İki buçuk yıl önce akşam saati anlaşıp, balkonlarda sağlık çalışanlarını alkışlayan bir toplum, şimdilerde hekime şiddet fenomeniyle yaşıyor. 2 yıl önce, sağlık çalışanlarına ilişkin “hakkınızı ödeyemeyiz” logoları hemen her yere asılan bir ülkede, bugün sağlıkta şiddeti konuşuyoruz. Sırf bu bile üzerine uzun uzun düşünmeye değer.
Ancak daha tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Sağlıkta şiddet genel olarak iktidar medyasının dili nedeniyle sıradanlaşmaya başladı. Konya’daki Dr. Ekrem Karakaya cinayetinin ardından sarsılan tıp dünyası, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı protesto etmişti. 7-8 Temmuz’da iş bırakmış, bu rejimin anladığı biçimiyle kazan kaldırmıştı. Böylece aşırı kırılgan bu rejim, doktorların aslında politik olmayan haklı öfkesini, politikleştirdi.
İktidar ortağı MHP, doktorların yasayla kurulmuş örgütü, TTB’ye açıkça hedef aldı. Sağlıkta şiddet tümüyle Fahrettin Koca’nın üzerine yıkıldı. Kabinenin diğer üyelerinden konuya ilişkin bir açıklama bekleyebilirdik. Zira tüm ülkeyi endişelendiren bir gelişmeydi. Sadece tıp dünyasını değil.
Ancak kabine tümüyle susmuş, tüm mikrofonlar Fahrettin Koca’ya dönmüştü. Doktorların da öfkesi büyük oranda Fahrettin Koca’daydı. Çünkü hemen hemen ayda bir miting yaparak seslerini duyurmaya çalışan Türk Tabipleri Birliği ve sağlık çalışanlarının sendikaları, sağlıkta şiddeti gündeme taşımaya çalışıyordu.
Fakat sesleri duyulmamıştı. İktidarın kontrolündeki medya, sağlık çalışanlarının yıllardır dile getirmeye çalıştığı sorunu ısrarla görmedi. Bu medyayı takip eden kesimlerin gündemine sağlıkta şiddet neredeyse hiç girmedi veya son derece sıradanlaştırılarak, olağan haberlerden’miş’ gibi gösterildi.
İktidar medyası sahibini korumak istiyor, giderek politikleşen bir öfkeyi görmezden gelerek savuracağını zannediyor olabilir. Fakat bu durum günün sonunda sizi izleyen, size güvenen milyonlarca yurttaşın hiç böyle bir gündemi olmaması anlamına geliyor. İktidar medyasını takip eden kesimlerin, kamusal bir sorun olarak sağlıkta şiddet gibi bir gündemi olamadı.
Fakat ne oldu? Sorun öyle derinleşti ki, hastanede doktor öldürmeye kadar gitti. O gün Konya Şehir Hastanesi, ertesi iki gün tüm Türkiye’de iş bıraktı doktorlar.
Bu durumu nasıl açıklayacaksınız? Hiçbir sorun yok gibi görünen sağlık hizmeti, aslında cayır cayır yanıyor ve sizin ekranlarınız bunu göstermiyor. Ne yaparsınız?
Eğer kaybedecek çok şeyiniz varsa, kendi hatanızı kabullenmez, suçu doktorlara yıkardınız. Bu hedef şaşırtmayı yutacak toplumsal yapımız da var üstelik. Konya’da Cuma vaazında doktorları hedef alan imam, sadece bizim gördüğümüzdü. Acaba kaç camide, kaç bin – belki de kaç yüz bin- kişiye karşı doktorlar hedef gösterilmişti?
Aynı anda kontrol ettiğiniz medya ağlarıyla hedef şaşırtma operasyonuna devam edersiniz. Aslında her şey yolundadır, Dr. Ekrem Karakaya cinayeti de sağlıkta şiddet çerçevesinden değerlendirilemez. Basit bir adli vakadır. Mesela Sabah’ta Melih Altınok “Doktor Düşmanı Falan Değil Bildiğin Katil” başlıklı yazısında tam da bunu savunuyor. Mesela uzun uzun bu cinayetin basit bir adli vakadan farksız olduğunu iddia eden Altınok, yazısının finaline şöyle giriyor;
“(…)ortada iddia edildiği gibi toplumun bir kesimini, cinsiyet grubunu, mesleği hedef alan bir şiddet dalgası yok.
Aynı dalga gelip trafikte şoförü de vuruyor, yeri gelince çocuğu, yaşlıyı, hayvanı da... Dün kim bilir kaç kişi öldürüldü?”
Medya, iktidarı savunmak adına, ortada kabak gibi duran sorunu görmezden gelirse belki iktidarın oy oranını korumuş olur. Fakat medyadaki bu dil, hekime şiddeti körüklüyor. Oy oranınızı koruyor olabilirsiniz ama diliniz nedeniyle hekime şiddet derinleşiyor. O medya da açık açık iktidar medyasıysa, şiddet politik bir nitelik kazanıyor. İktidar medyasının dışına çıktığınızda her yerde hekime şiddet haberleri konuşuluyor. İktidar medyası ise buna karşılık ortada sorun olmadığı için, bu haberleri ya hiç görmemeyi ya da basitleştirerek sunmayı tercih ediyor.
Ancak, iktidar medyasının bu tutumu, sağlıkta şiddeti hem sıradanlaştırıyor hem de belki de daha tehlikeli biçimde politikleştiriyor. Şiddet haberlerinin basitleştirilmesi halinde neler olabileceğine ilişkin yüzlerce makale zaten var. Fakat, özel olarak sağlıkta şiddet haberlerinin veriliş biçimi ile sağlıkta şiddet arasında bir bağ arayan makaleler de var.
***
Görüntü bir sistemik arızayı işaret etmiyor mu? İktidar ortağı MHP’nin gündeminde TTB var, kabine üyelerinden hekime dönük şiddeti kınayan açıklama gelmiyor, sanki bu sistemde yeterli yetkisi varmış gibi) Fahrettin Koca’nın tek başına bu krizi halletmesi bekleniyor. Şiddetin yeşereceği toplumsal hareketler de oluyor. Bir imamın Cuma vaazında açık açık doktorları hedef gösterdiği ortaya çıkıyor. Kontrol ettiğiniz medya ise sağlıkta şiddet haberlerini basitleştiriyor.
Bu ortamda, sağlıkta şiddet, x-ray cihazı ya da hekimlere silah dağıtmak gibi palyatif önlemlerle geçiştirilmeye çalışılıyor. Halbuki, derin derin kaynayan olağan dışı sistemik bir kriz yaşıyoruz.