AKP daha doğrusu Erdoğan asgari vesayeti bitireceğim, bürokratik vesayete son vereceğim, konuşan Türkiye’yi kuracağım diye 22 yıl önce iktidara geldi…
22 yıl boyunca askeri vesayeti yok etmek uğruna ülkeyi Fethullahçı vesayete teslim etti. Fethullahçı vesayet yargıyı da orduyu da hallaç pamuğu gibi attı…
Fethullah terör örgütü 2007/2016 arası Türkiye’yi dilediği gibi yönetti. Sahte belge, sahte doküman, olmayan tanık, polis/savcı/hakim üçgeniyle ülkeyi hapishaneye çevirdi…
Erdoğan amacına ulaşmıştı, asgari vesayet bitmişti ama boşluğu Fethullahçı vesayet doldurmuştu!...
Erdoğan’ın ikinci vaadi bürokratik vesayeti bitirmekti. Biz sözlerini yanlış anlamışız. O Atatürkçü, demokrat, sosyal demokrat, liberal kadroları temizleyeceğini söylemiş…
Temizledi de…
Bürokratik vesayet bitti yerini kayyum vesayet aldı… Hadi daha açık söyleyeyim şu anda ülke Saray vesayeti altında…
Olan bitenin hukukla, yasayla, demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi yok…
Ne yapılıyor derseniz?
Amaçları ne diye sorarsanız?
Yanıtım şudur; sert otokrat rejimi tahkim edilmek isteniyor. Erdoğan’ın ağzından çıkan her söz yasa hükmünde olsun isteniyor.Bu uğurda hukuk eğilip bükülüyor. Duruma göre kişiye göre yasalar uygulanıyor.
Örnek ver diyeceksin…
Vereyim. Barış Terkoğlu Cumhuriyet gazetesindeki şahane yazı kaleme alarak bu durumu somutlaştırdı.
Tunceli Munzur üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Kemal Özcan’ı bilir misiniz?
Hatırlatayım…
İmamoğlu İstanbul seçimini kazanınca YSK aynı zarftan çıkan üç pusulayı geçerli sayıp birinin çalındığına karar vererek seçimi iptal etmişti ya… Prof. Özcan iddiaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştükten sonra İmralı’nın yolunu tuttu. Öcalan’dan aldığı mektubu devletin resmi ajansı kanalıyla kamuoyuna duyurdu.
Öcalan Kürt seçmene İmamoğlu’na oy vermeyin diyordu… İstanbul’da yaşayan Kürt seçmen Öcalan’ı dinlemedi. İşte o akademisyen Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar ile görüştü. Polise verdiği ifadede hem yüz yüze hem telefonla görüştüğünü söyledi. Savcılık takipsizlik kararı verdi.
Sebep?
Terör örgütü liderleriyle görüşmüş ama eylemde ve söylemde suç işlememiş. Görüşmesi düşünce örgütü çerçevesindeymiş…
Eee, gelelim Ahmet Özer’e…
Neden belediye başkanlığı görevinden alındı, neden tutuklandı?
9 yıl önce Remzi Kartal ile iki kez telefonla görüştüğü için…
Çifte standarda bakar mısınız? Adamına göre hukuk, adamına göre soruşturma, adamına göre muamele olur mu?
Olursa burası hukuk devlet olmaz!...
Zaten değiliz…
Remzi Kartal ile yakın zamanda görüşen akademisyene takipsizlik, dokuz yıl önce aynı kişiyle telefonla görüşen akademisyene terörist suçlaması…
Böyle adalet olur mu?
Olmaz!..
Ahmet Özer’in adı kurulacak heyette adı geçiyormuş. Öcalan, Ahmet’i de alın demiş…
O heyet ne?
Açıklayayım: 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe’de imzalanan mutabakat anlaşmasıyla kurulmasına karar verilen izleme heyeti mi?
Resmi adı şuydu: Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu…
Yani üçüncü göz. Hem devleti hem terör örgütünün attığı adımları izleyecek heyet kurulmasına Dolmabahçe’de karar verildi. Mutabakat metnini imzalayan kimlerdi?
HDP adına, Pervin Buldan, İdris Bayülken, Sırrı Süreyya Sakık, hükümet adına bakanlar Yalçın Akdoğan, Efkan Ala, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal…
Erdoğan 22 gün bekledi ve mart ayının sonuna doğru izleme heyetinin kurulmasını kabil etmediğini ilan etti. Masa dağıldı.
Ahmet Özer’in o heyette yer alması mı düşünülmüştü? Özer’in haberi var mıydı? Kabul etmiş miydi? Dolmabahçe mutabakatının ilanından sonra geçen 22 gün boyunca neler oldu? Erdoğan 22 gün neden bekledi? Neden kabul etmedi?
Soru işareti çok…
(Bi parantez açayım. Olayların en yakın tanığı dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala şu anda AKP Genel Başkan vekili. Çıkıp konuşmalı, o günleri anlatmalı. Parantezi kapattım)
Soru şu; 9 yıl sonra bir belediye başkanını bu sebeplerle görevden almak bu ülkede hukukun olmadığını ilan etmek değil mi?
Konuşan Türkiye vaadine de gelelim…
Etki Ajanı yasası çıkartarak susan, susmak zorunda kalan Türkiye’nin temelini atıyorlar…