![İsmail Saymaz](https://cdn.halktv.com.tr/author/33657_b.jpg)
İsmail Saymaz
İnsan hasatı
Geçen yıl haziran ayının ilk günü.
Saat 17 suları.
Patoz makinası Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesine bağlı Oymaağaç mezrasındaki tarlada mercimek hasatı yapıyor.
Tarlayı kiralayan Sefer Baytuk, patozun başında…
Tarlada Bergüzar, Ayşe, Ali, Abdülcelil, Ozan ve Fatih Baytuk ile Şehriban Şipak var.
Patoz, 2.9 metre yüksekten geçen elektrik teline takıldı.
Makinenin üzerinde oturan 16 yaşındaki Bergüzar, elektrik akımına kapılarak yere düştü.
Çevredekiler ne olduğunu anlayamadı.
Sefer’e “Çabuk patozu durdur” diye bağırdılar.
Sefer, Bergüzar’a müdahale etmek isteyince akıma kapıldı.
Sefer’i kurtarmak için yeltenen Fatih ve Ozan da çarpıldı.
Fatih ve Ozan kardeşler can verdi.
Bergüzar ayak parmaklarını, Sefer sol kolunu kaybetti. Vücutlarında yanıklar meydana geldi. Uzun ve zorlu bir tedavi gördüler. Sefer’in kafatasından kemik alındı.
Üç kez dilekçe verilmiş
Recep Baytuk tarafından savcılığa verilen dilekçede hattın yere mesafesinin yakın olduğunu bildikleri için köylülerin tarlayı ekmedikleri vurguladı. Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin (DEDAŞ) yakınlığı bildiği halde denetim yapmadığı ve direkleri arazi şartlarına göre dikmediği ileri sürüldü.
Dilekçede şöyle devam ediliyor:
“DEDAŞ tepelik alanın iki ucuna direk diktiğinden ortadaki yükselti sebebiyle tellerin zemine yakın olduğu, olay gerçekleştikten sonra telleri yasal yüksekliğe getirmek için çalıştıkları…”
Kardeşlerini toprağa veren Mehmet Şirin Baytuk da ifadesinde tarlada daha önce bir biçerdöver ve kamyonun tellere takıldığını kaydediyor. Tarla sahibi Aziz Gerger’e “Onları uyarmadın mı?” diye sorduğunu, Gerger’in “Üç dilekçe verdim, DEDAŞ işlem yapmadı” dediğini savunuyor.;
Gerger ise “DEDAŞ’ı defalarca arayarak, tellerin çok alçak olduğunu, yükseltilmesi gerektiğini söylememe rağmen çalışma yapılmamıştır” diyor.
6 metre olması gerekirken 2.9 metre
Bilirkişi raporu iddiaları ve ifadeleri doğruluyor.
Raporda, DEDAŞ’ın kusurlu olduğu belirtiliyor. Elektrik Kuvvetli Akım Yönetmeliği’ne göre hattın 6 metre yüksekten geçmesi gerekirken, bu tarlada 2.9 metre olduğu ifade ediliyor. İki direk arasındaki mesafenin de 100 yerine 175 olduğu vurgulanarak, şöyle deniliyor:
“Hattın imalatında, tesisinde, direk ara mesafelerinde ve yerden yüksekliği hususunda yönetmeliklere uyulmamış. Böyle bir tesisin işletmeye açılmasına onay verilmesi ve enerjilendirilmesi dağıtım firmasının sorumluluğundadır ve kusurludur.”
DEDAŞ korunuyor mu?
Hilvan Cumhuriyet Başsavcılığı, DEDAŞ’a gönderdiği yazıda, projeye onay ve enerji veren yetkililerin kimliklerini istedi.
DEDAŞ, arızalara müdahale ekip sorumlusu İlyas Akaydın’ın adını verdi. Taşeron işçi Akaydın, “Sarkan tellerin özel şahsa ait olmasından ötürü bakım yapılmadığını biliyorum” dedi.
Savcılık yetkililerin bildirilmesi için ikinci bir yazı daha yazdı. Ayrıca tellerin alçak olmasından dolayı köylüler tarafından dilekçe verilip verilmediğini, verildiyse nasıl bir işlem yapıldığını sordu.
Yazıya 23 Aralık 2024’ten beri karşılık verilmedi.
Avukat Elif Alpar, DEDAŞ’ın hiçbir sorumluluk almadığını ve iktidar tarafından korunduğunu ileri sürüyor. DEDAŞ’ın ihmallerinden kaynaklı her yıl facialar yaşandığını kaydeden Alpar, Temmuz 2024’te Batman - Diyarbakır arasındaki yangınları hatırlatıyor.
Alpar, şöyle diyor:
“DEDAŞ'ın ihmali yüzünden insanlar canından ya da malından oluyor. DEDAŞ, düşük tazminat ödeyip sıyrılıyor. Suçlular cezalandırılmıyor, yandaşlar korunuyor.”
Hilvan’daki facia için hala bir dava açılmadı.
Sinan Ateş’in azmettiricisi itirafta mı bulunacak?
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin ana davadan ayrılan ve Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden yargılamanın son duruşması 6 Şubat’ta görüldü.
Tutuklu Komiser Mustafa Ensar Aykal tahliye edildi.
Bir karar daha var ki, tahliyenin gölgesinde kaldı ve fark edilmedi. Halbuki suikastin aydınlanması bakımından hayati önemdeydi.
Duruşma tutanağındaki üç numaralı karar şu şekilde:
“Doğukan Çep’in Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla ifade vermek istediğine dair dilekçe sunduğu anlaşılmakla Çep’in gelecek celse tanık olarak SEGBİS’ten beyanının alınması için bulunduğu ceza infaz kurumuna yazı yazılmasına…”
Tutanakta belirtilmiyor ancak Çep’in yapacağı tanıklık cinayet davasının seyrini değiştirebilir.
Nereden mi biliyorum?
Anlatacağım.
Önce yargılamaya dair birkaç hatırlatmada bulunayım.
Sinan Ateş Davası, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Ekim 2024’te karara bağlandı. Doğukan Çep ve Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş, cinayeti azmettirdikleri; tetikçi Eray Özyağci, gözcü Suat Kurt ve motosiklet sürücüsü Vedat Balkaya ise Ateş’i öldürdükleri için ceza aldı.
Telefon şifrelerini vermeyen MHP’li avukat Serdar Öktem ve Komiser Mustafa Ensar Aykal’ın dosyaları ayrıldı.
Öktem, tahliye edilirken, Aykal tutuklu kaldı.
Öktem’in geçmişte avukatlığını yaptığı Doğukan Çep ve Eray Özyağci’yi suikast için temin ettiği ileri sürülüyor.
Aykal’ın ise Ateş’in adresini ve avukatının bilgilerini Tolgahan Demirbaş’a verdiği iddia ediliyor.
Yargılama Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 2024/207 esas numaralı dosyada devam ediyor.
İki kez başvurdu, ifadesi alınmadı
Azmettirici Doğukan Çep, bu dosyaya iki kritik yazı gönderdi.
İlki 28 Kasım 2024 tarihli.
Çep, şöyle yazıyor:
“Sayın başkanım, saygılarımı sunar, kolaylıklar dilerim. Efendim, 2024/207 E (Esas) dosyası ayrılan dava hakkında ifade vermek istiyorum efendim. Saygılarımla.”
Gariptir, Çep’in ifadesi alınmadı.
“Ne söyleyeceksin?” diye soran olmadı.
Ses çıkmayınca Çep, ikinci bir yazı daha yazdı.
Bu kez tarih, 3 Ocak 2025.
Çep, nasıl bir ifade vereceğini somut olarak belirterek, şunları söylüyor:
Sayın saygıdeğer başkanım, kolaylıklar dilerim. Efendim, Sinan Ateş Davası’nın ayrılan dosyasına 20 gün önce dilekçe gönderdim. Bu ayrılan dosya ile alakalı 2’nci dilekçem. Sayın başkanım Serdar Öktem hakkında ifade vermek istiyorum. Elimde deliller ve de şahitler bulunup mahkemenize sunmak istiyorum. Efendim, gereğinin yapılmasını arz ve talep ederim.”
Şu tuhaflığa bakın; Çep, isim verdiği, elinde kanıtlar, göstereceği tanıklar olduğunu söylediği halde mahkeme, azmettiriciyi 6 Şubat’taki duruşmaya kadar ve duruşma günü dinlemedi. Bunun yerine Çep’in 26 Haziran 2025’teki duruşmada dinlenmesine hükmedildi.
Tuğlayı çekerse…
Anlamakta zorlanıyorum.
Mahkeme neden üç aydır Çep’in ifadesini almadı?
Ve neden dört ay sonrasına öteledi?
Hiç mi merak etmiyorlar?
Çep, ne söyleyecek?
Bildiklerini ve bugüne kadar sustuklarını mı anlatacak?
Serdar Öktem hakkında itirafta mı bulunacak?
Çep, kendisine talimatın kimden geldiğini itiraf eder ve tuğlayı çekerse Sinan Ateş suikasti bütünüyle aydınlanır.