“Anket sonuçlarının iktidar için pek iç açıcı olmadığını”, bir Demirören mevkutesinde kaleme alınmış köşenin alt başlığında okuyunca, “Neler oluyor?” dedim kendi kendime...
Erdoğan, partisi ve Cumhur İttifakı’nın anketlere göre 2019’dan beri sabit bir inişte oldukları bağımsız medyayı takip edenlerin malumuydu gerçi... Acaba iç açıcı olmayan bu anket sonuçları, iktidarın istikrar kazanmış oy kaybıyla mı ilgiliydi? Ve bu bilginin iktidar medyasında yer alması kaza değilse, nasıl yorumlanmalıydı?
Yazının alt başlığında okura “Gel gel” denilmişti, ben de yazıya geldim ve anket sonuçlarının iktidar açısından neden iç açıcı olmadığı sorusuna cevaben çok önemli bir ipucu buldum. Temmuz ayında yüzde 28 olan kararsız seçmen oranı ağustosta yüzde 37,7’ye çıkmıştı. Bir ayda 10 puana yakın bir artış. Yazıda partilerin oy oranı hakkında herhangi bir veri yoktu ama dikkatli bir okur, iktidarın kararsız seçmen oranındaki artışa yakın bir seviyede oy kaybettiğini anlayabilirdi.
Yazarın üzerini örttüğü hakikate böylece nail oldum.
Mim koydum ve beklemeye başladım.
Çok değil, sadece bir gün sürdü.
13 Eylül’de aynı mevkutenin bir başka yazarını okuyunca, Türkiye’de büyük değişimin gelmekte olduğuna dair kanaatim iyice pekişti.
Yazar, Millet İttifakı seçimi kazanmış da iş parlamenter sisteme dönüş amaçlı anayasa değişikliği için gerekli olan milletvekili sayısının tutturulmasına kalmış gibi mülahazalarda bulunuyordu:
“En az 360 milletvekili ile referandum koşuluyla, referandumsuz 400 milletvekili çıkarmaları gerekiyor. Bu nokta çok ciddi ama nedense üzerinde durulmuyor.”
CHP cephesinde cumhurbaşkanı olarak Kemal Kılıçdaroğlu düşünülüyormuş. Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu ve ittifakta yer alırsa Ali Babacan da cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklarmış.
İktidar yazarının, Millet İttifakı’nın ilk seçimde iktidar olacağını bu denli içselleştirdiğini görmek, ülkemizin duçar olduğu tek adam rejimi otoriterliğinden selametle kurtulacağı yönündeki iyimserliğimi artırdı.
Mamafih yazarın “Millet İttifakı sisteminin içinde çok önemli zaafları barındırdığı” hususunda uyarıları da vardı: İyi Partililer cumhurbaşkanlığı makamında Akşener’i görmek istiyormuş, çok başlı tablo, seçmende koalisyonlar devrinin geri geldiği yönünde bir kaygı yaratabilirmiş ve HDP parlamenter sisteme geçişte nasıl temsil edilecekmiş...
Ve yazı, “Millet İttifakı’nın önünde netleştirmesi gereken önemli soru işaretleri duruyor” cümlesiyle bitiyordu.
Önemli tespitti vesselam.
Mesela Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı çok büyük bir soru işaretiydi.
İttifak bu sorunun cevabını şimdiden verseydi iktidar kim bilir ne kadar sevinirdi.
Cumhur İttifakı’nın tek ve alternatifsiz adayının, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu herkes biliyor. Ama Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu mu olacak, Meral Akşener mi olacak? Kim olacak? Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı? Bilmiyoruz.
Erdoğan, yeni söz söyleme ve sorun çözme yeteneğini uzun yıllar önce yitirdi. Bu kifayetsizlik hali onu çok yıprattı, daha da yıpratacak. Millet İttifakı’nın ilk seçimde Erdoğan’ın karşısına çıkaracağı aday belli olsaydı, iktidar o da yıpransın diye elindeki tüm imkanları seferber edecekti. Şimdi ise iktidar, cephanesini aynı anda Kılıçdaroğlu, Akşener ve İmamoğlu’nu aşağıya çekmek için harcıyor, Yavaş’a ise pek ilişmiyor.
Ayrıca, bugüne kadar sonuç vermeyen Millet İttifakı’nı çatlatma ve bölme gayretlerinin bundan sonra başarılı olma şansı çok zayıf.
Bugün Türkiye’deki en güçlü taban cereyanları iç içe geçmiş bir siyasi değişim talebi ve anti-Erdoğanizm’dir. Bu taban cereyanları Millet İttifakı’nı saran ve bir arada tutan bir korse işlevi görüyor.
Millet İttifakı bileşenleri de bunun çok farkında ve pozisyonlarını her vesileyle teyit ediyorlar.
Misal, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in halktv.com.tr yazarı Fikret Bila’nın sorularını cevaplandırırken, “Millet İttifakı’nda en küçük bir sorun yok. Uyumlu bir biçimde çalışıyoruz (...) Millet İttifakı olarak yerel seçimlerde İstanbul’u, Ankara’yı nasıl kazandıysak, aynı modelle cumhurbaşkanlığı seçimini de kazanacağız” diye konuşmasıdır.
Saadet Partili Oğuzhan Asiltürk’ün iktidarla flört ettiği bir sırada partinin genel başkanı Temel Karamollaoğlu’nun iktidara yönelik eleştirilerinin dozunu artırması da Millet İttifakı’nın küçük üyesinin bir bütün olarak yönünü değiştirmeyeceğini gösteriyor.
HDP ise 2022’deki bir erken seçim ihtimali karşısında, Millet İttifakı’nın kendi desteğini cepte sanmaması için pazarlık pozisyonunu güçlendirmek üzere tedbir alıyor. HDP’nin 27 Eylül’de açıklayacağı “tutum belgesi”, partinin Millet İttifakı’na vereceği desteğin karşılığında ne beklediğini ortaya koyacak.
Yaşananlar, bu pilavın daha çok su kaldıracağını gösteriyor bize.
Bakınız, “Yüzde 30’un altına inmez” denilen AKP oyları anketlerde “kararsızlar dağıtılmadan önce” yüzde 25’ler seviyesine düşmüş görünüyor. AKP’nin artık bir “kemik oy” güvencesi yok. AKP’deki kemik erimesinin durarak hastanın iyileşmeye başlamasını beklemek için herhangi bir geçerli neden mevcut değil. Taban ve bünyedeki çözülme istikrarlı; bu dinamik yapısal ve dolayısıyla tarihsel.
Diğer tarafta İYİ Parti’nin hem MHP hem de AKP tabanında bir derinliği var, önü açık. İYİ Parti’nin zamanla CHP’yi geçerek anketlere göre ana muhalefet partisi konumuna erişmesi aşırı iyimser bir beklenti olabilir. Mamafih, İYİ Parti’nin ilk seçime Millet İttifakı içinde bugünkünden daha güçlü bir pozisyonda girmesi ise kuvvetle muhtemeldir.
İYİ Parti’nin, kuruluşunda oturduğu kentli laik-milliyetçi tabanı aşarak orta ve iç doğu Anadolu’ya nüfuz ettiği ve ayrışmada MHP’nin yanında kalan kırsal muhafazakâr-milliyetçi seçmenden pay almaya başladığı görülüyor.
Erime böyle giderse, yüzde 7’ye düşürülmüş bir seçim barajının MHP’nin parlamentoya ittifaksız girmesi için yeterli olacağına kesinlik atfetmek bir aşamada imkânsız hale gelebilir.
Türkiye’de siyaset kararlı bir değişimin içinde ve daha büyüğüne de gebe. Kılıçdaroğlu’nun gençlere yönelik videosunda kullandığı “Geliyor gelmekte olan” sloganından bağımsız olarak bir değişimin gelmekte olduğu kesin. Peki bu değişim nasıl geliyor? Bazı gözlemcilere göre Cumhur İttifakı şıp şıp erirken, Millet İttifakı gümbür gümbür gelmiyor. İlk bakışta haklı gibi görünebilirler. Lakin normal bir demokraside değil, rekabetçi bir otoriter rejim altında yaşıyoruz. Demokrasi şartlarında gümbür gümbür gelecek olan değişim mevcut baskı rejiminde usul usul geliyor ki buna da burun kıvırmaya pek hakkımız yok.
Gelmekte olan Millet İttifakı, nasıl geliyor?
“Anket sonuçlarının iktidar için pek iç açıcı olmadığını”, bir Demirören mevkutesinde kaleme alınmış köşenin alt başlığında okuyunca, “Neler...