1993 yılından beri televizyon piyasasının içindeyim. 31 yıl olmuş…
Cumhuriyet gazetesi iç kavgaya tutuşup karnıyarık gibi ortadan ikiye ayrılınca bizler de tespih taneleri gibi ortalığa döküldük…
Rahmetli Ufuk Güldemir ile birlikte bana da televizyon yolu düştü. Show haberi kurduk. Show haberin ilk yayınına imzamızı attık…
O tarihlerde RTÜK falan yoktu. Kanal sayısı çoğalınca, televizyon yayınları her eve girince, kamuoyunu etkileyen bir numaralı araç haline gelince birtakım kurallar konulması da kaçınılmaz oldu…
RTÜK dediğimiz Radyo Televizyon Üst Kurulu böyle doğdu. Yasa koyucu o tarihte RTÜK’ü iktidarın tekeline bırakmamak için her parti oy oranına göre temsilci yollasın kuralını koydu…
Aslında bilmeyerek RTÜK’ü siyasallaştırdılar…
2002 yılından 2018 yılına kadar ülke tek parti iktidarıyla yönetildi. AKP her seçimde mutlak çoğunluğu kazandı. Bu sebeple, RTÜK üyelerinin çoğunluğu da hep AKP’li oldu.
2018 yılında tek adam rejimine geçtik…
Yani Merkez Bankası gibi, Varlık Fonu’nda ye r alan Ziraat, Vakıf Bank , Halk Bank gibi, THY gibi, Telekom, BOTAŞ, PTT , Çay Kur gibi adını saymadığım onlarca kurum gibi RTÜK de tek adama bağlandı…
Saray’a…
Erdoğan’a…
Tek adam rejimiyle birlikte RTÜK düzenleyici değil sopa gösterir kurum haline geldi. İktidarın sopası oldu. Sevmediği kanallara bir bahane bularak ceza kesen, onları maddi olarak zora sokup, yayın yapmalarını engellemeye çalışan kuruma dönüştü…
Siyaset bilimci olarak, gazeteci olarak bu durumu çok yadırgamıyorum. Uzun süreli iktidarların, tek adam rejimlerinin evrileceği yer otoriter rejimdir…
Tek adamlar koltuklarını korumak için (hele hele seçmen desteğini kaybettiklerini anlarlarsa) yapacakları şey baskıyı arttırmaktır… Korku rejimini güçlendirmektir…
Bunu yargı marifetiyle yaparlar…
Güvenlik güçleri yardımıyla yaparlar…
Asker desteğiyle yaparlar…
Kendine biat etmeyen, liderin her söylediğini mutlak doğru kabul etmeyen medyayı susturmak için yaparlar…
RTÜK bunun için biçilmiş kaftandır…
RTÜK bizim kanalda program yapan Sinem Fıstıkoğlu gülümsedi diye ceza kesmiş!.. Efendim gülümsemesi anlamlıymış,
Vay canına!...
Susarsak, teslim olursak…
RTÜK yarın kıyafeti anlamlı diyebilir…
Öbür gün saç şekli bir şeyler çağrıştırıyor diye ceza kesebilir…
Bir başka gün konuklar koltuklarına yayıldı diye kızabilir…
İpin ucu kaçarsa bunun sonu yok…
RTÜK tüm kanalların SSCB dönemi televizyonları gibi olmasını istiyor herhalde. İfadesiz, duvar gibi yüzle program sunan sunucular ve Saray’a ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın mutlak bağlılıklarını her daim dile getiren yorumcular istiyor…
Demokrasi rayından çıktığımızın işaretlerinden biri de hatta en önemlisi de RTÜK’ün verdiği cezalardır.
İleride bu dönemi yazacak tarihçiler çıkacaktır…
İleride bu dönemi irdeleyecek siyaset bilimciler olacaktır…
İlk baktıkları medya olacaktır. Medyanın tekelleşmesi, medyanın siyasal iktidarın kontrolüne girmesi, girmeyen kuruluşlara uygulanan cezalar bu dönemin aynası olacak…
Demokrasi mi var, otoriter baskıcı rejim mi var?
Terazi medya olacak…
Bakın… Avrupa Birliği’nde normlar değişti. Eskiden öncelikle hukuk düzenine, yargı adaletine bakıyorlardı. Şimdi medyaya bakıyorlar. Çünkü diyorlar ki bir ülkede özgür medya yoksa o ülkede demokrasi yoktur…
RTÜK’ün dün verdiği ‘gülümseme’ cezasına bakınca…
Elinizi vicdanınıza koyun; Türkiye’de demokrasi var denir mi?