İddialı başlık gibi duruyor ama değil. AKP’nin kuruluş yıllına gidelim. Taa 2001 yılının ağustos ayına… Girin arşive o günlerde Erdoğan’ın söylediklerine bakın, sonra altı liderin imza attıkları mutabakat metnini okuyun.
Soruyorum o tarihte Erdoğan bu metni imzalar mıydı, imzalamaz mıydı?
Ne dersiniz?
Hatırlayın, AKP lider partisi değil kadro partisi olarak kurulmuştu. Ama AKP yıllar içinde bırakın lider partisi olmayı Erdoğan partisi oldu.
Sadece partisini değil, ülkeyi de tek başına yönetecek güce kavuştu. Az daha Erdoğan’a karşı olmak devlete karşı olmak, ülkeye karşı olmakla eş değer tutulacaktı. Birkaç deneme yaptılar, yoklama çektiler. Ekonomik kriz işleri bozdu!
Oysa Erdoğan 2001 yılında tek adam yönetimine karşı çıkıyordu. Yasama organının güçlü olmasını, yürütmeye denetlemesini savunuyordu.
2001 yılında şimdi söylediklerinin tam tersini söylüyordu. Tipik örnek YÖK’ü kaldıracağız demişti, YÖK’ün ipine sıkı sıkıya sarıldı.
Kenan Evren YÖK üzerinden rektörleri atayarak üniversiteleri kontrol etmeyi amaçlamıştı. Erdoğan bir adım ötesine geçti. YÖK’ü bir kenara attı, kendini istediği kişiyi istediği üniversiteye rektör atayacak yetkilerle donattı. Artık sadece kimin rektör olacağına değil, kimin dekan olacağına hatta kimin öğretim üyesi olacağına bile karar veriyor!..
Bu sebeple altı partinin demokrasi açılımı diye adlandıracağım mutabakat metni hoşuna gitmemiştir.
Ama iddia ediyorum muhalefette olsa gözü kapalı imzalardı, 2001 yılında hatta 2005 yılında hatta 2007 yıllarında olsa hoşuna giderdi. Baş tacı yapardı…
Çünkü o tarihlerde ileri demokrasiden söz ediyordu.
Çünkü o tarihlerde özgürlük alanının genişlemesi gerektiğini söylüyordu.
Biz dönelim Bilkent oteline. Peki, altı liderin imzaladığı mutabakat metni ne diyor?
Tek cümleyle; bu ucube rejime son vereceğiz diyor. Türkiye tek adamla yönetilmeyecek diyor.
Ne yapacaklar?
Güçlü yasama, denetlenebilir ve hesap verir yürütme, bağımsız ve tarafsız yargı, hâkim teminatının güçlendirilmesi. Savcılık ve hakimlik mesleğinin ayrılması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, YÖK’ün kaldırılması, öğretim üyelerinin kendi rektörlerini seçebilmesi, siyasi etik yasasının çıkarılması, siyasetin şeffaflaşması, din ve vicdan özgürlüğünü esas alan laik hukuk devleti, kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik durumunun güçlendirilmesi gibi birçok konuda demokratik açılım vaat ediyorlar.
Mutabakat metni önemli ama o metin kadar o masa da önemli. Liderlerin o fotoğrafı vermesi de önemli.
Niye mi?
Çünkü biz de konuşma, anlaşma uzlaşma kültürü eksiktir. Hatta yoktur.
Siyaset kavga gürültü, atışma çekişme üzerine kuruludur.
Uzlaşan siyasetçiler değil kavga eden siyasetçiler makbuldür.
Siyasetçilerin konuşmalarının maç gibi izlenme geleneği vardır. Kim kime çaktı, kim kime gol attı, kim kimi hacamat etti!
Dün Bilkent Oteli’nden kurulan o masa bize siyaset anlayışının değişmekte olduğunun müjdesini verdi.
Uzlaşma kültürünün temellerinin atıldığını gördük.
O masa değişimin simgesi oldu…
Dilerim o masa amacına ulaşır. Dilerim o masa dediklerini yapar. Dilerim o masa hayal ettiğimiz demokrasiye kavuşturur. Dilerim o masa ağır ekonomik krize de çare olur. Dilerim o masa Türkiye’yi taçlandırır…