Durum felaket ama aldıran yok!

Gazeteci Mehmet Tezkan son yazısı ile koronavirüs salgınını, alınmayan önlemleri kaleme aldı. İşte Tezkan'ın "Durum felaket ama aldıran yok!" başlıklı yazısı...

Gazeteler özetle köşesine atmış, kibrit kutusu kadar yer ayırıyor. Televizyonlar konu dahi etmiyor, tek cümleyle geçiştiriyor, Sağlık Bakanı ise güya uyarıyor ama belli ki o da koy versin gitsin demiş!

İpin ucunu bırakmış. Korona salgınının ilk aylarını hatırlayın.

Marketlere girmek için sıra beklediğimiz günleri…

Cuma gününden eve kapandığımız hafta sonlarını…

Parklara girmemenin yasal AVM’lere girmenin serbest olduğu dönemi…

Gazetelerin manşet, haber kanallarının en önemli tartışma programı olduğu akşamları…

O günlerde vaka sayısı bindi, bilemedin bin beş yüzdü.

Çok hassastık, çok korkuyorduk. Sağlık Bakanı’nın ağzının içine bakıyorduk. Bakan babacan tavırlarıyla güven veriyordu. Her tavsiyesini emir kabul ediyorduk.

Ya şimdi!..

Vaka sayısı 30 binin altına düşmüyor. Bu da tarama yöntemiyle yapılan testten çıkan sonuç değil, hastayım diye başvuranlara yapılan test sonucu.

Uzmanlar onla çarpın diyor; yani günde 300 bin vaka sayısına ulaştık. Bu konuda da rekor kırıyoruz!

Önlem sıfır!..

Marketler hınca hınç dolu, insanlar kafelerde diz dize oturuyor. Ve resmi rakamlara göre günde 300 kişi ölüyor.

Statlara yüzde elli kapasiteyle seyirci alınıyordu. Futbol Federasyonu bu haftadan itibaren tam kapasiteye çıkardı.

Neye dayanarak?

Hangi veriyi dikkate alarak?

Geçen yıl boş tribünlere oynatırken vaka ve ölüm sayısı kaçtı, bugün kaç?

Tribünlere yarım kapasiteyle seyirci alınmasına izin verirken vaka ve ölüm sayısı kaçtı, şimdi kaç?

Federasyonun var mı cevabı?

Yok…

Sağlık Bakanı kötüye gidiyoruz diyor, Federasyon Başkanı statlardaki doluluk oranını tam kapasiteye çıkarıyor…

Bu ülke yönetiliyor diyebilir misiniz?

Liyakat ölçü olmazsa işte böyle olur, paçozlaşırız!

Alın size paçozlaşmanın tipik örneklerinden biri.

Federasyon Başkanı müteahhit, devlet ihalecisi. Belki emir büyük yerden gelmiştir, mesela Saray’dan.

Kızmamak lazım. AKP Genel Başkanı salgının en yoğun olduğu dönemde partisinin il kongrelerini yaptırmadı mı?

AKP Kongresinin yapıldığı her ilde vaka sayısında patlama yaşanmadı mı?

Buna rağmen AKP Genel Başkanı ülkenin acil sorunuymuş gibi kongrelerini sürdürmedi mi?

Sonunda 81 ilden gelen delege ve taraftarlarını Ankara’da toplamadı mı?

Pandemiye rağmen lebalep diye alkış tutmadı mı?

Belli ki; Federasyon Başkanı da ‘ata’ sının izinden gidiyor!

Lebalep dolu statlarda koronaya yakalanan, çile çeken, yoğum bakıma yatan, vefat eden her kişinin sorumlusu TFF Başkanı’dır.

Vebali üstündedir.

Neyse biz dönelim neden yine bu hale geldiğimize.

Sağlık Bakanı salgının ilk döneminde güvenilir kişiydi. Sonra halkı kandırdığı, yalan söylediği ortaya çıktı.

Her konuda yalan söyledi.

Vaka sayasında, vefat sayısında, aşı konusunda sürekli yalan söyledi.

Hem yalan söyledi hem de halkın sağlığını düşünen bakan gibi değil, Saray’ın direktifleriyle hareket eden siyasetçi gibi davrandı.

Aşı kampanyasının çuvallamasının birinci sebebi budur.

Bakan’ın yalancı damgası yemesidir! Artık ağzıyla kuş tutsa kimse inanmaz.

Tıpkı Merkez Bankası Başkanı’nın düştüğü durum gibi.

O da yalancıymış. Piyasalara enflasyon inmeden faizi indirmeyeceğim sözünü verdi, sonra tam tersini yaptı.

Ağzıyla kuş tutsa, sekiz takla atsa artık güvenilir mi?

Dolar neden 10 liraya dayındı zannediyorsunuz?

Saray ne dikte ediyorsa onu yapılıyor. Korana salgınında olduğu gibi ekonomide de durum felaket.

Ama yine aldıran yok.

Maalesef halimiz bu. Yalan söyleyerek işi idare etmek istiyorlar. Türkiye’nin en büyük sorunu ‘ yalan siyaseti’ desem abartmış olmam!

İktidarın sürekli yalan söyleyerek halkı kandırma çabası, bir başka yazı konusu. Gündem el verirse, konuşuruz, tartışırız, yazarız.

İyi hafta sonları.

Türkiye Haberleri