Görüştüğüm herkes 14 Mayıs’a kitlenmiş vaziyette. İşçisinden esnafına, memurundan/bürokratından iş insanına kadar…
Çünkü kimse 15 Mayıs sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağını bilmiyor. Kimse hesabını kitabını 15 Mayıs sabahına göre yapamıyor.
Herkesin bir tahmini, herkesin bir dileği var ama kimse emin değil.
Kim kazanır, kim kaybeder sorusunu şimdilik bir kenara bırakalım. Bu konuda daha çok kalem oynatırız.
Kim kazanırsa kazansın değişecek tek gerçek var. Gelin bunun üzerinde duralım.
Nedir o?
Siyaset değişecek. Seçimden sonra bugünkü siyaset ortamı kalmayacak. Öyle veya böyle siyaset eskisi gibi olmayacak. Belki bugünkü liderler de olmayacak. Belki partiler bölünecek, parçalanacak. 15 Mayıs sabahı bambaşka bir siyasi atmosfere uyanacağız.
Ne mi olur?
Sesli düşünelim…
Diyelim ki Millet İttifakı kazandı. Bu sadece Erdoğan’ın, sadece Bahçeli’nin yenilgisi değil, başta Saray’ın sonra üst düzey bürokratıyla, bazı yargı mensuplarıyla, iş adamlarıyla, medyasıyla topyekün yenilgi demektir.
İktidardan düşen AKP parçalanabilir… MHP tabanı Bahçeli’ye yeter artık diyebilir; 26 yıl oldu yeter!..
Bürokrasi ve yargı çözülünce usulsüzlük ve yolsuzluk dosyaları açılabilir. 20 yıldır Erdoğan’a biat edenler paçayı kurtarmak için gizli kapaklı anlaşmaları anında çıkartabilir.
İktidar cephesi birbirine girebilir. Bundan mutlaka iş dünyası da medya da nasibini alacaktır.
Şunu unutmayın… Cumhurbaşkanı değişimiyle birlikte 500’den fazla üst düzey bürokratın görevi sona eriyor. Bakan yardımcıları, genel müdürler, valiler, büyükelçiler… Yeni Cumhurbaşkanı isterse onların tamamıyla, isterse bir kısmıyla çalışabilir. İsterse hiçbiriyle çalışmaz.
Her durumda bu büyük çözülme demektir. MHP’yi bilmem ama zaman içinde çıkar partisine dönüşen AKP’nin ayakta kalması zor görünüyor.
Gelelim ikinci olasılığa… Diyelim ki Cumhur İttifakı kazandı. Bu seçmenin tek adam yönetimini, otokrat rejimi onayladığı anlamına gelir.
CHP karışır. Kılıçdaroğlu yerinde kalamaz. CHP ekip değiştirir. İYİ Parti karışır. Akşener için yerinde kalamaz diyemem onun bir şansı daha var ama yerinde kalmaz. Gelecek ve DEVA kepenk kapatır. DP tarihin sayfalarına gömülür. Saadet lider değiştirir. Karamollaoğlu emeklilik hayatına geçer.
Aslında muhalefet kalmaz.
Akşener’in dediği gibi son seçim olur.
Seçimi kazanan Erdoğan ne muhalefete izin verir ne aykırı seslere ne eleştirilere. Maçı ben kazandım, haddinizi bilin diyerek tek adam rejimini daha köklü, daha kalıcı daha otoriter hatta totaliter (yaşam tarzlarına müdahale eden) hale getirir.
Kimsenin gıkı çıkmaz, çıkamaz.
İktidar yandaşları gemiyi öyle bir azıya alır ki; kimseye hayat hakkı tanımazlar. Beğenmiyorsan çek git derler. Yurt dışına beyin göçünün önüne geçilemez.
Demem şu; 15 Mayıs sabahı farklı bir siyasi yapıya gözlerimizi açacağız.
Seçim siyaseti altüst edecek. Öyle veya böyle…
Şimdi diyeceksiniz ki ya farklı durumlar olursa güç bölünürse, Meclis başkasında, devlet başkanlığıyla yürütme başkasında olursa ne olur?
Bu başlı başına ayrı bir yazı konusu. Yarın ele alalım. Bu olasılığı tartışalım.