriyeti yaşama sevincini kaybetti…

Neden mi?

Hangi partiden olursa olsun insanların bu duygusu köreldi. Köreltildi… Metroda, otobüste, orada burada insanların gözlerine bakıyorum; donuk

Hazine ve Maliye Bakanı’nınki gibi ışıl ışıl parlamıyor. Hele gençler, yüzü gülene çok ender rastlarsınız.

Geleceğini gören yok. Geleceğini planlayan yok. 'Akşamüstü kız arkadaşımla buluşup kafede otururum' diye o anı hayal edip heyecanlanan üniversiteli yok. Liseli hiç yok…

20 yaşındaki üniversiteli mezun olduğu gün, eline verilen kuşe kağıda basılmış diplomanın hiçbir işe yaramayacağının bilincinde…

Yaşama sevinçleri nasıl olsun ki…

Orta kuşak evle iş arasında koşturuyor. Hele İstanbul’da yaşıyorsa beyni ağır kiralarla, elektrik, doğalgaz faturalarıyla nasıl başa çıkacağıyla meşgul. Akşam çorba kaynatabilmenin derdinde. Çoğu çocuğuna istediği bir ayakkabıyı/ceketi/oyuncağı alamamanın ezikliğinde…

Yaşama sevinçleri nasıl olsun ki…

Yaşlılarla konuşuyorum 60 yıldır, 70 yıldır böyle pahalılık görmedik diyorlar. Çoğunun başı önde. Toprağa bakıyorlar. Bu yoksullukla boğuşacağımıza, bu eziyeti çekeceğimize, çekip gitsek daha iyi der gibi…

Yaşama sevinçleri nasıl olsun ki…

Bütün bunlara siyasi baskıları ekleyin…

Bütün bunlara özgürlük alının daraltılmasını ekleyin…

Bütün bunlara iki dostumla buluşup keyif çatıp iki kadeh atarsam biri ihbar eder, işimden olurum endişesini ekleyin…

Bütün bunlara konserlere, festivallere bile izin verilmemesini ekleyin…

Bütün bunlara bir şeylere karşı çıkarsam başım belaya mı girer korkusunu ekleyin…

Bütün bunlara polis baskısını ekleyin…

Bütün bunlara ülkeyi yönetenlerin her gün ekranlardan hakarete varan sözcüklerle attıkları fırçayı ekleyin…

Bütün bunlara çileden çıkaran trafiği ekleyin. Evle iş arası günde üç saate varan yolcuğun verdiği yorgunluğu ekleyin…

Bütün bunlara akşam televizyonu açtığında birbirine bağıran adamların/kadınların içi boş tartışmalarını ekleyin…

Bütün bunlara insanların kendilerine vakit ayıramamasının verdiği stresi ekleyin…

Yaşama sevinci mi kalır?

Eskiden de her alanda problemli ülkeydik.

Eskiden de demokrasi, adalet, güvenlik sorunluydu. Askere vesayet vardı.

Eksiden de bugünkü gibi fakir ülkeydik.

Ama insanların yaşama sevinci vardı. Ama insanların geleceğe yönelik umutları vardı. Ama insanların yardımlaşma/dayanışma kültürü vardı. Ama insanların paylaşma geleneği vardı.

Bu söylediklerimin hepsi son 20 yılda demeyeceğim ama son 10-12 yılda yok oldu gitti…

Kılıçdaroğlu’nun tespiti doğru; bu ülkenin öncelikle yaşama sevincini kazanmaya ihtiyacı var…

Gerisi zaten gelir…

***

Yazıyı Sesli Köşe'den dinleyebilirsiniz.

Siyaset Haberleri