AKP’nin 20 yılda siyasi analizcileri rahatlatan bir yanı varsa o da kitle iletişiminde kullandıkları dilin netliği olmalı. Partinin stratejisini her zaman ayan beyan ortaya serer.
Mekanizma basittir. Hedef belirlenir. Konu sosyal medyada yayılır, sonra haberi yapılır, köşe yazarları devreye girer; artık zemin yukarıdakilerin yürümesi için hazırdır. Partililer ve iktidar medyası neredeyse aynı sözcüklerle ağız birliği ederek, muhalefet hatlarında çatlak olduğu düşünülen bir noktaya haftalarca kesintisiz vurur. Stratejinin püf noktası nitelik değil niceliktir, ne kadar çok ağız olsa iyidir. Yaratıcılık gerekmez. Sıradan sözcüklerle cepheden her saldırı makbuldür. Böylece muhalefet hatlarında çatlak oluşması umulur.
Bu stratejinin siyaset bilimi literatüründeki adına negatif kampanya diyoruz.
Kullandıkları açık kitle iletişim diline şeffaflık ödülünü veremesek de haklarını yemeyelim. Negatif kampanyalarda dünya şampiyonluğunu çoktan hak ettiler. Stratejinin son günlerdeki amacı CHP ve İBB’de olası bir ayrışma yaratmak.
Fikir şu: CHP’de cumhurbaşkanlığı adaylık yarışı kızıştı, kavga patlayacak, oluşacak çatlak Millet İttifakı’na kadar uzanacak.
Son kampanyanın hedefi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu eliyle tetiklenen soruşturmada anlaşıldığı üzere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğu açık.
İmamoğlu’nun şahsına karşı kampanya kamuoyunda etkili olmayınca ise taktik değişti. Etkili bir kişinin ayağını kaydırmanın altın kuralı şudur: Önce çevresini buda, savunma hattı düşsün; etkisi bitince koltuğunu çeker alırsın.
İmamoğlu ve çevresi deyince ise akla ilk gelen isimlerden biri İBB sözcüsü Murat Ongun’dur. İstanbul seçim başarısını üreten ekibin öncü isimlerindendir. İktidarın sosyal medya kampanyaları bir süredir Ongun’u hedef alarak devam ediyor. Koç başını vuracakları zayıf zemini burada bulduklarını düşünüyorlar. İBB sözcüsü üzerinden İmamoğlu’na uzanmak. Sonrasında olası cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden makro politikada denge değiştirecek bir hamle bu. Bir taktik deneme silsilesinin ilk halkasına tanık oluyoruz.
Yaşadığımız negatif kampanyanın enstrümanı sadece nutuklar olsa ‘siyasetin doğası’ deyip geçebilirdik. Kampanya Emniyet’ten yasadışı sağlanmış MOBESE görüntüsü ile lojistik destek almasa normal karşılayabilirdik. Öyle bir destek ki bu yandaş medyası da tam uyum sağlamış durumda.
Sabah Gazetesi’nin 1 Şubat tarihli haberi iktidarın planı açığa vurması bakımından çok şey anlatıyor. Habere göre İmamoğlu’nun balıkçıdaki fotoğraflarını Kılıçdaroğlu ekibi servis etmiş. İşte burada bir acayip durum var! Restoranın dışında görüntüsü basına sızan MOBESE kamerası AKP’li Soylu’nun sorumluluğunda. Ancak içerideki fotoğraf ise CHP’lilerin işiymiş. Bu durumda kendi partilerinin üyesi Soylu’nun, CHP’lilerle birlikte kumpas kurduğuna inanmaları gerekecek. Bu arada iktidar medyasında CHP Gençlik Kolları’nın Kılıçdaroğlu’na kumpas kurduğu iddia ediliyor.
Durum özetle şu: Ortada Soylu’nun başlattığı soruşturma ve Soylu’nun emrindeki MOBESE kameralarınca desteklenen bir kampanya var. Ayrıca Soylu’ya destek veren bazı gazetelerde CHP’deki iç çatışma haber ve yorumları bu sıra çok revaçta.
Açık değil mi? Planlı bir kampanya İmamoğlu’nu vurmaya devam ediyor ve edecek. İYİ Parti’de iç çatışma körüklenmek istendi tutmadı. Sınanma sırası CHP’de.
'Beş benzemez' demesi bir strateji
Peki bugünün geleceği dünden belli değil miydi?
Erdoğan boşuna mı üstüne basa basa “Beş benzemezler” deyip duruyordu?
Bahçeli’nin kendi başına mı "Zillet ittifakını oluşturan partiler arka kapıda birbirlerine tuzak kuruyorlar" dediğini düşünüyorsunuz?
Peki Sabah’tan Mahmut Övür’ün dünkü yazısında “Hadi bugünkülerden vazgeçtim… Onur Öymen veya Kemalist Kemal Anadol gibi tecrübeli siyasetçiler neden susuyor?” demesine ne buyrulur? Belli ki maksat hasıl olmayınca sabrı taşmış. Feryat figan. “Nerede kaldı kavganız ey CHP’liler” diye açıktan yırtınmadığı kalmış. CHP bir türlü karışmayınca veteranlardan destek ekip çağırıyor.
CHP bu basit, öngörülebilir stratejiyi savuşturmak için ne yapacak? Bir şey yapmamak, sessiz kalmak, yanıt değil. Çünkü rakip, saldırı hattını Soylu önderliğinde her geçen gün daha ileri kuruyor.
Savunma hattı ise İBB’ye sıkı destek atılarak kurulmak zorunda. Muhalefetin İstanbul’dan değerli bir siyaset basamağı yok.
Negatif propaganda, ancak siyaset hattını sağlam tutarsanız işe yaramaz hale gelir.