İktidar, ne zaman zafiyet gösterse ne zaman bu tür büyük olaylarda yetersiz kalsa anında din şemsiyesini açar…
Maden kazası, büyük orman yangını, deprem gibi doğanın da içinde olduğu felaketleri kadere bağlarlar. Kader planlaması derler…
Yani biz suçlu değiliz, hiçbir kusurumuz yok canınızı alan Allah demeye getiriyorlar.
Yaşadığımız büyük yıkıma, büyük faciaya kader planı demenin başka anlamı var mı?
İlk nefesi veren de son nefesi verdiren de Allah ama fay hattı üzerine 17 katlı bina diken rabbimiz değil herhalde?
Depremde on binlerce ölümün nedenini kader planlamasıyla açıklamak haşa sümme haşa ama Allah’ın gazabı, Allah’ın cezası demekten başka bir şey değildir…
Şöyle düşünün. Diyelim ki dört kişilik ailenin oturduğu daire mezarları oldu; ne diyeceğiz?
Allah böyle mi istedi?
Yoksa… Müteahhit daha fazla kazanmak, denetleyenler avanta almak, belediye başkanı veya izin veren bakan rant için insanları ölüme attı mı diyeceğiz?
Hangisi?
Kader planı deyince işler duruyor.
Soruyorum… Yukarıdan gelen karar deyince, manevi bir imtihanda olduğumuzu söyleyince işin işinden sıyrılıyor muyuz?
Allah’ın gazabı deyince Ak kaşık mı oluyoruz?
Vicdanımız rahat huzur içinde uykuya yatabiliyor muyuz?
Bu kadar kolaysa, bu ülkeyi yönetmek mesele değil!
Madende iş kazası olursa; bu işin fıtratında var de… Kader planına bağla geçiştir...
Sel felaketi olur, dere yatağındaki beş, altı katlı binalar yıkılır, insanlar sele kapılırsa; kader planı de üstünü kapat. Karşı çıkanları fitnecilikle suçla…
Deprem olur on binlerce insan ölürse; yine kadere bağla kurtul!
Bütün bu felaketlerin müsebbibi olarak Allah’ı işaret etmek büyük günah değil mi?
Her musibeti kader planına bağlarsak Allah sizi uyardığım halde ‘Aklınızı neden kullanmadınız’ diye hesap sormaz mı?
MHP Genel Başkanı Bahçeli bugün 30 binden fazla ölümün olduğu ama 60 bine çıkması beklenen büyük faciayı hem kadere hem de manevi bir imtihan olduğuna bağlamış.
Bu boyun eğme kültürü, kabullenme anlayışı diyeceğim ama değil…
Halkı aldatma, halkı kandırma, halkın dinini sömürme, halkın temiz duygularını istismar etmektir yaptığı!.
Büyük depremi kader planına bağlayanlara, yaratanın bizi imtihan ettiğini söyleyenlere, ders çıkarmamız gerektiği nutukları atanlara geçen gün Show TV sunucusu Dilara Gönder okkalı cevap vermişti…
Hatırladınız mı?
Demişti ki; “Böyle ders mi olur hocam ya, böyle ders mi olur? Bu kadar ölümlü ders mi olur? 99’da yeteri kadar ölüm olmadı mı o ders için? Bu da mı ders olsun bize? Biz sürekli derslerdeyiz. Biz o dersleri geçemiyoruz ama. Sınav kağıdı hep boş. İşte buyurun sınav kağıdı ekranda. Maraş’ı görelim. Bu sınav kağıdı.”
Elindeki kağıtları fırlattıktan sonra devam etti:
‘Balıklar bile denizin altında daha güvende. Büyük balık küçük balığı yer ama küçük balıklar bile bizim bu apartmanlarda yaşayan insanlardan daha güvenli’
Dilara’yı dinlememişler…
Dilara’nın haykırışını anlamamışlar…
Gerçi dinleseler de, anlasalar da işlerine gelmemiştir!
Onlar Allah’ın takdiri, kader planı deyip 20 yılın sorumluluğundan kurtulma telaşında!
Din şemsiyesi sonuna kadar açıldı.