Kuzey Irak’ta, üç yıl önce şehit düşen bir Mehmetçiğin naaşını bulmak için girilen mağarada 12 kayıp verdik.
Üstelik şehidin naaşını bulamadık.
“Metan gazından şehit oldular” denildi.
Eskişehir Seyitgazi’deki yangında, yeterli eğitim verilmemiş 5 orman işçisi ve 5 AKUT görevlisi hayatını kaybetti.
Orman şehidi ilan ettiler.
Şimdi de ‘güneş çarpması’ şehidinden söz ediyorlar.
İskenderun Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığı’nda görevli erler Hayrullah Halit Kahraman ve Semih Erdoğan, 27 Temmuz’da şehit düştü.
Fakat nasıl?
Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında 7 erin yüksek ateş şikayetiyle tedavisine başlandığı, ancak ikisinin kurtarılamadığı belirtiliyor. İlk otopsi raporuna göre ölüm nedeni şu: “Aşırı sıvı kaybına bağlı kandaki sodyum düzeyinin sebep olduğu çoklu organ yetmezliği.”
Sıvı kaybının sebebi ne?
Rivayet muhtelif.
Cumhuriyet Gazetesi'ne ulaşan iki şehidin arkadaşları günlerdir yemin töreni için yakıcı güneş altında prova yaptıklarını söylüyor.
MSB, bu iddia karşısında sessizliğini koruyor.
Şiddetli kanama
İskenderun Devlet Hastanesi çalışanları ise MSB’den farklı bir tablodan söz ediyor. Çalışanlara göre hastaneye getirildiklerinde iki askerin bilinçleri yerinde değildi.
Ağız ve burundan şiddetli kanama başladı.
Çalışanlar anlatıyor:
“Troponin’ dediğimiz kalp enzimleri yükseldi. Troponin düzeyi 50-100 olduğunda hastayı yatırırız, 300-500 arasında olduğunda kalp krizi deriz. Bu çocuklardaki 2000’lerdeydi. Bu veri kalp kasının yıkımını gösterir. Kanama diyatezi (pıhtılaşma) çok kötüydü. Pıhtılaşma faktörleri tükendiği için kanama başlar. Askerlerde bu durum gelişti. Normal değer 1’dir. 2-3 olunca kontrol ederiz, 10 olunca hasta yatar. Onlarda ise 80’di. Çoklu organ yetmezliğinden vefat ettiler.”
İki asker hastaneye getirildikten sonraki 10 saat içerisinde şehit düştü.
Toksik madde
Çalışanlar güneş çarpması açıklamasına ihtimal vermiyor ve şu görüşü savunuyorlar:
“Çocukların güneşte saatlerce çalıştırıldıklarını iddia ediyorlar. Bunlar ispat edilmiş değil. Onlara eğitim cezası verilmiş de olabilir. İskenderun’da öyle bir sıcak var ki dışarı çıkamıyoruz” diyorlar.
Kanamanın zehirlenme ihtimalini akla getirdiğini kaydederek, şöyle diyorlar:
“Kanama düzeyi çok yüksek çıktı. Bu kadar kanamayı yapacak olan, toksik (zehirli) madde olabilir. Bize kalırsa zehir dışında hiçbir madde kısa sürede bu kadar kanama yapmaz. Su kaybından deniyor ama o da bu kadar kısa sürede etkilemez, kanama yapmaz. Asıl problem, kanama.”
Ancak otopside ve toksikoloji incelemesinde kanda zehirlenme sonucu çıkmadığını hatırlatıyorlar.
Daha önce böyle bir ölümle karşılaşmamışlar.
Beş askerde ise yalnızca bulantı ve kusma görülmüş.
Öldüresiye eğitim mi olur?
MSB, iki askerin neden can verdiğini hiçbir kuşku kalmayacak şekilde açıklamalı.
Çalışanların iddia ettiği üzere Mehmetçikler zehirlendiler mi?
Yemeklerine toksik maddeler mi kondu?
Yoksa yemin töreni için yakıcı güneş altına saatlerce çalıştırıldılar mı?
Öldüresiye askeri eğitim mi olur?
Bu çağda hala eğitim zayiatı gerekçesiyle asker kaybedilir mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri, zorunlu askerlik hizmeti için kendilerine teslim edilmiş gençlerin hayatlarından sorumludur. Hiçbir yetkili “Güneş çarpmasından şehit oldular” diyerek, ‘Peygamber Ocağı’ bahanesine sığınarak, kışlalardaki şüpheli ölümlerin üzerini örtemez.
Bir yandan ‘Tayfun’ füzesi ile, savaş uçağı ‘Kaan’ ile insansız ve silahlı hava araçlarıyla haklı olarak övünüyoruz. Diğer yandan, üç yıl önce şehit düşmüş bir askerin naaşını ararken, metan gazına 12 şehit veriyoruz; bir orman yangınında 5 işçimizi ve 5 gönüllümüzü kaybediyoruz; iki Mehmetçiğimizi akıl almaz şekilde kurban veriyoruz.
Sezgin Baran Korkmaz: Hani 2. Reza Zarrap’tım?
Geçen gün Sezgin Baran Korkmaz aradı.
ABD’de tutukluyken yazılanları hiç unutmamıştı.
Öfkeyle hatırlattı ve sordu:
“Hani 2. Reza Zarrap’tım? Hani Türkiye hakkında ifade vermiştim?
ABD’deki Borajet davasında işadamı Yalçın Ayaslı’nın suçlamalarına ABD savcılığı tarafından verilen yanıtlar Sezgin Baran Korkmaz’ı haklı çıkarıyor.
Savcılık görüşünde, Korkmaz’ın “Türk hükümetinin üst düzey isimlerine karşı işbirliği yaptığı” imasının yanlış olduğunu, ABD’de Türk yetkililer hakkında hiçbir soruşturma bulunmadığını bildirdi. Korkmaz’ın gizli tanık olduğu iddiasını asılsız ve tehlikeli buluyor. Bu tür spekülasyonların hem Korkmaz’ı hem de hükümetin davalarını riske attığını savunuyor. Korkmaz’ın kara para iddialarını kabul etmediğinin altını çiziyor.
Korkmaz, haklılığının yıllar sonra ortaya çıktığını vurgulayarak, “Benim davamın Türkiye Cumhuriyeti devletiyle veya devlet görevlileriyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu kumpasın amacı, devlet kurumlarını hedef almak ve zan altında bırakmaktır” diye konuşuyor.
Korkmaz, şöyle devam ediyor:
“Türk kamuoyunda iki-üç yıl boyunca televizyonlarda her gün ‘2. Reza Zarrab vakası’ gibi sunulan bu komplo bugün boşa çıktı. Aşağılık iftiraları atanların yüzüne karşı konuşmak isterim. Ben Türkiye’de iş yapan 100 iş insanının 90’ından daha temizim.”
Sezgin Baran Korkmaz, dönecek mi?
Şimdilik tarih vermiyor.
Ancak mutlaka Türkiye’ye geleceğini söylüyor.