Saray’ın danışmanları kurnaz, sokak dilinde çakallık deniliyor.
Çakallık uyanıklık anlamında…
En azından benim doğum büyüdüğüm mahallede, en azından bizim Kasımpaşa’da…
Çakallık derler!
Merkez Bankası’nın Türk lirasının beline bir baltayı daha vurduğu gün, iktidarın yegâne
temsilcisi asgari ücrete yüzde 50 zam yaptıklarını açıkladı.
Bugünkü iktidar gazetelerine bir göz atın lütfen. İşçi dostu iktidar. İktidar işçiyi enflasyona ezdirmedi. İşçiye yüzde 50 zam haberleriyle çıkacaklar. Aslında çıktılar desem daha doğru olur.
Asgari ücretin yüzde 50 artması iyi mi?
İyi… En azından enflasyon oranında artmış oldu.
Ama durun bir dakika.
Dolar bir yılda yüzde kaç arttı?
2021 yılına girerken yedi liraydı, 2021 yılından çıkarken on beş buçuk lira..
Yüzde kaç artmış?
İki önceki Mali Bakanı gevrek gevrek gülerek ‘ne işiniz var dolarla. Dolarla mı maaş alıyorsunuz?’ diye sormuştu da röportajı yapan sadece ‘hayır efendim’ diyebilmişti.
Hatırladınız mı?
Doğru dolarla maaş almıyoruz ama dolarla harcıyoruz... Türk lirasını öldürdüler geçerli para dolar oldu.
İslamcılar yeşile sevdalı ya… Dolar da yeşil ya…
Galiba bundan…
Türkiye Cumhuriyeti’nin parasını dolar yaptılar.
Tereyağından ete, domatesten benzine her ürünün fiyatı dolarla belirleniyor. Erdoğan gerile gerile asgari ücret fiyatını açıklarken ekranların altında fıldır fıldır bir yazı dönüyordu…
Benzine 56 kuruş zam.
Hükümet daha verirken aldı.
Benzine kurdaki artış nedeniyle zam yapılmış. Kuru kim artırıyor?
Saray’ın emriyle Merkez Bankası…
Dolar sekiz lira seviyelerinde kalsaydı ( o da çok yüksekti ama ona bile razı hale geldik) zam yağmuru yaşamasaydık, her şeyin fiyatı yüzde 50 artmasaydı. Benzine neredeyse her Allah’ın günü zam gelmesiydi, asgari ücrete yapılan zammı alkışlardık.
Hükümete helal olsun derdik.
Şimdi diyemiyoruz, alkışlamaya vicdanımız el vermiyor. Çünkü hükümet verdiği paranın yüzde doksanı zamlara gitti bile. Kalan yüzde on da ocak ayında geri alınır sonra; sen sağ ben selamet.
Çalışan eşeğin kuyruğu gibi. Uzamaz ama keserlerse kısalır!
Hükümet yüzde elli zam yapmakla övünüyor ya, iki liralık ekmek üç buçuk lira oldu?
Yüzde kaç zam gelmiş!
Böyle durumlarda hemen iktidarın kanalları açarım. Erdoğan Türk lirasını dolara yedirmeyiz demişti ya, dünü kadar çatır çatır yediriyordu, bugün itibariyle katur kutur yedirmeye başladı.
Ali Hepşen adlı zat konuşuyordu. İstanbul Üniversitesi’nde profesör. Enflasyon ve asgari ücreti kıyaslarken ‘gönül asgari ücretliye daha fazla vermesini ister’ diyerek lafı geveledi durdu. ABD ve Avrupa Merkez Bankaları’nın enflasyona karşı faiz arttıracağını söylerken galiba karnı ağrıyordu.
Kıvrandı…
Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmek için faizi indirmesini savunurken inanın gözleri donuklaşmıştı. Çünkü söylediğine kendi de inanmıyordu.
Çünkü iktidarın kanalında konuşuyordu…
Profesör de olsa düşündüğünü söylemesi yasaktı. Metin dışına çıkamazdı.
Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.
Neyse!..
Hazine ve Maliye Bakanı yeni politikalarının adını sonunda koydu; Türkiye Ekonomik Modeli.
Yeni rejimimiz gibi. Dünyada eşi benzeri yok ilk defa biz deniyoruz ya… Türk Usulü Başkanlık Sistemi ile Türk Usulü Ekonomik Model başarılı olursa Avrupa’ya ihraç ederiz; işte o zaman kasamıza Eurolar, dolarlar akar!
Gülmeyin, hayal demeyin, bırakın da hayal kuralım.
Faiz indirimine gidilince Berat Bey’e yakın olan Sabah’ın kadın ekonomi yazarı ne demişti?
Göle maya çalmak gibi, ya tutarsa!..
Meselenin siyasi boyutu da var; muhafazakar/milliyetçi tabanı harekete geçirip ‘Türkiye ekonomik alanda da bağımsızlığını ilan’ edildiği havası yaratılmak isteniyor.
Ekonomik Kurtuluş Savaşı söyleminin temeli bu.
Seçmenlerini motive etmeye, konsolide etmeye, canlandırmaya çalışıyorlar. Kaybettikleri seçmeni bu yolla geri getireceklerini umuyorlar.
Bu sebeple; ekonomik milliyetçilik ilan ettiler. Seçim kazanma umutları bu…
Batı’ya dönüp diyecekler ki, ‘işçi ücretini 300 doların altına düşürdük, ( çalışanların yüzde 52’sinin maaşı olan asgari ücret 275 dolar oldu) arsayı da uygun fiyattan veririz. Gelin yatırım yapın’
Ama gelmezler…
Çünkü demokrasi yok, çünkü özgürlük yok, çünkü hukuk yok, çünkü insan hakları yok.
Bu sebeple Araplara sarıldılar. 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü ilan ettikleri BAE’den gelen prensin altına turkuaz halılar döşediler. Suudi Velihatı’na İstanbul’da öldürülen gazeteci Kaşıkçı’nın adını bir daha anmayacağız diye söz vermeye hazırlanıyorlar.
Türk lirasını pula çevrilip doların değerini yükseltmelerinin birinci sebep bu. Ellerindeki malları/arazileri ucuzlatmak.
İkincisi, dolarla anlaşma yaptıkları müteahhitlerinin gelirini ikiye katlatmak. Belki de seçimin finansmanını hazırlamak!
Üçüncüsü, Türkiye’yi ucuz ülke haline getirip turist sayısını ikiye katlamak.
Lafı uzatmaya gerek yok. Bu satırları okuyan herkes memleketin halini görüyor.
İşin özeti şu: Erdoğan yıllarca tuvalet bir milyon liraydı biz geldik bir lira yaptık diye övündü ya.
Defi hacet 3 lira oldu. Eski parayla üç milyon lira.
Son bomba da şu:
Gazete kupürünü kadim dostum gönderdi; Milliyet gazetesinin 10 Ağustos 1970 tarihli nüshası.
Manşet:
1 DOLAR 15 LİRA OLDU
50 önceye döndük mü desek? 50 yıl geriye gittik desek daha doğru olur herhalde.
Ne derseniz deyin ama defi hacet ihtiyacınızı evde karşılayın…
Dışarı da o bile çok pahalı.