Amasra’daki madende hayatını kaybeden 25 yaşındaki Berkay Kesim’in mezarı başındaki acınası manzarayı eminim izlemişsinizdir.
Üç imam çömelmiş susarken…
Aralarında oturan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tilavetle Kuran okuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 41 işçinin ölümünü ‘kader planı’ ilan eder ve sorumluluğu Allah’a havale ederse Adalet Bakanı da şüphelileri yakalatmayı bırakıp imamın yerine geçer.
Olacağı budur!
Facianın üzerinden beş gün geçti.
Amasra’da bir kişi bile gözaltına alınmadı.
Bir kişi ifadeye çağrılmadı.
Avukatlar kanıtların karartılmasından kaygılanıyor.
Bozdağ’dan beklenen, tez elden şüphelileri savcılığın huzuruna çıkartması ve tutuklatmasıyken, Bakan bey mezar başında Kuran okuyor. Asıl işini yapmadığı gibi, üyesi olduğu iktidarın sorumsuzluğunu ve ihmalini dini siyasete alet edip örtmek istiyor.
Oysa ölenlerin ruhunu dindirecek ve geride kalanların yarasını sağaltacak olan adalet, yalnızca adalettir. Hani şu, Bursa Mustafakemalpaşalı madencilerden esirgenen adalet!
Altı ay önce uyarılmıştı
Mustafakemalpaşa Bükköy’deki kömür ocağı 1990 yılından bu yana Nurettin Ercan’a ait Bükköy A.Ş. tarafından işletiliyordu. Ercan ocağı, şirketinde maden mühendisi olan Fahrettin Şolpan’a kurdurduğu taşerona devretti. Oysa kanununa göre iş yerinde çalışan bir kişiyle alt işverenlik ilişkisi kurulamazdı.
Bükköy A.Ş. ile Şolpan arasındaki sözleşme, hukuki sorumluluktan kurtarmak için kılıftan ibaretti.
Bükköy Maden Ocağı bir facianın 19 yıl boyunca “Geliyorum” dediği yerdi. Müfettişlere göre şirket ölçüm aleti ve gaz maskesi almadığı için 1991’de faaliyetten men edildi. Ve şirket 1992, 1995, 1997, 2003, 2004 ve 2008’de kusurlu bulundu.
Faciadan altı ay önce, 9 Haziran 2009’da teftişte, havalandırma sisteminin kurulmadığı, işçilerin gaz maskesi taşımadığı, gaz ölçümü yapan ve ikaz veren cihazın olmadığı saptandı.
Buna rağmen eksiklikler giderilmedi.
Patlamanın meydana geldiği 10 Aralık 2009 itibariyle manzara şöyleydi:
Kömür çıkarmadan önce ‘nefeslik’ adlı hava koridoru açılması gerekirken, açılmadı.
Dinamit patlatılırken gaz ölçülmüyordu.
Metan artışını haber veren sesli ve ışıklı alarm yoktu.
İşçilerin ‘vakvak’ dediği cihaz alınsa metan artışı görülecekti. Çin’den ithal edilen anti-grizulu panolar depodaydı.
Gaz maskesi vardı ancak işçiler eğitilmemişti.
İşçiler o sabah yoğun gazdan etkilenmişti. Gaz ölçümü yapılsa ve işçiler boşaltılsaydı bir sonraki vardiyada facia yaşanmayacak, 19 işçi can vermeyecekti.
Saat 19’a geldiğinde…
Ateşleyici Ramazan Beştepe, beşer dakikalık arayla üç dinamit patlattı. Dördüncü dinamitte yer yerinden oynadı.
‘Sonucu öngörüp hileyle devam ettiler’
Bükköy A.Ş.’nin sahibi Nurullah Ercan’ın da aralarında olduğu yedi kişiye taksirle birden çok kişinin ölümüne sebebiyetten Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
İşletme Müdürü Hayrettin Çelik, taşeronun şirketin sahibi olan Fahrettin Şolpan ve ocak şefi Bayram Erdoğan’a altışar yıl sekizer ay, patron Nurullah Ercan ve iki sanığa beşer yıl verildi.
12. Ceza Dairesi, iş kazaları için içtihat niteliğinde karara imza attı. Daireye göre sanıklar metan gazı olduğunu bilmelerine rağmen uyarı sistemi kurmamış, gaz ölçüm cihazı kullanılmasını sağlamamış, ‘vakvak’ adlı aleti almamıştı. Havalandırma yapmayarak, grizu birikmesine yol açmışlardı. Dinamit atımından önce ve sonra gaz ölçümü yaptırıp kaydettirmemiş ve anti-grizulu ekipmanları kullanmamışlardı.
Bu bir kusur değil, “Olursa olsun” düzeyinde ağır bir kasıttı.
Daire, olası kastla öldürmekten ceza verilmesini istedi.
Bu en az 20’şer yıl hapis demekti.
Kararda şöyle denildi:
“Defalarca tespit ve uyarılara rağmen hatalı, eksik ve tehlikeli çalışma yöntemini sürdüren sanıkların kusurluluk düzeyinin taksiri aştığı, bu şekildeki çalışma ile grizu patlamasını öngörmelerine rağmen engelleyici nitelikte çalışma yapmadıkları, mevcut tehlikeli durumu gizlemek suretiyle olursa olsun düşüncesiyle hatalı ve hileli faaliyetlerine devam ettikleri, olay sonucu 19 kişinin öldüğü…”
Müebbetten beş yıla
Bükköy A.Ş. harekete geçti ve 19 işçinin ailelerini tazminata boğarak, çekilmelerini sağladı. Dava, Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandığında, salonda ailelerden kimse yoktu.
Mahkeme heyeti üçe bölündü.
Başkan, ‘hümanizm ilkeleri gözetilerek’ hapsin para cezasına çevrilmesini..
İki hakimden biri eski kararda direnilmesini…
Diğeri olası kastla öldürmek suçundan ceza verilmesini istedi. Hakimler uzlaşamayınca ilk kararda ısrar edildi.
Savcılık itiraz etti.
12. Ceza Dairesi, 24 Ocak 2019’da kararı bir kez daha bozdu.
Dava üçüncü kez Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi.
Mahkeme 20 Eylül 2022’de karar verdi.
Nurullah ve Osman Latif Ercan ile Şolpan, Çelik ve Erdoğan’a olası kasta öldürme suçundan 19 kez ayrı ayrı 20’şer yıl hapis verildi.
Ceza ayrı ayrı 16’şar yıl 8’er aya indirildi.
Ne var ki…
Sadece sanık avukatları itiraz ettiği için ‘aleyhe hüküm kurma yasağından’ ötürü önceki yargılamadaki cezalar yinelendi. Sanıklardan üçüne altışar yıl sekizer ay, ikisine beşer yıl hapis cezası uygulandı.
Bu, infaz indirimleri hesaba katıldığında sanıkların cezaevine girmeyecekleri anlamına geliyor.
Savcılık itirazda bulunsa…
Mustafakemalpaşa’daki 19 işçinin ölümünden sorumlu olanlar yüzlerce yıl hapis cezası almış olacaktı.
Peki, yatarlar mıydı?
Hayır.
Yatmazlardı.
Soma hukuku
Çünkü 12. Daire’nin olası kast içtihadı Soma’da da uygulandı.
Soma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın da aralarında olduğu dört sanığa 301 kez öldürme ve 162 kez yaralamadan ceza verilmesi istenmişti ki…
Dairenin beş kişilik heyetinin üçü değiştirildi.
Bir eski bakan ve iki bürokrat atandı.
Ceza bilinçli taksirle öldürmeye çevrildi.
Gürkan tahliye oldu.
İhtimaldir ki Mustafakemalpaşa Davası, Soma ile aynı akıbete uğrayacak.
Bakan Bozdağ’ın, mezarının başında Kuran okuduğu merhum, genç bir işçiden ibaret olsaydı, acıya tahammül etmek biraz daha mümkün olabilirdi.
Ne var ki “Olursa olsun diyerek, hatalı ve hileli faaliyetlerine devam ederek” ölüme gönderilen binlerce işçinin üzerine adaletsizlik toprağı atılıyor.
Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay gibi kahraman avukatlarından mahrum bırakılmış işçilere direniş kapısı kapalı, tevekkül kapısı açık. Erdoğan’ın ‘kader planı’ yürürlükte…
Bu, Soma hukukundan beri böyle:
Olursa olsun, ölürse ölsün.
Ermenek’te 18 işçinin ailesi hala tazminat alamadı
Karaman Ermenek’te, 28 Ekim 2014’te Has Şekerler Madencilik’e ait kömür madeninde meydana gelen taşkında 18 işçi boğularak öldü. Has Şekerler’in sahibi Abdullah Özbey, beş yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.
İddia o ki…
Abdullah Özbey tahliye olduktan sonra yeğeni Emre’yi, Cennet Linyit Kömür İşletmeleri Yönetim Kurulu başkanlığına getirerek, sahada hakimiyet kurdu.
Bağımsız Maden İş’ten Başaran Aksu, Ermenek’te can veren 18 işçinin ailelerine mahkeme süreçleri bitmesine rağmen hala ölüm tazminatlarının ödenmediğini belirtiyor. Aksu, yürüttükleri mücadele sonunda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş söz verdiği halde herhangi bir adım atılmadığını söylüyor.