Genç nesil söyleniyor. Yaşı yirmi, yirmi beş, otuz olanlar… Otuz beş, kırk yaşına gelenler gençlik veya ileri çocukluk yaşlarını unutmuş olmalılar ki; bu ne biçim iş diyor; her gün zam olur mu?
Üniversiteliler burnundan soluyor. Kredileri şöyle arttırdık böyle arttırdık diye övünüyordu verdikleri kredi altı ayda pul oldu nefes alacak halimiz kalmadı diye haykırıyor…
Starbucks’ta kahve içmek bile lüks oldu diyorlar.
Sadece onlar değil. Sadece öğrenciler değil.
Emeklisi, memuru, işsizi, işlisi, esnafı, tüccarı, kiracısı ev sahibi… Bu topraklardan nefes alıp veren herkes ‘yeter be’ diye bağırıyor…
Bağırıyorlar da seslerini duyan var mı?
İktidar kulak kabartıyor mu?
Nerde!.. Kulak kabartsa memleketin hali böyle mi olur?
AKP iktidara geldiği yıl yüz lira iyi paraymış. AKP’nin başarılı ekonomi politikası sayesinde, ekonomist Cumhurbaşkanı’nın dünyanın örnek almasını beklediği uygulamaları neticesinde yüz lira on lira olmuş.
Yirmi yılda bu kadar fakirleşmişiz…
Şimdi diyeceksiniz ki tamam yüz lira on lira oldu da 2002 yılındaki yüz dolar kaç para oldu?
2002 yılında bir dolar bir buçuk liraymış, şimdi on dört buçuk lira oldu… Yüz ile çarpın yüz dolar kaç para olmuş?
Gençler bu ne ya diyor dedim ya; konuşuyorum, sohbet ediyorum. Kimileri enflasyonun varlığına inanmıyor. Geçici durum gözüyle bakıyorlar. Yarın öbür gün hayatın normale döneceğine inanıyorlar.
Normale dönmez diyorum.
Bu topraklar çift haneli enflasyondan otuz dört yılda kurtuldu, yine musallat oldu, kolay kolay inmez diyorum, inandıramıyorum…
Bir yerde haklılar. Pahalılık denen kavramla ilk defa karşılaşıyorlar. Üç dört yıldır enflasyon sorun ama bu kadar acıtmıyordu. Fiyatlar ufak ufak artıyordu can yakmıyordu.
Son altı ayda can yakmayı geçtim can bırakmadı… Deldi geçti desem daha doğru olur…
Ama dedim ya gençlerin bir kısmı geçici durum olarak görüyor; ‘iner abi dert etme’ diyorlar…
Ben de diyorum ki; hepimizi yakan, cüzdanı kasıp kavuran gıda enflasyonu. Yüzde doksanlarda. Yüzde dokuza inmesi için kaç ay geçmesi gerekir?
On iki ay, yirmi dört ay, otuz altı ay, kırk sekiz ay. Kaç ay?
Enflasyon denen hadise altı ayda yüzde yetmişe çıktı ama beş altı yılda eski seviyesine zor iner. Bırakın fiyat artışını yarından itibaren mal ve hizmetlerin fiyatları her geçen ay ucuzlasa eski seviyesine inmesi (yüzde 17’lere) beş yıl bulur. Tek haneye düşmesini hayal bile edemiyorum.
Hele hele Erdoğan iktidarda kalırsa… ‘Faiz sebep enflasyon sonuçtur’ teorisini kanıtlamak için aynı politikayı sürdürmeye devam ederse, bugünün gençleri emekliliklerinde tek haneli enflasyonu anca görür…
Çok karamsarsın diyecekler değilim. Enflasyon beladır, alışkanlıktır, davranış biçimini yöneten iblistir. Yapıştım mı bırakmayan sülüktür.
Enflasyonun ne demek olduğunu en iyi Türk halkı bilir!
( bi parantez açmama müsaade edin. Siz bu satırları okurken ben iktidara yakın gazeteleri tarayacağım, iktidara destek veren yazarları dikkatle okuyacağım. Bakalım, resmi rakama göre yüzde 70’e dayanan enflasyonu okurlarına nasıl duyuracaklar. Köşesi olanlar kalem oynatacak mı, iki satır da olsa yazacak mı? Yoksa görmezden mi gelecekler. Yok artık yüzde 70’e vuran enflasyonu da görmemezlik edemezler demeyin. En iyi yaptıkları iş bu. İktidarı destekleyen medyanın büyük sınavcı. Parantezi kapattım)