31 Mart, ‘sonuçta belediye başkanlığı seçimi, CHP iyi adaylar çıkardı, hayat pahalılığı etkili oldu kazandılar’ denilerek geçiştirilecek seçim değil…
Erdoğan partisinin balkonuna çıkarak yenilmedik, irtifa kaybettik duygusu vermeye çalışsa da, toparlarız mesajı verse de, dört yıl daha iktidarda olduğunu vurgulasa da, tabanına moral vermeye çalışsa da kendisi de biliyor ki bu seçim çok farklı anlamlar taşıyor…
Bu seçim çok farklı mesajlar içeriyor…
Seçmen AKP’yi 22 yıl sonra birincilik tahtından indirerek yeter artık dedi…
Keyfi yönetimin…
İtaat ve biat kültürünün…
Oy vermeyene hizmet yok anlayışının…
Parti devlet yönetiminin…
AKP devletinin…
Ilımlı otokrat rejimin ipini çekti…
Seçim haritasını önünüze koyun. AKP’nin durumuna bakın. Sarı boyanın azaldığını göreceksiniz. Sarı boyalı iller Orta Anadolu’ya sıkıştı ve Doğu Karadeniz’de birkaç il dışında denize çıkışı kalmadı. Batı illeri tamamen kırmızıya (CHP) boyandı.
Erdoğan, balkon konuşmasında hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi davransa da çok şey değişecek.
Ne mi değişecek?
Yargı bürokrasisi, güvenlik bürokrasisi, bakanlık bürokrasisi, ekonomi bürokrasisi artık eskisi gibi davranmayacak. Valiler, kaymakamlar AKP’nin valisi, AKP’nin kaymakamı gibi hareket etmeyecek.
Çünkü birinci parti olan CHP’nin soluğunu enselerinde hissedecekler.
Siyasal muhalefetin güçlenmesi, sivil toplumun yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak. Sorgulama, soruşturma, itiraz, protesto, hak arama kültürü yeşerecek…
Milli Eğitim Bakanı okulları tarikatlara açamayacak. Taliban sevdalısı Diyanet İşleri Başkanı okullara rahatlıkla girip nesil yetiştirmeye soyunamayacak. Kapalı kapılar ardında gizli kapaklı yapılan ihalelere bürokratlar eskisi gibi gözü kapalı imza atmayacak/atamayacak.
Çünkü herkes bu sonucun AKP için sonun başlangıcı olduğunu görüyor. Siyasette düşmeye başladın mı, tutunmak zordur. Eskiye şaşalı günlere dönüş imkansızdır.
Mayıs seçimleri öncesi sahte cennet yaratılarak, yaz aylarında enflasyonun düşeceği, en kötünün geride kaldığı söylenerek kaldırılan, aldatılan seçmen bedelini ödetti.
AKP’yi tahtından indirdi.
Erdoğan’a ‘ben senden vazgeçtim’ mesajı verdi. Memnun olmadığını açık ve net biçimde Saray’a iletti.
Geçen hafta AKP’nin İstanbul mitingini değerlendirirken ‘Erdoğan’ın yıldızı İstanbul’da parlamıştı galiba İstanbul’da sönüyor’ demiştim.
Yanılmamışım. İstanbul Erdoğan’a sırtını döndü. İmamoğlu’yla kucaklaştı… CHP 14 ilçeyi 25 ilçeye çıkardı. Ankara’da 16 ilçe aldı.
İmamoğlu demişken CHP’nin başarısından söz etmeden yazıya noktayı koymayalım.
Tartışmasız büyük zafer…
Sadece kazandığı iller, ilçeler olarak değil…CHP 11 büyükşehir, 10 il, 187 ilçe belediyesine sahipti. 15 büyükşehir, 21 il ve 329 ilçede seçim kazandı. Çok önemli ama bunun ötesinde bir durum var …
CHP diğer parti seçmenini kendi çatısı altında konsolide etti. Muhafazakarı, mütedeyyini, liberali, sosyal demokratı, Kürt seçmeni, milliyetçi seçmeni sandıkta buluşturdu.
İmkansız denilenin imkansız olmadığını kanıtladı.
Büyük başarı…
Güneydoğu’da DEM yine kuvvetli ama Türkiye geneline bakarsak CHP dışında güçlü bir parti kalmadı.
Gelecek, DEVA, Saadet, İyi Parti yok olup gitti…
Akşener intihar etmek istiyordu, seçmen yardımcı oldu!..
Aslında seçmen 6’lı masanın yapamadığını yaptı. AKP’ye karşı sandık masasında birleşti…
CHP Genel Başkanı seçim sonrası yaptığı konuşmada da altını çizdi. CHP’nin üzerine büyük yük bindi.
CHP yerel iktidar ama aynı zaman da muhalefetteki iktidar. Seçmenin iktidarı.
Birinci parti…
Bu ağır yük. Süreç iyi yönetilirse iktidarın kapısı açılır. Rehavet eskiye döndürür.