Emek kesimleriyle sermaye kesimleri arasındaki uçurum her geçen gün büyüyor. Birkaç veri; Merkez Bankası verilerine göre 8 Ekim tarihinde dolaşımda ve banka hesaplarında toplam 4 trilyon 24 milyar TL vardı. Bu tutar 2 ay sonra 10 Aralık tarihinde 5 trilyon 243 milyar TL’ye ulaştı.
Bu sayılar gündelik hayatta kullandığımız sayılar değil. Biraz basitleştirelim. Piyasa mekanizması, döviz kurlarındaki artış nedeniyle para miktarını 1 trilyon 219 milyar TL artırdı. Şöyle düşünelim, 2 ayda piyasadaki artan para miktarı ülkedeki 84 milyon yurttaşa eşit bölüştürülseydi çoluk çocuk genç yaşlı herkese 14 bin 511 TL düşecekti. Bu para artışı herkese eşit dağıtılsa her 4 kişilik ailenin cebine 58 bin 44 TL girmesi gerekirdi. Yani bir yıllık asgari ücretten fazla…
Birkaç saniye düşündüğünüzde gelir dağılımının ne derece sert şekilde bozulduğunu anlayabilirsiniz. Tek devlet var artık tek milletin adı kaldı. Bir tarafta milyonerler, diğer tarafta milyonlar. Milyonların sırtına yüklenen enflasyon canavarı, alım gücüne alıyor, milyonerlerin cebine koyuyor.
Ünlü tarihçi ve edebiyatçı Umberto Eco’nun dediği gibi; “21. Yüzyılın insanının en büyük yanılgısı faşizmin tekrar Nazi üniformasıyla geleceğini sanmasıdır.”
Türkiye’nin yoksul emekçi kesimleri, ciddi bir saldırıyla karşı karşıya. Direnecek gücü, sendikaları, STK’ları yok. Meydanlarda cop, gaz ve TOMA’lar onlar için bekliyor. Bu zavallı halk esir alınmış gibi, çaresiz, yoksul… İktidar tüm gücüyle bu halkın isyanını toplu halde dile getirmemesi için mücadele ediyor.
Ancak bu haliyle nitelikli kadroları ve uzun vadeli planları olan, modern bir ideolojiyle donatılmış bir iktidar yok karşımızda. Bilakis… Bir devlet yönetebilmek için gereken vasatın da altında birikimle, emekçi kesimler için birkaç haftalık politikalarla yol yürünüyor. Bu vasat elbette çuvallıyor, yönetemiyor.
Son örnek, asgari ücretten kaldırılan gelir vergisi meselesinde yaşandı. Son derece basitleştirerek aktarmaya çalışalım. Konu önemli, bu nedenle biraz dikkate ihtiyaç var.
Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Aralık’ta asgari ücretten gelir ve damga vergisi alınmayacağını duyurdu. Emekçiler lehine çalışan iktisatçıların yıllardır savunageldiği bir uygulamaydı bu. Dolayısıyla böyle bir uygulama için neler yapılması gerektiği yüzlerce kez yazıldı çizildi.
Basit bir örnekle açalım; asgari ücretin 100 TL olduğu bir piyasada, 110 TL maaş alan bir işçinin gelir vergisi 10 TL üzerinden hesaplanmalıydı. Gelir vergisi oranının yüzde 10 olduğunu hayal edersek, bu uygulama sayesinde 110 TL maaş alan işçi, 10 TL üzerinden gelir vergisi ödeyecek ve hesaplanan vergi tutarı 1 TL olacaktı. Böylece işçinin eline net 109 TL geçecekti. Takdir edersiniz ki, bu sayede 100 TL olan asgari ücretten hiç vergi alınmamış olacaktı. Yani uygulama son derece basit.
Vergi uzmanları inanamadı
Önceki gün asgari ücretten gelir vergisi alınmamasına ilişkin kanun teklifi TBMM’ye geldi. Geldi gelmesine ama teklifi okuyan vergi uzmanları gözlerine inanamadı.
Çünkü teklife göre uygulama yukarıdaki örnekteki gibi olmayacaktı. Nasıl olacağını yine bir örnekle açalım;
Asgari ücretin 100 TL olduğu bir piyasada 110 TL maaş alan bir işçinin gelir vergisi 110 TL üzerinden hesaplanacak. Gelir vergisi oranının yüzde 10 olduğunu hayal edersek, bu uygulama nedeniyle 110 TL maaş alan işçi, 11 TL gelir vergisi ödeyecek ve işçinin eline net 99 TL geçecek. Ancak asgari ücret 100 TL olduğu için 1 TL’lik asgari geçim indirimi bu işçiye verilecek ve işçi böylece 100 TL kazanmış olacak.
Dikkatli okuduysanız ortaya çıkan saçma durumu fark etmişsinizdir. 110 TL maaşı olanın da 100 TL maaşı olanın da ayın sonunda eline 100 TL geçmiş olacak. Yani neredeyse herkes asgari ücretli hale gelecek.
Vergi Uzmanı Ozan Bingöl, “Teklif bu haliyle yasalaşırsa ülkenin yarısı değil, artık tamamı asgari ücretli olur!” uyarısını yapıyor.
Aslında konunun gündeme geldiği 16 Aralık’tan itibaren muhataplara sorular sorulmuş, hatta olumlu yanıtlar da alınmıştı. Yani uygulama ilk örnekte olduğu şekilde, olması gerektiği gibi işleyecekti. Hatta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin konuya ilişkin bir basın açıklaması yapmış ve bu açıklamada “tüm işçilerin ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmında gelir ve damga vergisi kaldırıldı” demişti.
Fakat TBMM’ye gelen yasa teklifi böyle demiyor. Şaşırmalı mıyız?
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mali hukukçu Prof. Murat Batı şaşırmayanlardan. Prof. Batı, teklifin TBMM’ye gelmesinin ardından Habertürk’te katıldığı programda konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı;
“Ben bu ülkede bir mali hukukçu olarak şunu çok net bir şekilde söyleyebiliyorum. Bir şeyin gerçekleşmesi için iki şeye artık bakıyorum. Ya cumhurbaşkanı direkt söyleyecek bunu ya da yasalaşacak. Üçüncü ihtimali söz konusu görmüyorum.”
Murat Batı hoca haksız mı? Çalışma bakanının iddiasının tam tersi bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Üstelik teklifin onaylanması halinde asgari ücretin biraz üzerinde kazanan emekçi kesimler kanun zoruyla asgari ücretli hale getirilecek.
Tabii, bu mesele bir başka tartışmayı da beraberinde getiriyor.
- Bu bir hata mı? Eğer öyleyse yönetme kabiliyeti basit bir kanun teklifi yazamayacak kadar aşınmış bir iktidarla karşı karşıyayız.
- Bu bilinçli bir tercih mi? Eğer öyleyse, bütün ücretli kesimlerin hayatına kast etmiş bir iktidarla karşı karşıyayız.
Sizce hangisi?
NOT: Konunun ilgilisi için Ozan Bingöl ve Murat Batı’nın analizleri ektedir.
Murat Batı: https://t24.com.tr/haber/sayilarla-asgari-ucret-ve-agi-nin-durumu,1001862
Ozan Bingöl: https://vergiyedair.com/2021/12/18/asgari-ucretli-mi-yoksa-asgari-ucret-mi-istisna/