Herkes benim gibi midir bilmiyorum; genellikle önce başlığı atar sonra kolları sıvar yazıya otururuz.
Bugün yazıya ne başlık atacağımı bilemedim.
Kafamda birden fazla başlık oluştu. Çoğunu eledim ikisini yarıştırdım.
Biri; Kılıçdaroğlu Ecevit’e yaklaştı başlığıydı.
Diğeri; Kılıçdaroğlu’nun siyaseti bırakma şartı!
Birincisi çok çarpıcıydı, gece boyu CHP Genel Başkanı’nın performansı konuşuldu. Bence günün gündemi bu. Ama kişileri kişilerle karşılaştırmak, hatta yarıştırmak doğru değil.
Ecevit Ecevit’ti..
Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu’dur.
Ama insanlar Kılıçdaroğlu’nun dünkü bütçe konuşmasında Ecevit havası bulmuş olacaklar ki çok heyecanlandılar. Umutlandılar.
Haksız sayılmazlar, geçen yıl yaptığı bütçe konuşmasında da çok iyiydi ama bu kez vurgusu, performansı, sakinliği, AKP milletvekillerinin laf atmalarına verdiği çarpıcı yanıtlar, lafını gümbür gümbür söylemesi, amiyane tabirle gol üstüne gol atması heyecan yarattı.
Ecevit’e benzetmeleri, Ecevit’i hatırlamaları bundandır…
Saygılı/sert, kibar/vurucu ayarını iyi yaptı. İnanıyorum ki, birçok evde, kahvede, arkadaş sohbetinde dün gecenin konusu Kılıçdaroğlu’ydu.
Çok uzun yıllardır bu mesleği yapıyorum. Bütçe görüşmelerinde izlemediğim lider kalmadı. Erbakan’ı da gördüm, Demirel’i de, Ecevit’i de, Özal’ı da, Gül’ü de, Erdoğan’ı da…
Hepsi hatipti. Hepsinin belagati güçlü kişilerdi.
Bunu ayrı tutalım…
Bir de adrenalin meselesi var. Bu hormon yükselince hatip çok başarılı oluyor, özellikle liderse… Partisinin lokomotifiyse.
Bu neye bağlı?
O kişi iktidarsa anlatacak yeni hikayeleri varsa, yaptıkları hala alkış alıyorsa, konuştukça kitleler heyecanlanıyorsa adrenali yükselir…
Ama söyleyecek sözü kalmamışsa adrenali sıfır demektir. Ne yapsa yükseltemez. Coşamaz, coşturamaz…
O kişi muhalefetteyse söyleyecek sözü çoksa, kendini iktidara hazırlamışsa, ilk seçimi alacağını hissediyorsa adrenali yüksek olur.
Bütçe maratonuna bu pencereden de bakın derim.
Kendine güvenen, iyi hazırlanmış, iktidara geleceğine inanan bu sebeple adrenali tavan yapmış bir Kılıçdaroğlu vardı karşımızda.
Peki ne dedi?
Neler söylemedi ki…
X Sayıştay’a müdahalelerle raporlar değiştiriliyor.
X Bakanlar sorulara cevap bile vermiyor.
X Seçilmiş kişinin bütçesini atanmış kişiler savunuyor.
X Tek kişilik hükümet yasamadan kaçıyor.
X Meclis’in ne itibarı var ki!
X TBMM Vesayet altındadır.
X AKP’den bir kişi bile çıkıp bu yanlış diyemiyor.
X Bir kişi her şeyi ben biliyorum diyorsa dünyanın en cahil insanıdır.
X Devleti bir kişinin iki dudağı arasına verdik, Meclis’in işi ne?
X Yargı Saray’ın emriyle karar alıyor. Yargıtay Saray’a teslim oldu.
X Gideceklerini gayet iyi biliyorlar.
X ABD enflasyonunu da AB enflasyonunu da bu milletin sırtına yüklediler şeytanın aklına gelmez.
(Burada bir parantez açayım. Köprülerden, otoyollardan, tünellerden geçiş, hastanelere giriş dolarla.
Devlet dolarla garanti verdi. Bu da yetmedi kur artışı dışında ABD’deki, Avrupa’daki enflasyon artışı oranında zam yapmayı da taahhüt etti. Parantezi kapattım)
X Dolarla rüşvet alanların geliri arttı.
X Rüşvet aldığı iddiası olan büyükelçi yapıldı.
X Mallar yağma Hasan’ın böreği oldu.
X Bu kumpas bütçe fakirden alıp zengine verecek.
Daha niceleri..
Benim en hoşuma giden sözü şu oldu.
TÜİK’ in enflasyon açıklamasına şiddetle karşı çıkarak; ‘bakkala sorun enflasyon yüzde 21 desin siyaseti bırakırım’ dedi.
Hadi Bakalım TÜİK Başkan’ı…
Hadi bakalım bürokrat Cumhurbaşkanı yardımcısı…
Hadi bakalım bürokrat Hazine ve Maliye Bakanı…
Hadi bakalım tek kişilik hükümet…
Koyun belgeleri masaya Kılıçdaroğlu siyaseti bıraksın. Fırsat bu fırsat…
Bir daha ele geçmeye bilir!
Kanıtlayın enflasyonun yüzde 21.3 olduğunu Kılıçdaroğlu paşa paşa evine gitsin…
Daha ne bekliyorsunuz?