O sabah ‘Bu iskele sıkıntılı’ diye uyarmışlar

İsmail Saymaz yazdı: O sabah ‘Bu iskele sıkıntılı’ diye uyarmışlar

Mantolama ustası Erol Buru, geçen pazartesi günü saat 7.30’da iskeleye çıkmadan önce inşaat şirketinin yetkilisini arayarak, “Bu iskele sıkıntılı, sıkıntının giderilmesi lazım’ dedi.

Şirket yetkilisi “Mermerciler çalıştı, sıkıntı yok, kontrol ettik” diye yanıt verdi.

Bu cevap üzerine Erol Bulu, oğlu Mertcan, yeğenleri Çetin ve Buru iskeleye binip 16 katlı inşaatın 12. katına çıktı. Ancak iskelede ne yaşam halatı ne de emniyet kemeri vardı.

Buru, küt diye bir ses duydu. Oğlunu ve yeğenlerini metrelerce yükseklikten düştükleri yerde can çekişirken gördü. Üçü de hayatını kaybetti.

İskelede üç işçinin bulunduğu bölüm kopmuştu.

Bulu ise tesadüfen hayatta kaldı.

İskele bir haftadır arızalıydı

Ankara’nın Sincan ilçesindeki Törekent Mahallesi’nde onlarca lüks konut yükseliyor. Salihoğulları İnşaat’a ait 16 katlı apartmanda mantolama işini Bulu Ailesi aldı.

Erol Bulu ile 27 yaşındaki oğlu Mertcan, 39 ve 34 yaşlarındaki yeğenleri Çetin ve Volkan kardeşler bir buçuk yıldır bu inşaatta çalışıyor.

Bir haftadır iskelede sorun vardı.

İskelenin ucu aşağıya doğru eğilmişti.

Erol Bulu, geçen hafta şirket yetkililerini uyardı.

Bulu, anlatıyor:

“İskele daha önce zarar görmüştü. Aşağıya eğimliydi, yukarıya doğru kasmıştı. Saha şefiyle görüştüm. ‘Herhangi bir sıkıntı yok’ dedi.”

Kaza sabahı uyarmış

Sıkıntı devam etti.

Bulu, pazartesi sabahı saat 7.30’da saha şefine bir daha uyarıda bulundu.

Bulu:

“Dedim ki ‘Bu iskele sıkıntılı, sıkıntının giderilmesi lazım.’ O da ‘Mermerciler çalıştı, eğim var ama sıkıntı yok. Kontrol ettik’ dedi. Sözüne güvendik, çıktık iskeleye.”

İskele beş işçi vardı.

Erol Bulu, oğlu Mertcan, yeğenleri Çetin ve Volkan ile yabancı bir işçi.

Bulu, birden bire küt diye bir ses duydu.

Kafasını çevirdiğinde oğlu ve yeğenlerinin bulunduğu bölümün kırıldığını ve üç işçinin metrelerce yükseklikten yere düştüğünü gördü.

Bulu, kaza anını şöyle anlatıyor:

“Birden bire küt diye ses geldi. Baktım, çoluk çocuğum aşağıda. Kıyamet koptu, perişan olduk. Ben iskelenin üstünde kaldım. İskelenin yarısı kırıldı, yarısı sağlam.”

Üç işçi hayatını kaybetti.

Sincan’da toprağa verildiler.

Çetin’in üç, Volkan’ın iki çocuğu var.

Mertcan’ın eşi bir ay sonra doğum yapacak.

Yaşam halatı yok

Yaşam halatı ve emniyet kemeri yok muydu?

Bulu’nun iddiasına göre…

Şirket başta yaşam halatını takmış. Fakat sonradan bu önlemden vazgeçmiş. İşçiler de ihmal edip yaşam halatını ve emniyet kemerini istememiş.

Özetle, yoktu!

Bulu, şu bilgileri veriyor:

“Biz bir buçuk yıldır orada çalışıyoruz. Önceden kemer verildi. Sonradan boş verdiler. Hiçbir şeyle ilgilenmediler. Halbuki iskeleye yaşam halatının sarılması lazımdı. Yaşam halatı yoktu. Biz dikkat etmedik, onlar da “Takın” demedi. Talep etmemize gerek yoktu. Zaten onlar iskeleyi kuruyorlardı. Biz de çıkıyorduk.”

Bulu, “Göz göre göre oldu” diyor.

İnşaatın diğer bölümlerinde de çalışma ve iş güvenliği koşullarının aynı olduğunu ifade ediyor.

Kışla mı, esir kampı mı?

Duşlar bozuk, duşakabinler ve tuvaletler pislik içinde ve zehir saçıyor.

Fotoğraflar İstanbul Maltepe’deki General Kenan Evren Kışlası İkmal Maliye Okulu Eğitim Merkezi Komutanlığı’ndan…

Bine yakın bedelli askerin görev yaptığı kışla için vahim iddialar dile getiriliyor: Çürüyen ve yıkılan duvarlar, yemekten zehirlenenler, açıktaki elektrik kabloları, angarya ve siyasi ayrımcılık…

Askerlik görevini kışlada yapan ve geçen ay terhis olan E.B. şu bilgileri veriyor:

“Tuvaletler aşırı kirliydi. Sıvı sabun kullanıyorduk. Bu sabunla bir çok yer temizlenmiyordu. Mikrop ve enfeksiyon kaptık.

Yıllardır kapalı olan bir tuvaleti bize temizlettiler. Temizlerken eldiven vermediler. Maske pandemiden kalma… Duşlar küflüydü. Hem de siyah küf, zehirli olandan.

Çarşaflar kirliydi.

Bina çok çürük. Duvarların bir kısmı askerlerin dinlendiği yere yıkıldı. Şans eseri kimse yoktu, yaralanma olmadı. Etrafını kapattılar.

Elektrik kabloları yere çok yakın mesafede, hatta görünüyordu. Elektik çarpmaları oluyordu.

Çok fazla ayrımcılık vardı. Bir AK Parti milletvekilinin çocuğu, ziyaretçisi geldiğinde yarbayın arabasıyla gidiyordu, başka biri yürüyerek…

Sadece otomatlar ve özel kantinlerde su var. Askeriyenin kendi işlettiği kantin belli saatlerde açılıyor. Su otomatlarda 9 TL. Her gün 10 su içiyorduk. İnanılmaz bir maliyet. Askeri kantin seyrek açıldığı için oradan bir şey almak çok zor. Zaten ilk birkaç gün malzeme yoktu. Sonradan geldi.

Burayı özel yemek şirketi işletiyor. Yemekten zehirlenme oldu. İlk olayda 15-29 kişi zehirlendi. Ancak ikincisinde bölüğün yarısı zehirlendi. Revirde basit ilaçlar verildi. Serum verilmedi. Bazıları çok kötü olunca komutanın emriyle serum verildi.”

Bu iddialara ne yanıt verilecek, merakla bekliyorum.

Erdoğan: O görüntüler benim de hoşuma gitmedi

Kara Harp Okulu mezunlarının yemin töreni sonrası kılıç çatıp “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atması ve ant içmesine neredeyse terör yaftası vuracaklar.

Mesleği ilahiyat olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, kılıçla mimbere çıkınca dini ritüel oluyor. Mesleği savaşmak olan teğmenler kılıç çatınca darbe girişimi, öyle mi!

Gerçi olan bitene şaşırmıyorum.

Montrö Sözleşmesi hakkında bildiriye imza attılar diye emekli amiralleri gözaltına alanlar teğmenlerin yakasını bırakır mı?

Şimdiden fişlemişlerdir.

90’larda başlayan ritüel

Halbuki teğmenlerin kılıç çatıp ant içmesi mezuniyet ritüelidir. Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok’un bana aktardığına göre bu ritüel 90’larda bir bölüm birincisinin yaptığı konuşmayla başlamış. Konuşma o kadar beğenilmiş ki sonraki yıllarda törene dahil edilmiş. Bu ritüel 2022’ye kadar sürdürülmüş.

O yıl tören provasında, altıncı mezunun plaketini Ali Erbaş’ın vereceği anons edilince teğmenler yuhalamış. Böyle olunca hem Erbaş programdan çıkarılmış hem de meşhur ant.

2023’te ise 30 Ağustos’tan bir gün önce okulun avlusunda kılıç çatılıp ant içilmiş.

Eğer mezuniyet ritüelini cezalandırırsanız…

ODTÜ’lülerin siyasete dokunan pankartlarla geçiş töreni yapmalarını da yasaklarsanız.

İkisi arasında hiçbir fark yok çünkü.

Hoş, yapmadıkları iş değil.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 1930’lardan beri kutlanan İnek Bayramı, 2016’da imam mizanseninden ötürü sonlandırılmıştı. İmam rolündeki öğrenci de yargılanmıştı.

AK Parti’de Kemalizm tartışması

Bahçeli’nin bulduğu ifade ile ‘İkinci Yemin Olayı’ önceki gün AK Parti’nin Merkez Karar Yönetim Kurulu’nda gündeme geldi.

Bir MKYK üyesi AK Parti’nin ideolojik yalpalanma içerisinde olduğunu, muhafazakar demokrat kimliğinden saparak, Atatürkçü görünme çabasına girdiğini söyledi.

Bir diğeri “Mustafa Kemal’in askeri değilim” dedi.

Öteki şunları söyledi:

“Toplumsal uzlaşma ve istismarı önlemek için Atatürk’e sahip çıktıkça muhalefet bizi ideolojik olarak sıkıştırma ve had bildirme aracına dönüştürdü Atatürk’ü.”

Teğmenlerin kılıç çatmasına ilişkin olarak “Belki iyi niyetli bir tavır ama toplumun travmaları var” denildi.

Erdoğan ise “O görüntüler benim de hoşuma gitmedi. Ben orada yokken oldu. Ama askerlerimizde Anadolu’nun mayasını gördüm” dedi.

AK Partili yetkililer teğmenlere soruşturma açılmasını beklemediklerini belirtirken, “Ancak bir inceleme yapılmalı” diye görüş belirtiyor.

Ömer Çelik’e tepki

MKYK toplantısında Kastamonu Milletvekili Serap Ekmekci’nin ‘Şapka ve Kıyafet İnkılabı Yürüyüşü’ne katılması da eleştirildi.

Öte yandan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in “Teğmenlerimizin Atatürk’ü anması kadar doğal birşey yoktur” açıklaması kimi parti yöneticilerini kızdırdı. Çelik’in MKYK’daki havaya ters bir açıklama yaptığını belirten bir AK Partili yetkili “Açıklamaları kimsenin hoşuna gitmedi. Çelik’te eziklik var. CHP sosyolojisine yaranmaya çalışıyor” dedi.

Çelik’in eleştiriler üzerine AK Parti Medya ve Tanıtım Başkanlığı’na “Görüntülü değil, yazılı açıklamam paylaşılsın” şeklinde talimat verdiği ifade edildi.

Türkiye Haberleri