Kim Bu Türk Oligarklar-2

Oligarşi, TDK’ye göre “Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim” şeklinde tanımlanıyor. Yani konunun Rusya ile kopmaz bir bağı yok. Pekala bir başka ülkede de, mesela Türkiye’de de oligarşiden, dolayısıyla oligarklardan bahsetmek mümkün.

Aynı başlığı taşıyan ve 26 Mart Cumartesi günü yine bu köşede yayımlanan yazıda oligarşi, oligark ve plütokrasi kavramlarını açmış, ardından Forbes Listesine giren en zengin 5 Türk’ün servetlerine odaklanmıştık. Yazı olumlu ya da olumsuz çok sayıda tepkiyle karşılaştı. Olumlu tepkilere teşekkür etmek, olumsuzlara açıklama getirmek gerekiyor.

Türkiye’de oligark var mı?

Olumsuz eleştirilerin çoğu, son 30 gündür Türkiye medyasını dolduran Rus oligark haberlerinden etkilenmiş gibi görünüyor. Oligark nerede olur? Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan ülkelerde. En azından böyle bir algımız var. Halbuki kitap bize böyle bir kural koymuyor. Oligarşi, TDK’ye göre “Siyasal gücün birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim” şeklinde tanımlanıyor. Yani konunun Rusya ile kopmaz bir bağı yok. Pekala bir başka ülkede de, mesela Türkiye’de de oligarşiden, dolayısıyla oligarklardan bahsetmek mümkün. Türkiye’de siyasal güç, demokratik biçimde mi kullanılıyor? Bu güç tümüyle geniş halk kesimlerine yayılmış mıdır? Bu sorulara olumsuz yanıt veriyorsak ikinci soruya geçelim. Finansal olarak güç sahibi olanlar siyasal gücün ortağı mıdır? Bu soruya da olumlu yanıt veriyorsak, o halde oligarşik bir düzenden neden bahsedemeyelim?

Oligarşiden bahsediyorsak, pek tabii oligarktan da bahsedebiliriz.

Oligark arayan enerjiye bakabilir

Bu açıklama yeterince tatmin edici değilse, o halde meseleye sektörel bazlı yaklaşalım. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra oligarkların ürediği enerji sektörünün Türkiye’deki durumunu gözleyelim. Bilindiği üzere geçmişte tümüyle kamunun elinde olan enerji sektörü 2008 ile 2013 yılları arasında özelleştirildi. Gerek kamunun elindeki 21 dağıtım şirketi, gerekse Elektrik Üretim AŞ’nin santralları bir grup sermayedara satıldı. 2013 yılında tamamlanan özelleştirme sürecinin sonunda tablo, sektörün tümüyle birkaç sermayedarın elinde kaldığı bir manzaraya dönüştü. Arzu edenler buraya tıklayarak dağıtım şirketlerinin sermaye yapısını görebilir.

Enerjideki özelleştirmeler yeterince ikna olmayanlar altyapı sektörüne göz atabilir. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) adı altında, riskin tümünü kamunun üstlendiği, özelin gelir garantileriyle ihya edildiği projelere göz atıldığında da tablo değişmeyecek.

“Satıyorsun, satıyorsun bitmiyor”

Derya içre olup, deryayı bilmeyen balık misali, biz de buradan Rusya’ya bakınca özelleştirmelerle ihya edilmiş bir grup azınlık görüyoruz ama dışarıdan kendimize bakmıyoruz. AKP’nin eski Maliye Bakanları’ndan Kemal Unakıtan bakın 2007 yılında ne diyor;

“Özelleştirmede satıyorsun, satıyorsun bitmiyor. Bu kadar komünist bir ülkeymişiz. Komünizmin ağdalısıymışız. Ulaştırma, çimento, kağıt, şeker, her şey devlete ait. Bir berber dükkanları kalmış özel teşebbüsün elinde” (Arzu edenler haberin detaylarına buradan bakabilir)

Şunu demeden geçmeyelim, elbette komünizm üretim araçları mülkiyetinin devlete ait olmasından ibaret bir düzen değil. Başka gerekleri de var. Ancak Türkiye’de kamu sektörü gerçekten azımsanmayacak büyüklükteydi. Unakıtan’ın “komünistin ağdalısıymışız” demesi boşuna değil. Ne zaman satıldı bunlar? Son 20 yılda. Bu haliyle bizdeki özelleştirme dalgası, tamamen olmasa da Rusya’daki sürece benzer. Merak edenler mesela TEKEL’in içki fabrikalarının özelleştirme hikayesini buradan okuyabilir.

Türkiye’de oligarşi var mı yok mu? Bu soru çok su götürür. Ancak basitçe “yoktur” deyip kestirip atılamaz. “Kim bu Türk oligarklar” yazı dizisi 3. bölümüyle Perşembe günü devam edecek.

Ekonomi Haberleri