Türkiye İstatistik Kurumu’nun geçen ayki Tüketici Fiyat Endeksi’ne göre en yüksek fiyat artışı eğitim harcamalarında gerçekleşti.
Artış oranı yüzde 104,5.
Bu seyir Şubat 2024’ten beri değişmiyor.
Eğitim hem önceki aya hem de önceki yıla göre en çok artış gösteren harcama kalemi olmayı sürdürüyor.
Aileler devlet okullarında nitelikli eğitim verilmediği inancıyla imkanlarını zorlayarak, borçlanarak, deyim yerindeyse ‘ceketini satarak’ çocuklarını özel okulda okutmak istiyor.
AK Parti’nin ortaokul ve liseleri imam-hatipleştirme gayreti ve diğer liselerde müfredatın dini yoğunluk kazanması özel okul tercihini tetikliyor.
Şu an özel okul ücretleri 300 bin TL’den başlıyor.
Yabancı liselerde servis, kitap-kırtasiye ve yemek eklendiğinde fiyat 1 milyon TL’yi geçiyor.
Dudağından çenesine kadar koptu
Sinan K. ve Melek Ş. de sekiz yaşındaki oğulları P.M.K. ve yedi yaşındaki K.Y.K.’yi iyi bir eğitim almaları için Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Bahçeşehir Okulu’na verdi.
K.Y.K., geçen yıl 3 Kasım’da teneffüste okul bahçesinde oynarken, eğim verilmemiş şekilde dik duran, sivri çit demirlerine tırmandı. Ayağı kayınca demir K.Y.K.’nin çenesine saplandı ve dudağından çenesine kadarki dokuyu kopardı. Çocuk olayın şokuyla dokuyu alıp öğretmeni Atakan Değirmenci’ye koştu.
Değirmenci, ifadesinde şöyle diyor:
“Yerde doku parçasını gördüm. Çocuklar etkilenmesin ve dokuya zarar gelmesin diye çocukları uzaklaştırdım. Dokunun başında bekledim. Okul hemşiresi gelince dokunun nakli için hazırlık yapıldı. Dört dakikada hastaneye gidildi.”
Türkiye’de ilk vaka
K.Y.K., bir kap içindeki çene dokusuyla birlikte Uludağ Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi.
16 saat süren iki ameliyata rağmen doku tutmadı.
K.Y.K., 14 Kasım 2023’te vücudunun çeşitli yerlerinden alınan dokular çenesine takıldı.
46 gün burnundan sıvıyla beslendi.
Bu yüzden 28 kilodan 20 kiloya düştü.
Baba Sinan K., bu kazanın Türkiye’de ilk örnek olduğunu, dünyada yedi-sekiz vaka görüldüğünü kaydediyor.
İlk raporda okul kusurlu bulundu
Aile suç duyurusunda bulundu.
İki müdür ve öğretmenler hakkında taksirle yaralanmaya neden olmaktan soruşturma açıldı.
Okul Müdürü Musa Çetin, “Okulumuz faaliyete başlangıç için gerekli tüm mimari ve teknik onaylar Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınmıştır” diyerek, kendilerini savundu.
20 Mart tarihli ilk bilirkişi raporunda Müdürü Çetin ve İlkokul Müdürü Emine Ergin asli, nöbetçi öğretmenle İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanı tali kusurlu, K.Y.K. kusursuz bulundu.
Raporda şu ifadeler var:
“Kullanıcıların büyük çoğunluğunun çocuk olduğu göz önüne alınırsa zeminden çatıya, merdivenden duvara, kapıdan cama kadar her alandaki tehlikelerin öngörülmüş olması ve giderilmesi beklenirdi. Kurumun tehlikeli durum oluşturabilecek hususları tespit edip gidermesi gerekirdi. K.Y.K. sekiz yaşındadır. Çocuklar koşturur, sürekli hareket halindedir, bu onların doğasında vardır. Yetkililerin öngörmediği tehlikeyi analiz edebilecek yaşta değildir.”
Kötü tesadüfmüş!
5 Ağustos’ta ikinci bir bilirkişi raporu hazırlandı.
Fakat raporda sahtekarlık yapıldı.
Çitin sivri demirli halinin değil, kazadan sonra konan demirsiz halinin fotoğrafı üzerinden değerlendirme yapılarak, şöyle denildi:
“Teller üzerinde kesici, dikenli, jiletli tel uygulaması olmadığı, alanı sınırlamak amacıyla oluşturulmuş bir tel çit bulunduğu anlaşılmıştır.”
Raporda, olayın iş kazası olmadığı ve meydana gelmesinde bir kastın bulunmadığı savunuldu. Okul yöneticileri ve öğretmenlere kusur atfedilemeyeceği belirtildi. O kadar ki, kaza için “Kötü tesadüf” ifadesi kullanıldı.
Rapordan:
“Olayda yüzde 100 kaçınılmazlık (beklenmedik durum, kaza, kötü tesadüf, umulmayan hal) söz konusu olduğu…”
Kılıç’ın avukatı Taylan Tanay, rapora itiraz etti. Kazadan sonra çitlerin değiştirildiğini, üç bilirkişinin değiştirilmiş çitlere bakarak gerçeğe aykırı rapor yazdıklarını ifade ederek, şöyle dedi:
“Bilirkişilerin gerçeği tahrip ettikten sonra müdür ve öğretmenlerin görevlerini yapmış olmaları halinde yaralanmayı yüzde yüz önlemeyeceği gerekçesiyle kusur bulunmadığına ilişkin tespitleri akıl ve vicdan dışıdır. Herhalde bu beyefendiler tüm dosyalarda ‘kader’ deyip kusursuzluk tespiti yapmaktadır.”
‘Özür bile dilemediler’
K.K.Y., sonuncusu 27 Haziran’da olmak üzere dört kez ameliyat oldu.
Üç-dört ameliyat daha geçirmesi gerekiyor.
İki-üç estetik ve bir sakal ekim operasyonu planlanıyor.
K.K.Y., uzun süre konuşamadı. Şimdi de bazı kelimeleri ve harfleri çıkaramıyor. Dudakları kapanmıyor çünkü.
İki buçuk ay kadar okulundan uzak kaldı.
İnsanlardan kaçıyor, çenesini kapatıyor, fotoğraf çektirmiyor.
Baba Sinan K., bütün masrafı tek başına karşıladığını anlatarak, şöyle devam ediyor:
“Okul sahibi bir kere yanımıza geldi. Müdür ve öğretmenlerse 3-4 kere yanımızda bulundu. Kimse kazanın mesuliyetini alarak, yaşattıkları acı ve üzüntüden özür dilemedi.”
Sinan K., ‘Franchise’ şube açan Bahçeşehir Okulları’nın hiçbir sorumluluk almadığını ve aramadığını ifade ediyor.
Özel okullar aileleri ikna ederken gösterdikleri güler yüzlülüğü bir kaza olduğunda nasıl da esirgiyorlar? Öğretim yılının astronomik ücretini yıl başında kuruşu kuruşuna tahsil ederkenki titizliğin ve özenin binde birini çocukları korurken göremiyoruz.
Bu ‘kötü tesadüf’ değil, kötü niyettir.