Önümüzdeki bir yılın gündemi!

.

Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) bugün açıklanacak faiz kararıyla birlikte gözler yeniden dolar kuruna çevrildi. “Kur Korumalı Mevduat” (KKM) doları frenlemesine frenliyor ancak bütçede de büyük bir tahribat yaratıyor.

Bilindiği gibi, dolar kurundaki yükselmenin faiz getirisinden fazla olması halinde aradaki farkı Hazine mevduat sahiplerine ödüyor. Böylece Dolar kuru yükseldikçe KKM’nin bütçe üzerindeki yükü de artıyor. Bu nedenle dolar kurundaki yükselme Hazine’yi de derinden sarsıyor.

Ödemeler 20 Mart’tan itibaren başlamıştı. Mart ayının son 11 gününde mevduat sahiplerine KKM farkı olarak gerçekleştirilen ödeme 11,7 milyar TL. Günde ortalama 1 milyar TL’den fazla…

Fakat dolar kurundaki artışın Hazine üzerindeki tek sarsıcı etkisi KKM nedeniyle yaşanmıyor. Hazine’nin döviz cinsinden borçlarının ağırlığı da dolar kuru yükseldikçe artıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre mart ayı itibariyle merkezi yönetimin toplam 3 trilyon 109 milyar TL borcu var. Geçen yılın aynı ayında bu tutar 1 trilyon 950 milyar TL, 2020’nina aynı ayında ise 1 trilyon 462 milyar TL’ydi.

Merkezi yönetimin borçlarının 2 yılda ikiye katlanmasının en önemli nedeni dolar kurundaki yükselme. Çünkü bu yılın mart ayı itibariyle merkezi yönetimin her 100 TL’lik borcunun 66 TL’si döviz cinsinden. Başka bir ifadeyle, 3 trilyon küsur liralık borcun 2 triyon küsuru dövize endeksli. Borcun döviz cinsinden tutarı 140 milyar dolar. Bu da dolar kurundaki her 1 kuruşluk yükselmenin borç yükünde ilave 1,4 milyar TL’lik artış yarattığı anlamına geliyor.

Erdoğan ve ekonomi yönetimi 20 Aralık’ta tam anlamıyla kumar oynadı. KKM işe ya yarayacak ya da yarayacaktı. Başka çare yoktu. Ekonomideki her türlü kötü gidişatın nedenlerini tartışacak, derli toplu bir reform paketi ortaya koyabilecek imkanları olmayan iktidar, KKM ile sadece cesaretle açıklanamayacak büyüklükte risk aldı. KKM uygulaması, yıllar boyunca ekonomi tarihimize kara bir leke olarak yazılacak. “Dolar almasınlar diye tüm TL’leri dolara endeksleyelim” şeklinde özetlenecek bu akla ziyan uygulama nedeniyle elinde parası olan herkesin dolara endeksli TL’leri oldu. Tüm TL’ler dolara endeksliyken, malların fiyatları neden buna intibak etmesin?

KKM uygulaması döviz kurunu bugüne dek azami ölçüde frenlemeyi başardı. Buna Merkez Bankası’nın arka kapıdan sattığı birkaç milyar doların da katkısı oldu. Buna rağmen, 1 Ocak’ta 13,35 olan dolar kuru bugün 14,80 TL düzeyinde. 3 aylık artış yüzde 11. Geçmiş dönemlere kıyasla istikrarlı gibi görünse de 3 ayda yüzde 11’lik artışın Hazine’ye sadece mart ayında KKM nedeniyle yarattığı tahribat 11,7 milyar TL. Döviz kurundaki artış nedeniyle döviz cinsinden borçların TL karşılıkları da 240 milyar TL kadar arttı.

Bugün Fed, faiz kararını açıklayacak. Beklentiler, faizi 50 ila 100 baz puan artıracağı yönünde. Üstelik faiz artışları da sürecek. Fed böylece enflasyonu dizginlemeye çalışırken küresel ekonomiyi soğutacak. Tüm dünyada doların değerini artıracak bir hamle bu. 20 Aralık’tan KKM diye bir araç tasarlanırken, böyle bir gelişme beklenmiyordu. Fakat şimdi KKM, fitili Fed toplantısında ateşlenen bir dinamite dönmüş durumda.

Fed’in kararına Avrupa Merkez Bankası (ECB) da muhtemelen eşlik edecek. Avro da dolar karşısında değerini korumaya çalışacak.

Peki ya Türk Lirası? Doların ateşinin yükseldiği ortada. Peki bu ateşi soğutmaya KKM’nin gücü yetmezse ne olacak? İktidarın elinde dolardaki yükselmeye karşı koyacağı bir silah var mı? “Fed’in kararının ardından gözler Merkez Bankası’nda” diyemiyoruz çünkü Merkez Bankası’nın elinde doların ateşini düşürmek için kullanabileceği en güçlü silah olan politika faizi artık yok.

Kimsenin anlamını bilmediği %14’lük politika faizi artık Lira’nın değerini etkileyebiliyor mu? Enflasyon zaten yüzde 70’lere dayanmışken yüzde 14’lük politika faizini 100-200 puan artırsanız ne olur? Sıfır… Peki rantiye takımına ödenecek fazladan yüz milyarlarca lirası kaldı mı bu halkın?

. İktidarın seçimlere giderken en önemli hedefi, ülkenin önüne sandığı, bugünden daha iyi ekonomik şartlarda koymak. Fakat, Ukrayna-Rusya Savaşı’yla ortaya çıkan enflasyonist dalga ve buna karşı Fed ve ECB’nin şahin tutumları bu hedefi suya düşürmüş durumda. İktidar olan biteni farkında mı bilinmez ama seçimlere kadar her geçen gün ekonominin daha da kötüye gideceği bir dönemece girdik. Muhalefet, ekonomik kurtuluş yolu gösterirse, bir seferberlik başlatır, heyecan yaratabilirse, hikayesi olmayan vaatler yerine, neoliberalizm karşıtı çıkış gibi bütünlüklü bakış açıları ortaya koyarsa iktidarın oylarındaki erime sert şekilde hızlanacaktır.

5 yılda bir böyle bir gerilimin yaşandığı bu sistemde her sene öncekinden daha zorlu geçecektir. Ama önümüzdeki 1 yıl… Hem politik hem de ekonomik olarak çok fazla stres yüklü. Herkese sabır dilerim… Umarım ben fazla karamsarımdır.

Ekonomi Haberleri