15 Mayıs sabahı neler olacağı konusunda gelin biraz daha kafa yoralım. Dün kim kazanırsa kazansın siyaset değişecek, aslında Türkiye değişecek demişim.
Cumhur İttifakı kazanırsa otoriter rejim dozunun artacağını, muhalefete izin verilmeyeceğini, medyanın daha büyük baskı altına alınacağını, kimsenin gıkının çıkmayacağını/çıkamayacağı iddia ettim.
Dedim ki; İktidar yandaşları gemiyi öyle bir azıya alır ki; kimseye hayat hakkı tanımazlar…
Bahçeli, bu iddiamın gerçek olacağını dünkü tavrıyla kanıtladı. Suikasta uğrayan Sinan Ateş’i soran gazeteciyi ‘İşine bak, hadi işine bak’ diye tersledi. Bahçeli’ye eşlik eden milletvekili de gazeteciyi iteledi.
Mesele bununla da kalmadı. MHP soru soran gazeteciyi ajan provokatör ilan etti.
Cumhur İttifakı seçimi kazanırsa Türkiye’nin nereye savrulacağı Bahçeli’nin tavrından belli değil mi? Seçim arifesinde böyleyse kazanırlarsa seçim sonrasında nasıl olacağını tahmin etmek zor değil.
Bununla bitmedi. Bahçeli grup konuşmasında Anayasa Mahkemesi’ne resmen emir verme cüretini gösterdi.
Anayasa Mahkemesi’ni tehdit eden bir üslupla konuştu.
Mesele şu; HDP kapatma davasının seçim sonrasına ertelenmesi talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme başvuruyu bugün görüşecek. Bahçeli dün bu yüzden öfkeliydi.
AYM’yi fırçalayan üslupla dedi ki; ‘Bu neyin görüşmesi, neyin arayışı, neyin hazırlığıdır? Anayasa Mahkemesi şehitlerimizin dökülen kanlarını da seçim sonrasına bırakmayı görüşecek midir?’
Seçim sonrasının işaret fişeği değil mi?
Bu satırları okuyanlar diyecek ki; durum zaten böyle… Yargı siyasete teslim olmadı mı?
Doğru ama ben kötünün kötüsünün geleceğinden söz ediyorum.
Gazetecilerin bırakın yorum yapmayı soru bile soramayacakları dönemden bahsediyorum…
Konumuza dönersek… Bugün 15 Mayıs olasılıklarını konuşacağız demiştik. Dün bıraktığımız yerden devam edelim.
Birinci olasılık: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir, Cumhur İttifakı Meclis çoğunluğunu alır. Otoriter rejim daha da sertleşerek devam eder.
İkinci olasılık: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir, Millet İttifakı Meclis çoğunluğunu sağlar. Erdoğan ülkeyi Cumhurbaşkanı kararnameleriyle yönetmeye çalışır. Yürütme elinde olduğu ve yasamaya hesap verme zorunda olmadığı için uzun süre bu durumu idare edebilir. İdare edemediği noktada halka şikayet ederek seçime gider. Partisinin desteğiyle seçim kararını Meclis’ten çıkarır.
Üçüncü olasılık: Millet İttifak’ının adayı seçilir. (Büyük ihtimalle Kılıçdaroğlu) Aynı zamanda Meclis çoğunluğunu da sağlarlar. 360’ı bulurlarsa bir, iki yıl içinde parlamenter rejime geçmek için Anayasa’yı değiştirip referanduma giderler.
360’ı bulamazlarsa?
Resmen başkanlık fiilen parlamenter sistem gibi olur. Ama Erdoğan beş yıl kenarda kalmaya dayanamaz. Ülkeyi seçime götürmek için parlamenter rejime geçmeye destek verir. Tabii partisi parçalanmazsa…
Dördüncü olasılık: Millet İttifakı’nın adayı seçilir ama Meclis çoğunluğu Cumhur İttifakı’nda olur. AKP/MHP ikilisi kendilerinden olmayan Cumhurbaşkanı’nı çalıştırmamak için ellerinden geleni yapar. Bürokrasiye/yargıya/güvenlik ağına hakim oldukları için devletin işleyişini arkadan kontrol etmeye çalışırlar. Cumhurbaşkanı’nı seçime gitmeye zorlarlar.
Beşinci olasılık: Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir ama Cumhur İttifakı da Millet İttifakı da Meclis çoğunluğunu sağlayamaz. 301’i bulamazlar. Bu durumda lokomotifinin HDP olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı kilit konumuna geçer. Bahçeli karalar bağlar. Erdoğan Beştepe’de rahat edemez. Ama yine de ülkeyi bi şekilde yönetmeyi dener… Sonuna kadar Saray’da kalmaya çalışır.
Altıncı olasılık: Millet İttifakı’nın adayı kazanır ama iki ittifak da Meclis çoğunluğunu sağlayamaz. HDP ve bağlı olduğu ittifak kilit konumunda olur. Ekonomi, demokrasi, özgürlük alanlarının genişletilmesi konusunda mesafe alınır. Merkez Bankası gibi kurumların bağımsız olması sağlanır. Kuvvetler ayrılığı yeniden hayata geçirilir.
Başka olasılık var mı?