“Yasal olarak çocuk kabul edilen şahsın içindeki tüm kötülüğü serdederek, masum bir gencin hayatını elinden aldığı bu olayda, suç ve suç ortamındaki kişiler, suç ve suçluyla ilgisi olmayan kişilerin hayatını karartmışlardır. Tabiri caizse kötülük iyiliğe büyük bir darbe vurmuştur. Hukuk devletinde suça yatkın kişiler bu kadar cesurca suç işleyememelidir.”
Bu ibretlik cümleler, üniversiteli Ata Emre Akman’ın öldürülmesine ilişkin davada, 24 yıla hükmeden Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararından…
Mahkeme, kanunlardan ötürü ‘yasal olarak çocuk kabul edilen’ katile az ceza verebildiğini, adaletin sağlanması için hayata karşı işlenen suçlarda Ceza İnfaz Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun değiştirilmesi gerektiğini kayda geçirdi. 18 yaşın altındaki suçlularda cezanın arttırılması için kararın örneği TBMM Adalet Komisyonu’na ve Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdürlüğü’ne gönderildi.
13 SANİYEDE 15 BIÇAK DARBESİ
Üniversiteli Ata Emre Akman’ın kuryelikte beşinci iş günüydü.
Geçen 11 Mayıs’ta saat 01.08’de Balıkesir Karaoğlan Mahallesi Emir Sokak 40 no’lu apartmanda oturan Betül A.’nın sipariş verdiği pizzayı getirdi.
Bu sırada…
17 yaşındaki Erdoğan Özdemir’in sokakta bir aracın arkasında pusuya yattığından haberi yoktu. Özdemir, babası Orhan’ın eski eşi olan Sultan Durmaz’ın evini taşlamak için bekliyordu. Üzerinde bıçak da vardı.
Aynı apartmanda başka bir daireye pizza getirmiş olan Akman,
motosikletine doğru yürürken Özdemir yolunu kesti. Durmaz’ın evine mi geldiğini sordu. 13 saniyelik konuşmadan sonra Akman’ı 15 kez bıçaklayarak, öldürdü.
Özdemir’e kasten öldürme suçunu tasarlayarak canavarca hisle ve eziyet ederek öldürmekten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Özdemir, 17 yaşında olduğu için ceza 18-24 yıla iniyordu.
‘MERMİ GİBİ OĞLAN’
Baba Orhan Özdemir’e ise oğlunu azmettirmekten dava açıldı.
İddianameye göre Özdemir, cinayetten önce kız arkadaşı Aybigül Persenk ile Kurtuluş Şen’in evine gitti. Evde eski eşi Songül Durmaz’ın arkadaşı Pınar Arıkoğlu ile karşılaştı. Sohbette “Ya Durmaz’a ya evde bulunanlara zarar vereceğim” dedi.
Arıkoğlu, evde kendisi ve çocuklarının da olduğunu söyleyince “Söz, o evdekilerin hiç birine zarar vermeyeceğim. Ancak o evin önünde birinin başına bir şey gelecek. Kim olduğu umrumda değil. Bunu ben değil, oğlum ya da babam yapacak. Mermi gibi oğlan yetiştirdim” dedi.
“Seni ya babama ya oğluma öldürtecem” diye Durmaz’a mesaj attı.
Oğlu da Durmaz’ı “Babam emir verdi, seni öldürmeye geldim” diye tehdit etti.
İki dava birleştirildi.
Katile ağırlaştırılmış müebbet verildi. Ancak 18 yaşından küçük olduğu için cezası 24 yıla indi. Bıçak kullanmaktan da 14.520 TL para cezası uygulandı.
Baba ise beraat etti.
‘Kötülük iyiliğe karşı büyük bir darbe vurmuştur’
Gerekçeli kararda, Akman’ın ölümünden beş gün önce ailesine haber vermeden kurye olarak işe girdiği belirtilerek, şöyle devam ediliyor:
“Ailesi ekonomik olarak her türlü destek ve imkanı sağlayabilecek iken o, sorumluluklarını vakitlice üstlenerek ayakları üzerinde durma gayretinde olmuştur.”
Akman’ın “Suç dehlizinde birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışan kitlenin, kendi çekişmeleri içinde yetiştirdikleri çocukları tarafından sebepsiz şekilde” katledildiği anlatılıyor.
“Kötülük iyiliğe büyük bir darbe vurmuştur” deniyor.
İşte, o ibretlik tespitler:
Suç dehlizinde yetişen çocuk: Ailenin yetiştirdiği bu çocuk (Akman’ı kastediyor) suç dehlizinde birbirine üstünlük sağlamaya çalışan bir kitlenin, kendi çekişmeleri içinde yetiştirdikleri çocukları tarafından sebepsiz şekilde hunharca katledilmiştir. Ata Emre’nin yaşam hakkı elinden alınmış, aile bir ömür evlat acısıyla baş başa kalmıştır. Devletine karşı her türlü özveriyi gösteren, vatandaşlık ödevlerini yerine getiren bir ailenin güvenli ortamda aile yaşamını sürdürme hakkı ihlal edilmiştir.
Yasal olarak çocuk: Orhan’ın canavarca hisle hareket eden bir çocuk yetiştirdiği, yasal olarak çocuk kabul edilen bu şahsın içindeki tüm kötülüğü ve ahlaki denaeti (Alçaklık) serdederek masum bir gencin hayatını elinden aldığı bu olayda, suç ve suç ortamındaki kişiler, suç ve suçluyla ilgisi olmayan kişilerin hayatını karartmışlardır. Tabiri caizse kötülük iyiliğe büyük bir darbe vurmuş, onların mutlu ve huzurlu yaşamını elinden almıştır.
Yaşam hakkına saygı duymuyorlar: Orhan Özdemir ve muhatap olduğu kitlenin suç kayıtlarına bakıldığında TCK’da düzenlenen neredeyse tüm suçlara meyilli oldukları; kişilerin yaşam hakkına (kasten öldürmeye teşebbüs, yaralama, tehdit), ahlaki değerlerine (cinsel istismar, fuhuş, uyuşturucu), mal varlığı ve mülkiyet hakkına (dolandırıcılık, hırsızlık) saygı duymadıkları görülmektedir.
Bu kadar cesurca suç işlememeliler: Birden çok sabıkası olan bu kişilerin kamu otoritesinin sağladığı imkanları (açık cezaevine çıkma, şartla tahliye, denetime ayrılma, covid izni) kötüye kullanarak dışarıya çıktıklarında, aynı kötülükler ve suçlarda ısrar ettikleri; bu olayda Ata Emre’nin hayatını elinden alanların toplumun tüm değerleri ve temel haklarını ihlal edenler oldukları görülmüştür. Hukuk devletinde suçlu ya da suça yatkın kişiler bu kadar cesurca suç işleyememeli, hatta buna cesaret dahi edememelidir.
Karar TBMM’ye ve Adalet Bakanlığı’na gönderildi
Çocuk suçlular için cezaevinde geçen sürenin bire iki sayıldığı, cezanın şartlı tahliyeden ötürü düşeceği, infazın bir kısmının açık cezaevinde, bir kısmının ise denetimde geçeceği hatırlatılarak, şöyle devam edildi:
“Aile farkındalığı yüksek bir aile olduğundan, asi failin ceza evinde kalacağı süreyi bilmekte ve bu durumu kendi iç dünyasında kabullenememektedir.”
Bazan kararlar adaleti tesis edemiyor: Mevzuata göre bazan kararlar adaleti tesis edemediği gibi, toplumsal vicdanı da tatmin edememektedir. Hukuki kararların olabildiğince adalet duygusunu tatmin etmesi ve toplum vicdanında karşılık bulması ise hakimin elindeki yasal enstrümanlarla sağlanabilmektedir.
TCK’da değişmeli: Hayata karşı işlenen suçlarda infaz sürecinin SSÇ (suça sürüklenen çocuk) sıfatını haiz kişiler yönünden kısa bir sürece tekabül etmesi, suç bataklığındaki kişilerin birden fazla mahkumiyete rağmen kısa sürede topluma karışarak, hakları kötüye kullanmak suretiyle vatandaşlık görevini yerine getiren ve güvenli ortamda yaşamayı hedefleyen saf ve temiz insanların yaşamını alt üst etmeleri gibi ağır neticeler dikkate alındığında, en azından hayata karşı işlenen suçlar yönünden ceza infaz yasası ile TCK’da yeniden bir değerlendirme yapılmasında fayda olduğu değerlendirilmektedir.
Cezasızlık, toplumu hedef alıyor: Yargılananların ekseriyeti suç işlemeyi meslek edinenlerdir. Suçluların kendi dünyasındaki cezasızlık algısı toplum refahını, huzur ve sükunu hedef almaktadır. Beraat kararı verilen kriminal kişinin tekrar suç işlemesi durumunda kamu otoritesi ve mahkemeler zan altında kalmaktadır. Yargılamaya konu olayda aile yaşamış olduğu ağır ve travmatik acıya rağmen başkaca gençlerin de böyle bir eyleme maruz kalmamasına yönelik ciddi ve ısrarcı taleplerini dile getirmiş, çocuklarının acısından ziyade erdemli bir tavırla infaz yasası ve TCK’daki ceza adalet sistemine yönelik eksiklikler ile sistemin aksayan yönlerini gündeme getirmişlerdir.
Hakimlere yetki verilsin: Ülkemiz AİHM’e en çok dosyası giden ülkelerdendir. AİHM’den çıkan mahkumiyet kararlarının bir çoğunda kişilerin yaşam, adil yargılanması, mülkiyet, güvenlik ve ailenin korunması gibi haklarının haleldar edildiğine dair tespitler yapılarak, tazminat kararları verilmektedir. Ancak bu, vatandaşımızın ülkesi mahkemelerine olan güvenine ciddi zarar vermektedir. Yasal enstrümanlar ülkemiz hakimlerine verildiği takdirde başka kapılarda adalet aramasına gerek kalmayacaktır.
Sosyal medyadan adalet ummak: Toplumda yasalarla, verilen kararlarla, kararların infazıyla adaletin tesis edildiği inancının oturması durumunda kimse sosyal medyadan ya da başkaca mecralardan adalet noktasında medet ummayacaktır.
Karar TBMM’ye gönderildi: Bu sebeple, meclisimizin uygulayıcılara, adalet duygusunu tatmin edecek yeterli argümanları sağlaması, infazda ortaya çıkan aksaklıkların düzenlenmesi ya da yasa yapım aşamalarında nazara alınması ve gerekli hassasiyetin gösterilmesi bakımından gerekçeli kararın TBMM Adalet Komisyonu’na, toplumsal ihtiyaç ve taleplere göre yapılacak yasal düzenlemelerin alt yapısını hazırlamakla görevli Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdürlüğü’ne gönderilmesine…