Hafta sonu Erdoğan’ın iki önemli konuşması oldu. Birini AKP Genel Başkanı diğerini tek kişilik hükümet olarak yaptığını tahmin ediyorum…
Sakarya’da başlattığı kampanyanın adı; ‘İlk oyum Erdoğan’a ilk oyum Ak Parti’ye…’ anlaşılan o ki Erdoğan seçime kadar gençlerle bu slogan altında buluşmaya çalışacak. İktidarının 20. Yılında neden böyle bir kampanyaya gerek duydu diye sorarsanız yanıtını anketler veriyor.
Gençler Erdoğan’dan koptu… İlk kez oy verecek gençlerde Erdoğan’ın ve AK Parti’nin esamesi okunmuyor, yani adı bile geçmiyor…
Bugün bu konuyu ele alacaktım Erdoğan’ın İTO’da yaptığı konuşmayı dinleyince erteledim. Yeni olan, taze olan öne geçti…
Erdoğan Türk Model’inin dünyada hayranlıkla izlendiğini söyledi. Erdoğan’a göre, ‘enflasyonu faiz oranlarını artırarak kontrol altında tutma yaklaşımı artık hiç kimse tarafından dile getirilmiyor, getirilse de ciddiye alınmıyor’ muş!
Yani onlarda faizi indirince enflasyonun ineceğini sonunda kabul etmiş!
O halde FED niye faiz yükseltiyor? FED niye önümüzdeki aylarda da faizi yükselteceğini açıkladı? Avrupa Merkez Bankası neden faiz yükseltti? Dünya’nın 77 ülkesi neden faiz artırımına gitti?
ABD’sinden Kanada’sına, Avrupa’sından Güney Amerika’sına hatta Yeni Zelanda’sına kadar herkes Türk Model’ine hayran ama yine de bildiklerini okuyorlar!..
Yazık onlara… Öyle bir çakılacaklar ki…
Bu arada Türk Modeli dedikleri ‘faizi sebep enflasyon sonuç’ diye başımızın etini yedikleri söylem değil mi?
Ne zamandan beri model oldu?
Hani ‘nass’ nedeniyle faiz indirilmişti. Erdoğan ‘sizi de bağlar beni de bağlar’ dememiş miydi?
Faiz indirimini İslam dininin emrine bağlamamış mıydı?
Biz de o tarihte ‘nass’, İmam Hatip mezunu Erdoğan’ın aklına 20 yıl sonra geldi diye yazmamış mıydık?
Şimdi diyecekler ki Türk modeli başka…
Erdoğan dün yine tekrarladı: modelin dört saç ayağı var: yatırım, üretim, ihracat, cari fazla… Kritik mesele cari fazla…
Cari fazla vermek için yola çıktık ya tam tersi oldu. Cari açık rekorları kırıyoruz. Cari acık 36,5 milyar dolar oldu. Nereden geldiği belli olmayan (net hata noksan dedikleri) 24,4 milyar dolar paraya rağmen.
O para uyuşturucu parası mı, silah kaçakçılığı parası mı, kara paramı mı, yurt dışına kaçırılan paraların geri dönüşümü, Rus oligarkların getirdiği para mı kimse bilmiyor.
Ama o para gelmese cari acık 50 milyar doları geçecekti...
Erdoğan’ın bir sözünün daha altını çizdim.
Dedi ki; ‘artık büyük liderler bile faizi yükseltmenin değil düşürmenin faydalı olduğunu ikrar etti, mesela Putin de faizi düşürmeye başladı.’
Büyük liderler dediği kim bilmiyorum ama hiçbir ülke faiz indirip enflasyonu zıplatmak istemiyor.
Putin indirdi mi?
İndirdi. Peki nasıl indirdi?
Erdoğan bunu söylemiyor. Ben söyleyeyim. Savaştan önce Rusya’da enflasyon yüzde 8,7 faiz yüzde 8,5 idi. Rusya Ukrayna’ya saldırınca enflasyon bir anda yüzde 17’lere çıktı. Rusya Merkez Bankası ne yaptı?
Faizi yüzde 20’ye çıkararak enflasyonun tepesine bindi. Hatırlarsanız Putin ‘Merkez Bankası’na karışmam sonra Türkiye gibi oluruz’ diye alaycı demeç vermişti.
Rusya enflasyonla baş etmeye başlayınca faizi de yavaş yavaş aşağıya çektiler. Yüzde 8,5 seviyesine kadar indirdiler. Mesele bu.
Hatırlarsanız, bir önceki Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal da aynı yöntemi yürürlüğe koymuştu. Faizi yüzde 19’a çıkararak enflasyonun kafasına basmaya kalkışmıştı ama bir gün sonra kovuldu!
Dolar lobisi kazandı. Dolar 8 liradan 18 liraya çıktı…
Bütün bunların sebebi din falan değil. Erdoğan’ın o derse girmemesi. Ekonomistim diyor ya… (Gerçi nasıl olduğunu bilen yok, gören yok, duyan yok.) Ekonomi tahsili aldığını söylüyor ya…
Kabul edelim.
Ekonomi tahsili yapmışsa bence en önemli dersi kaçırmış. Yaşadığımız sıkıntının neden bu. Hangi dersi diyecek siniz?
Çift para meselesini…
Mahfi Eğilmez 7 Eylül günü bloğunda ‘enflasyon düşer mi’ başlıklı yazı kaleme aldı…
Erdoğan’ın kaçırdığı dersin konusu buydu. Yazıdan küçük bir alıntı:
‘Enflasyon yükselme eğilimindeyken politika faizini düşürürseniz enflasyon fırlar gider. Bu her ülkede böyle olmayabilir. Tek para düzeni içinde olan bir ülkede (ABD, Almanya gibi) maliyet enflasyonu varsa, fiyatlar üzerinde talep yönünden kaynaklanan bir baskı yoksa ve bu enflasyon daha çok finansman maliyetlerinin yüksekliğinden kaynaklanıyorsa o zaman merkez bankasının bir süreliğine faizi düşürmesi doğru bir yaklaşım olabilir. Buna karşılık bizim gibi çift para düzeni (dolarizasyon) içinde bulunan bir ekonomi söz konusuysa ve maliyet enflasyon yüksek risklerin yarattığı kur artışında kaynaklanıyorsa o zaman merkez bankasının faizi düşürmesi önce kurları ve ardından da enflasyonu tırmandırır.’