Beka meselesi oldular diyecektim ama ayıp olur dedim. Memleket meselesi oldular diye ifademi yumuşatmayı tercih ettim…
Ama gerçekten memleket meselesi oldular…
Erdoğan’ın uçağına kuruluyorlar hiçbir şey yazmıyorlar…
Gördüklerini görmezden geliyorlar…
Duyduklarını duymazdan geliyorlar…
Uçakta Erdoğan ile resim çektiriyorlar, önceden hazırlanmış soru ve cevapları kendileri sormuş Erdoğan da yanıtlamış gibi yayınlıyorlar…
Gazeteci halkı kandırır mı?
Uçakçı gazeteciler kandırıyor…
Ertuğrul Özkök deşifre ettiği için artık isimlerini yazmakta mahsur yok…
Hürriyet’ten iki ağır top var; biri Hürriyet’in Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan , öteki Ankara Temsilcisi Hande Fırat.. Sabah’tan Okan var, Posta’ dan Hakan var, NTV’den Seda var hepsini saymayayım. Çünkü çoğu gazeteci değil.
Dikte memuru…
Niye mi böyle diyorum. Sorduğu sorulara bakın gazeteci böyle soru sorar mı? Dört örnek seçtim…
Buyurun…
SORU BİR: NATO içerisinde nevi şahsına münhasır bir yerimiz var. Peki NATO ile kurduğumuz münasebet ne kadar adil ve dengeli sizce? Fayda - maliyet analizi yaptığınızda, NATO’ya verdiklerimiz ve aldıklarımızı mukayese ettiğinizde bir mütekabiliyet mevzubahis mi?
SORU İKİ: NATO Genel Sekreter Yardımcılığı konusu da gündemde. 2010-2013 yılları arası bildiğim kadarıyla Türkiye’den Hüseyin Diriöz Genel Sekreter Yardımcılığı yapmıştı, 2016-2020 arasında da Tacan İldem aynı görevi yaptı. Yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşmede Türkiye’ye bir Genel Sekreter Yardımcılığı verilmesi talebiniz oldu diye biliyoruz. Bakışı nasıl, bu gerçekleşecek mi, gerçekleşirse belirlenmiş bir isim var mı?
SORU ÜÇ: İran'da Cumhurbaşkanı değişti, Ermenistan'da Paşinyan barıştan yana cümleler kuruyor. Türkiye Azerbaycan perspektifi Kafkaslarda barışı getirmek üzerine… Bu bağlamda Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması ve İran'ın Zengezur Koridoru’na bakışı konusunda neler söylersiniz? Ermenistan ile Azerbaycan barış anlaşması imzaladığı zaman o bölge tamamen barış iklimi olacak ve belki Ermenistan-Türkiye sınırının açılabileceğini işaret etmiştiniz. Bu da düşünülebilir mi?
SORU DÖRT: 3. Dünya Savaşı riski hiç olmadığı kadar sık belirtilmeye başlandı. Siz son 2 büyük uluslararası zirveye katıldığınız. Şangay Zirvesi, sonrasında NATO Zirvesi. Bu iki zirvenin sonunda bu riskin yüksek olduğunu görüyor musunuz? Böyle bir kaygınız var mı? Eğer varsa bunu engellemek için hangi somut adımlar atılması gerekir?
Belli ki hepsi dışişleri bürokratları tarafından yanıtları önceden hazırlanmış sorular…
Yoksa ben mi yanlış düşünüyorum… Bizim iktidar medyasının entelektüel seviyesi bu kadar yüksek mi?
İran’ı, Suriye’yi merak etmeleri, NATO’nun geleceğine dair endişelerinin olması ama Türkiye ile ilgilenmemeleri… Tek soru dahi sormamaları normal mi?
Değil tabii…
Üzücü olan gazetecilerin bu soruları kendilerinin sormuş numarasına yatmaları!..
Erdoğan dört uçakla Washington’a gitmiş… Bir uçakla Meclis Başkanı iki gün önceden gitmiş.
Etti mi beş uçak…
Meclis Başkanı herhalde, bunca yıldır biat ediyorum neyim eksik diye özel uçak talip etmiştir!..
Washington’a beş uçakla çıkarma yaptığımız için acayip gururlanmışızdır. İsveç ve Finlandiya başbakanları ortak uçak tutarak gelmişler…
Vay garibanlar demişizdir!..
Bizim dizi dizi uçakları görünce kesin kıskanmışlardır...
İtibarımız acayip artmıştır.
Soruyorum… Uçakçı gazeteciler bu gurur veren icraatımızı neden halka duyurmazlar?
Bu itibar patlamasını neden gizlerler?
Hükümetin beş uçak ve zırhlı araçlarla ABD’ye çıkarma yapması çok iyi bir şeyse bundan neden övgü ile bahsetmezler?
Yanlış ise neden eleştirmezler?
Koyun sürüsü gibi davranmayı neden kabul ederler!...
Bilemedim…
Bildiğim şu, Erdoğan’a soru sormaya çekinen, önceden hazırlanmış soru ve yanıtlara boyun eğen, gazeteci dublörü olmayı kabul eden basın kart sahipleri…
Ülkenin beka sorunudur…
Başlıktan memleket sorun diye yumuşattım ama gerçekten beka sorunudur!