Depremin üzerinden iki hafta geçti ve fizikçi Yusuf Karlı gibi, yakınlarına, ölü ya da diri, ulaşamayanlar var.
29 yaşındaki Karlı, Avusturya’da fizik doktorası yapıyor.
Depremden bir gün önce, 5 Şubat’ta, Eskişehir’de konferansa katıldı. Konferanstan sonra Hatay’a geçerek, üniversitede okuyan kardeşlerini ziyaret etti.
30 yaşındaki ablası Ayşegül de Hatay’daydı.
Abla-kardeş bir otobüse binerek, Adıyaman’daki baba evlerine gittiler. Onlar evlerine vardıktan iki saat sonra Adıyaman sarsıldı.
Eski Saray Mahallesi Sağlık Ocağı Caddesi’ndeki beş katlı aile apartmanı yıkılmadan saniyeler önce Yusuf, anne ve babasını kirişin altında topladı. Cenin pozisyonunda birbirlerine sarıldılar. Ablası Ayşegül ise odada kaldı.
Karlı anlatıyor:
“Ablamın zaten psikolojik sıkıntısı vardı. Ondan ses alamadık. Büyük ihtimalle korkudan bayıldı, hareket edemedi. Evimiz yıkılınca babam kayanın altında kaldı ve vefat etti.”
Ayakları taşlar arasında sıkışan Yusuf, bir esinti hissetti. Başını çevirdiğinde enkazdaki boşluktan gökyüzünü gördü.
Karlı:
“Annemi kucağıma aldım. Enkazın üzerine çıktık. Otuz dakika yardım istedik, gelmedi. Suriyeli arkadaşlar yardım etti, annemi indirdik. Ayağımdaki kırıkların etkisini hissetmeye başladığım için hareket edemez hale geldim. Beni de sırtlarında indirdiler. Yoldan geçen Suriyeli bir arkadaşın arabasıyla hastaneye gittik.”
Karlı’nın annesi bir ofis sandalyesi buldu ve oğlunu oturtarak, acil servise kadar sürükledi.
Yerde kan gölü vardı.
Ölüler ve yaralılar yan yanaydı.
Elektrik yoktu.
Karlı, kendi yarasına müdahale etmek zorunda kaldı.
Ambulanstan sonra kayıp
Karlı babasını, amcasını, halasını, eniştesini, ninesini kaybetti. Kendisi, annesi, halası ve kuzenleri sağ kurtuldu. Ablası Ayşegül yaralı olarak çıkarıldı.
Karlı:
“Halamın anlattığı; ablam enkazdan çıkarılırken su istemiş. Su vermişler. Yorgana koymuşlar. Yolda götürürken, ambulansı durdurup almalarını sağlamışlar. Nabzına bakmışlar, yaşıyormuş. Bilincini kaybetmiş.”
Sonrası yok.
Karlı Ailesi, o günden beri Ayşegül’den haber alamıyor. Annesi Adıyaman’daki hastaneleri ve morgları gezdi, ölülere tek tek baktı, kızını bulamadı. Emniyet’e ihbarda bulundular, ses çıkmadı.
Çanakkale’de bir arkadaşının evinde kalan ve ayakları kırıldığı için yürüyemeyen Yusuf Karlı ise sosyal medyadan çağrılar yaparak, ablasına ulaşmaya çabalıyor.
Karlı:
“Benim kanaatim, bir şehre sevk edilirken yolda öldü ve farklı bir şehrin morgunda bulunup isimsiz şekilde gömüldü. Çok düşük bir ihtimal, bir yoğun bakımda bilinci kapalı şekilde ve uyanmamış da olabilir. Ama artık umudum kalmadı.”
Karlı, ablasını ararken, onlarca benzer vakayla karşılaştıklarını söylüyor. Adıyamanlı bir kişinin arayıp “Cenazemizi Mersin’de morgda bulduk” dediğini anlatıyor. Karlı, “Umarım ablamın da DNA ve parmak izi alınmıştır” diyor.
Karlı’nın annesi DNA örneği verdi.
Eğer kimsesizler mezarlığına gömüldüyse, bu yolla Ayşegül’ü bulmayı umuyorlar. Ancak aradan geçen 14 güne rağmen hiçbir yetkilinin kendilerini aramadı.
Aliye öğretmen
Karlı Ailesi, tek örnek değil.
Onlarca, hatta yüzlerce kayıptan söz ediliyor.
Onlardan birisi de 55 yaşındaki öğretmen Aliye Gözübüyük.
Hatay’da, yıkılan Mercan Sitesi’de depreme yakalandı.
Kardeşi Leyla Kaya:
“Ablamı depremden bir saat sonra aradım ve telefonu bir bey açtı. ‘Telefonun sahibi hayatta mı?’ diye sordum. Enkazda kaldığını, benimle görüşemeyeceğini, meşgul etmemem gerektiğini söyledi. Telefonu yana baktı. Enkazdakiyle konuşuyor, ‘Sizi kurtaracağız’ diyordu. Konuştuğu kişi ablam mıydı, başkası mı, bilmiyorum.”
Kaya, ertesi gün Hatay’a gitti.
Enkazın başındakiler Gözübüyük’ün ambulansla götürüldüğünü söyledi.
Kaya, “Aradık, izine rastlamadık. Kimsesizler Mezarlığı’na gittik, bulamadık. Çaresiz durumdayız” diyor.
Ve bir de enkazda bulamayanlar var.
Mesela, 19 yaşındaki Elif Kaya…
Mesela, Haydar ve Merve Mursaloğlu ile iki yaşındaki kızları Alemşah Ada…
DNA, parmak izi, fotoğraf
Hatay Valiliği yetkilileri binaların birbirleri üzerine yıkıldığını, enkazların iç içe geçtiğini, bu yüzden bazı cesetlerin diğer binalardan çıkabildiğini kaydediyor.
Ya da kendi binasından sağ çıkanların sığındıkları evlerde veya devrilen bir binanın altında kalarak, hayatını kaybetmiş olabileceğini belirten yetkililer Hatay Valisi Rahmi Doğan’ın korumasının bu şekilde öldüğünü anlatıyor.
Aynı aileden başka bireylerin farklı saat ve günlerde enkazdan çıkarıldığını, başka hastanelere, hatta başka şehirlere sevk edilmiş olabileceğini ifade ediyor.
Yetkililer kimliği belirsiz cesetler defnedilmeden önce parmak izi ve DNA örneği alındığını ve fotoğraflarının çekildiğini söylüyor. Kayıp yakınlarının valiliklere başvurmaları halinde, cenazeleri Kimsesizler Mezarlığı’nda gömüldüyse, pekala bulabileceklerini vurguluyor.
2401 kimliği meçhul cenaze var
Peki, ya Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş ve diğer illerdeki enkazlardan sağ çıkarılıp yolda ya da sevk edildiği illerde hayatını kaybedenler ve buraya gömülenler?
Bu sorunun yanıtını alabilmek için Adli Tıp Kurumu Başkanı Hızır Aslıyüksek’i aradım. Aslıyüksek, dün itibariyle 2401 kimliği meçhul cenazenin bulunduğunu söylüyor.
Her cenazeden DNA örneği aldıklarını ve örneklerin Adli Tıp Kurumu bünyesindeki Adli Laboratuvar İşletim Sistemi (ALİS) adlı havuzda toplandığını vurgulayan Aslıyüksek, şu bilgileri veriyor:
“Cenaze yakınından aldığımız DNA örneği, havuzda kimliği meçhul cenazelerle eşleşince diyoruz ki, ‘Cenazeniz şu morgda, şu mezarlıkta, şu numarada. Bu şekilde ulaşabiliyorsunuz.”
Kimliği meçhul 2401 cenazenin kimlere ait olduğu bütünüyle aydınlığa kavuşmayabilir. Çünkü bazı cenazeler kayıt dışı şekilde yaşayan Suriyelilere ait olabilir. Yahut bu cenazelerin yakınları da ölmüş olabilir.
2401 rakamı bütün kayıpları içermiyor da olabilir. 17 Ağustos Depremi’nde bile 5840 kayıptan söz edilirken; kapsamı, yarattığı hasar ve meydana gelen kayıp itibariyle Kahramanmaraş Depremi’nde kayıp sayısı 2401’i hayli aşar.
Depremin ilk iki gününde, sağ çıkarılması mümkün olan belki binlerce yurttaş AFAD ekipleri ulaşmadığı için hayatta kalamadı.
İktidara büyük bir sorumluluk düşüyor.
Dirisini enkazdan çıkaramadınız.
Bari ölülerini bulun.