Prof. Dr. Naci Görür üç yıl önceki Elazığ depreminden sonra riskli bölgeler arasında Kahramanmaraş’ı sayarak, uyarıda bulunmuştu. Haritada Türkoğlu’nu gösterip şunları söylemişti:
“Türkoğlu yöresinde en son deprem 1513. Burada 7.4 büyüklüğünde deprem olmuş. O halde burası da depreme gebe. Buralarda dikkat etmek lazım. Dikkat edip de ne yapacağız? Şimdiden zarar azaltıcı önlemlere başvuracağız.”
Görür’ün geleceğini öngördüğü bu felaket dün meydana geldi. Merkezi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Bu deprem, 7.6 büyüklüğündeki Elbistan’ı tetikledi.
İki deprem 10 kenti etkiledi.
Binlerce bina yıkık….
3 bin 381 can kaybı ve 20 bin 426 yaralı var.
Dün Görür’ü aradım.
Telefonu açar açmaz, “Bu deprem göz göre göre geldi!” dedi.
Elazığ’dan sonra olası depremin etkilerini azaltıcı hangi önlemlerin alındığını sordum. Tahmin edeceğiniz üzere hiçbir önlem alınmamış. Yalnızca Türkoğlu Belediye Başkanı, Görür’ü aramış, ondan da bir daha çıt çıkmamış.
“Elazığ’dan sonra önlem alınsaydı Kahramanmaraş’ta tahribat azaltılabilir miydi?” diye sordum.
“Azaltılabilirdi” diyor.
Fakat büyük bir karamsarlıkla ekliyor:
“Değil üç sene, 33 sene de olsaydı bu kafayla bunlar ne bir risk bölümü ne de zarar azaltıcı çalışma yapacaklardı. Böyle bir anlayışları yok. Bizim ülkemizde bu işler masa başı işi olarak yapılıyor.”
Görür, bundan sonra Marmara’ya, İzmir ve Hakkari yörelerine dikkat etmek gerektiğini söylüyor.
‘Göz göre geldi’yi biraz açabilir misiniz?
Doğrultu atımlı faylar bir yerde kırılıp deprem ürettiği zaman fayın doğrultusunda kırılmamış yerlere belirli ölçüde stres transfer edilir. Sivrice-Elazığ arası kırıldığı zaman kırılmayan Malatya ve Maraş kesimine stres transfer etmiş olabileceğini düşünerek, depremin olduğu gün dedim ki: “Şimdi Çelikhan, Sincik ve Maraş hedefe oturdu. Buraya dikkat edilsin. Yerel yönetimler hazırlıklı olsun. Hükümet de bu işin bilincinde ve destek olsun.”
“Hocam bir öngörünüz var mı, deprem beklediğiniz tehlikeli yerler neresi?” dedikleri zaman ilk başta Maraş yöresini saydık. Maraş’ta Pazarcık segmanında en son deprem 1512 yılında 7.4. O zamandan bugüne deprem olmamış. Dedik ki “Bu kadar zamanda çok büyük bir stres birikmiştir. Elazığ depremi buna stres yükledi. Dikkatli olun, araştırma yapın, hazırlık yapın.” Bir tek beni, Türkoğlu Belediye Başkanı aradı. Hiç kimse, “Ya sen ne diyorsun…” (demedi)
Bir tek Türkoğlu Belediye Başkanı mı aradı?
Bir tek o aradı. O da seneler önce. Ondan da çıt çıkmadı. Ne oldu, bilmiyorum.
Başka bir bakan ya da milletvekili…
Tövbe ya! Hiç böyle arayan-marayan olmadı. Şimdi bunu da defalarca söyledik. “Yani burası önemli, burası önemli…” Sadece de ben değil, İsmail. Benimle birlikte, birkaç arkadaş, söyleyip durduk.
Bu kadar büyük çaplı olacağını öngörmüş müydünüz?
En az 7.4’lük deprem öngörüyorduk. İlk deprem Pazarcık fayında oldu. O fayın etkileşimi ile 7.6’lık Sürgü fayında da deprem üreteceğini söylemedik ama Malatya’nın depremselliğini konuşurken, “Bak burada Sürgü fayı var, Malatya fayı var, Ovacık fayı var, bunlar tehlikelidir. Malatya’da çok büyük depremler olabilir” diye birçok yerde yazdık, çizdik, konuştuk, söyledik.
İkinci deprem, ilkinden bağımsız, başlı başına bir deprem değil mi?
E tabi, aynen öyle. Çünkü ilk deprem onu tetikledi. İlk deprem Pazarcık segmanı üzerinde oldu. Üstelik de Doğu Anadolu olarak bizim kabul etmediğimiz, Ölüdeniz fayının devamı olan Narlı fayı üzerinde oldu. Ama bunlar birbirleriyle geometri ilişkili. Bu deprem Doğu Anadolu fayını Malatya’ya kadar kırdı. Zaten Malatya ve Sincik, ilk kırılacağını beklediğimiz yerdi.
Elazığ’dan sonra önlem alınsaydı, bu depremin oluşturduğu tahribat azaltılabilir miydi?
Ya tabi azaltılabilirdi! Şöyle diyelim: Bir kenti depreme hazırlayabilmek için önce nasıl bir tehlikeye maruz kaldığını ortaya koymuş olmak lazım. Onun için yapılacak şey tehlike analizidir. Yani orada yerbilimciler belediyenin, valiliğin ve hükümetin teşviki, önerisi ve emriyle bölgedeki fayları ayrıntılı olarak inceler. Zaten incelenmişti. Büyük ölçüde MTA tarafından yapılmıştı. Uzun zaman alacak bir şeyi yok. Yine de özel çalışma yaparsın. Maraş veya o bölge hangi fayla etkilenebilir, nasıl etkilenebilir? Ne büyüklükte bir depremle etkilenebilir? Bunu ortaya korsun. Buna tehlike analizi denir. Yapacağın ikinci iş risk analizi. Risk analizi nedir? Bu tehlike gerçekleşirse kentim nasıl etkilenir ve ne kadar zarar görür? Bunun analizini yapacaksın. Bunu yapmak demek, kentin bileşenlerinin nasıl etkileneceğini ortaya koymaktır. Kentin bileşenleri dediğin zaman da halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomidir. Bunlar zor değil. Bilim insanları oturur, çalışır. Şu fay kırılır da bu deprem gerçekleşirse Maraş’ın halkına, alt yapısına, yapı stokuna, ekonomisine, çevresine nasıl etki eder; bunları ortaya koyacaksın. Kaç kişi ölür, ne kadar ev yıkılır? Bunlar bilimsel yöntemlerdir. Bunlar için yazılımlar var, hesap-kitap var, dünyada yapılmış şeyler var, bunları yaparsın. Üçüncüsü, bu risk gerçekleşmeden, haydi Maraş’ı depreme hazırlayalım. Neresi yıkılacak, nerede fazla hasar olacaksa, bismillah dersin, kentsel dönüşüme başlarsın, orayı güçlendirirsin.
Ve bunlar yapılmadı...
Onu diyorum işte! Üç sene kısa bir zaman da değil, zaten tehlike analizi belli, yapılacak şeyler de belli. Yani belediye, yapı stokunu bilmiyor muydu? Yeni binaların çoğu yıkıldı. Demek istediğim İsmail, değil üç sene, 33 sene de olsaydı, bu kafayla bunlar ne bir risk bölümü ne de zarar azaltıcı çalışmalar yapacaklardı. Böyle bir anlayışları yok. Benim anladığım, bizim ülkemizde bu işler masa başı işi olarak yapılıyor.
Deprem olan bölgede başka depremler bekliyor musunuz?
Bu deprem Malatya ve Ovacık fayında tetiklenmeye neden olursa ondan endişe ederim. Malatya’yı batıdan ve kuzeyden saran faylar bunlar. İnşallah öyle bir tetiklenme olmaz.
Bundan sonra tespit ettiğiniz risk bölgeleri neresi?
Şimdi endişe duyduğumuz yer, Marmara bölgesi. Marmara deyince ilk aşamada aklımıza gelen, denizde kalan kuzey kesimi, İstanbul yakını. Bir de güney hattı. Güneyde Balıkesir ve Bursa işin içine girer. İkincisi, Erzincan-Karlıova arasındaki Yedisu fayının olduğu bölge. Üçüncüsü İzmir ve yöresi. Bir de Hakkari yöresine dikkat etmek gerekir.