Aynı başlığı taşıyan önceki 2 yazıda oligarşi, oligark ve plütokrasi kavramlarını açmıştık. Bu yazılarda oligarkların yalnızca Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan Rusya Federasyonu ve Bağımsız Devlet Topluluğu üyesi ülkelerde olmadığını söylemiş, bir başka biçimiyle de olsa, başka ülkelerde de oligarkların görülebileceğini söylemiştik. Türkiye’de oligark var mı yok mu? Bu soruya kestirmeden “yoktur” cevabı vermenin yanlış olduğunu belirtmiş, eski maliye bakanı Kemal Unakıtan’ın “Ne komünist ülkeymişiz, sat sat bitmiyor” sözünü hatırlatmıştık.
Gelin yazı dizisinin bu bölümünde, Türkiye’de oligarşik düzenin nasıl hızlı zenginleşme kaynağı olduğunu açalım.
Çok değil, sadece 10 yıllık bir süreci gözleyelim beraber.
Servet sahipliğinin en tepedekilerine daha yakından bakıldığında kişisel servet gibi görünen listenin aslında birbiriyle organik ilişkileri bulunan özel bir sınıfı temsil ettiği dikkat çekiyor. Her biri birbiriyle aile ilişkileri kuran ve ortaklıkları bulunan bu isimler Türkiye ekonomisini yönetiyor. Üstelik bu ilk 100 uzun dönemli süreçlerde servetlerine servet katıyor. Faiz düştüğünde gayrimenkul zenginleri öne çıkıyor, faiz yükseldiğinde Türk Lirası cinsinden nakit zenginleri servet biriktiriyor. Doların Lira karşısında değeri artsa da azalsa da bir biçimiyle varlıklarını büyütebiliyorlar. Üstelik servetlerinin tehlikeye girmesi halinde, yurtdışı bağlantıları sayesinde ülkeyi rahatlıkla terk edebiliyorlar. Hükümetle kurdukları ilişkiler sayesinde lobi faaliyetleri yürütebiliyorlar.
Tepedeki milyonerler en alttaki milyonlar
2010 yılını Forbes Listesi’nde listenin en başında bulunan isim 3 milyar dolarlık servetiyle Hüsnü Özyeğin’di. Özyeğin’i 2,9 milyar dolarlık servetiyle Mehmet Emin Karamehmet takip etmiş, 3’üncülükte de 2,6 milyar dolarlık servetiyle Şarık Tara bulunmuştu. Bugünün lideri Murat Ülker 2010’da 5’inci sıradaydı. Bugünkü listede 37’nci olan popüler müteahhit Ali Ağaoğlu ise 2010’da Murat Ülker’in hemen ardından 6’ncı sırada bulunuyordu. 10 yılda listede yer değiştirenler olsa da liste üç aşağı beş yukarı aynı kaldı. Ancak yükselenlerden bazıları dikkat çekiyor.
Limak ortaklarının serveti yüzde 260 büyüdü
Limak Holding’in ortakları Sezai Bacaksız ve Nihat Özdemir 2010 yılında 500’er milyon dolarlık kişisel servetle 74’üncü sırayı paylaşıyorlardır. Forbes Listesi’ne göre 2010’lu yıllar Limak Holding’e yaradı. Zira aradan geçen 10 yılın sonunda bu ortaklar ilk 100’de 65 basamak birden yükselerek 9’unculuğu paylaşıyor. 3’üncü Havalimanı, enerji dağıtım şirketleri ve elektrik üretim şirketleri ihalelerinden adı sıkça duyulan Limak Holding’in ortaklarının 2020’de 1,8’er milyar dolar servetleri bulunuyor. 2021’de ise bu tutar 2,3 milyar dolara yükseliyor. Buraya dikkat çekelim, pandeminin gölgesinde açlıkla sınandığımız dönemde servetinizi 500 milyon dolar artırmak sizce büyük bir girişimcilik başarısı mı? Böylece dolar bazında dahi hesaplansa Limak Holding’in ortaklarının servetleri 10 yılda yüzde 260 oranında büyüdü.
Medya işine girmek Demirören’e yaradı!
2010 yılında en zengin ilk 100 Türk listesine Demirören grubundan listeye giren tek kişi 400 milyon dolarlık servetiyle 88’inci olan Erdoğan Demirören’di. Baba Demirören 2018 yılında hayatını kaybetti ama mirasçıları servetini son 10 yılda katladı. 2020’de ilk 100’de Demirören Ailesi’nden 3 temsilci ilk 100’de. Yıldırım, Fikret Tayfun ve Meltem Demirören’in bugünkü toplam serveti 1 milyar 550 milyon dolar.
2010’lar Cengiz Ailesi’nin yılları oldu
10 yıl önceki Forbes listesinde sadece Ahmet Cengiz 350 milyon dolarlık servetiyle ilk 100 listesindeydi. Limak, MNG gibi o da kamu ihaleleriyle adı sıkça duyulan iş insanları arasında bulunuyor. 2020 yılındaki Forbes listesinde Cengiz Ailesi’nden tam 4 temsilci artık ilk 100’de. Ahmet Cengiz’in yanısıra Mehmet, Ekrem ve Şeref Cengiz de 550’şer milyon dolarlık servetleriyle ilk 100’ün ağır topları haline geldiler. 10 yıl önce listede 350 milyon dolarla temsil edilen Cengiz’in bugün listede 2,2 milyar doları bulunuyor.
Bu tablo günün sonunda bize bir şey resmediyor. Türkiye’nin milli geliri dolar bazında 9 yıldır küçülüyor. Geniş halk kesimlerinin geliri de aynı şekilde. Fakat bir kısım sermayedar paralarına para katıyor. Bu gelişme siyasetin desteği olmadan gerçekleşebilir mi? Buna vereceğiniz cevap olumsuzsa, “Türkiye’de oligark yoktur” gibi bir varsayımımız neden olsun? İsimler tartışılır, kim oligark kim değil konuşulur. Ama Türkiye’de de oligark vardır!
NOT: Yazı dizisinin 3’üncü bölümünün Perşembe günü yayımlanacağını söylemiştim. İş yoğunluğu nedeniyle Cuma’ya sarktı. Okuyuculardan özür dilerim.