Ver Atatürk’ü, al Washington’u

Gazeteci Mehmet Tezkan, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirerek "Ver Atatürk’ü, al Washington’u" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Herkesin bu sorunun cevabının peşinde: Erdoğan ne yapmak istiyor?

Cevabım açık ve net: Ne yapmak istediğini kendi de bilmiyor?

Arabanızla buzlu yolda gittiğinizi düşünün. Frene basarsanız ne olur? Direksiyonu tutamazsınız, araç kontrolünüzden çıkar.

MHP lideri Bahçeli’nin sayesinde kendisini ülkenin patronu, tek karar verici ilan eden Erdoğan direksiyonu elinden kaçırdı.

Türkiye denilen devasa araç sağa sola savrularak buzlu yolda kayıyor. Çarpabilir, dağılabilir mi?

Evet ama kaportayı parçalamadan düz yola çıkma şansı var?

Var da nasıl olacak?

Tek çare; sürücü değiştirmek...

Direksiyondaki kişi geçen yıl faizi artırdığında ‘faizi en az enflasyon seviyesinde tutmaya mecburuz’ diyordu.

Beş ay önce de tam tersi tavır aldı ‘nas var’ dedi; faizi indirtti…

Piyasa sert tepki gösterince faizi dolara bağladı. Dolar gavur parası ya herhalde nas işlemez diye düşündü!..

Ne bileyim.

Atatürk resimli parayı tedavülden fiilen kaldırdı, George Washington’un resminin olduğu parayı geçerli kıldı.

Abartmıyorum…

Alın elinize Atatürk resimli paraları, gidin bankaya bana George Washington garantili hesap açın deyin bakın ne diyorlar?

Olan biteni size özetleyeyim.

Önceki güne kadar bu ülkede çift para vardı… Biri Atatürk resmi olan Türk lirasıydı, diğeri Washington resimli ABD doları.

AKP Genel Başkanı ikincisini tercih etti. ABD dolarını, onların yeşil dediği parayı birinci para yaptı.

Buz üstünde kayan, şoförün frene basmasıyla pervane gibi dönen araçta yaşayanlar olarak

ne yapmamız gerekiyor?

Biz ona bakalım. Kendimizi bu fırtınadan, bu depremden nasıl koruyacağız kafamızı buna yoralım. Üzülüyorum, imkânı olan gençlerin bir kısmı kendini yurt dışına attı. Sakin limanları tercih etti.

Haklılar, kendilerini kurtardılar.

Kalanlar maalesef burnundan soluyor. İş yok, para yok. Cep delik cepken delik!

Otobüsün şoförü ise başka alemde.

Karnı tok, sırtı sıcak. Tek derdi gününü hangi Saray’da geçireceği. Çok Saray olunca karar vermek zor!

Çıkış yolu ne diye soruyorlar…

Seçim diyorum…

Erdoğan bir yılda üç ayrı yöntem denedi, dinimizin ipine sarıldı yine olmadı. Çünkü güven yok. Kendi yazarları/çizerleri/ yorumcuları da olan biteni izah etmeye çalışıyorlar ama olmuyor. Savunmadıklarına kendileri inanmadıkları için gerçekçi olamıyorlar.

Erdoğan gibi…

Eskiden sahiciydi… Şimdi inandırıcılığını, samimiyetini, içtenliğini kaybetti.

Prompter siyasetçisi oldu..

Bu gibi krizler aklıma hep Devlet Bahçeli’nin 2015 yılının 26 Nisan’ında Almanya’nın Oberhausen kentinde düzenlediği ilk yurt dışı mitinginde söylediği sözler geliyor…

Şöyle demişti.
‘Erdoğan Türk tipi değil "Tayyip tipi" başkanlık hayalleri kurmaktadır. Bütün yetkilerin kendisinde toplandığı, yargının kendisine bağlandığı, yasama organı Meclis'in kendi kontrolüne sokulduğu; denge, denetim ve fren sistemi olmayan; tek adam diktatörlüğü, tahtsız ve taçsız sultanlık peşinde koşmaktadır.’

Bahçeli’ye sormak istiyorum. Erdoğan peşinde koştuğunu rejime ulaştı mı?

Ulaştıysa bizim çektiğimiz sıkıntının nedeni bu mu?

Hocalarımı unutmuş değilim… Dün sordum bugün bir soru daha ekleyerek sorayım…

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş…

Erdoğan’ın fetvacısı Karaman…

Dini menkıbelerden ibaret kılan Hatipoğlu…

Erdoğan faizini dolara bağladı, nas hala geçerli mi?

Dünkü sorumu da tekrarlayayım…

Dolar üzerinden kazandığım para helal mi, faiz gibi haram mı?

Acele cevap…

Türkiye Haberleri