Dışişleri Bakanı’nın konuşmasını dinledim.
Eskiden palavra derlerdi…
Son dönemde yumuşattılar desteksiz atış diyorlar. Politikanın gereği kabul ediyorlar!
Biliyorsunuz… Amerika da Avrupa da örtülü duvar çekti. Görünmeyen set de denilebilir. Yasal, makul sebepleri olabilen bariyer aslında!
Nedir bu?
Vize engeli…
Çok sağlam belgeleriniz olsa bile ayak sürtüyorlar. Üç ay sonraya, beş ay sonraya randevu veriyorlar. Evraklarınızı verdikten sonra yanıt vermeleri bir hali zaman alıyor. Genellikle ‘Avrupa’da kalma niyetiniz olduğu kuşkusu nedeniyle…’ İbaresiyle başvurular reddediliyor.
İnanın Türkiye hiçbir dönem duruma düşmedi. 12 Eylül askeri yönetiminde bile…
12 Eylül döneminde binlerce insan yurt dışına kaçtı. Binlerce insan iltica başvurusu yaptı, ama bu dönem o günleri katladı. Haftalık yayınlanan Oksijen gazetesinde okudum. Avrupa istatistik Ofisi’nin verilerine göre; 2012 yılında 20 bin 310 kişi iltica başvurusu yapmış. Bu yılın ilk yedi yılında sayı 17 bini aşmış.
Turistlik vize başvurusu değil…
Oturma izni değil…
Okuma vizesi değil…
Çalışma izni değil…
İltica başvurusu… Türk vatandaşlığından çıkıp başka ülkenin vatandaşlığına ‘zorunlu nedenle’ geçme talebi…
ABD ve Avrupa bu sebeple mi vizeye örtülü engel koydu başka sebebi mi var bilemem ama Dışişleri Bakanı üzerine alınmış ki; ‘kasıt var’ diyor. Seçim öncesi AKP’yi yıpratma çabası olarak görüyor.
Bakan’ın bu yaklaşımı mağduriyet çıkarma çabası olarak yorumlanabilir…
Önemsenmeye de bilir…
Ama önemsenmesi gereken başka bir sözü var. Demiş ki; "ABD ve bazı batı ülkeleri vatandaşlarımıza randevu süresini 1 yıl sonraya veriyor, bu planlı. Kasıt görüyoruz. Bu ülkelerin büyükelçilerine gerekli uyarılar yapılacak. Düzelmezse biz de karşı tedbirler alacağız"
Ne yapacak mesela!
Biz de Almanya’dan, İngiltere’den, Fransa’dan gelmek isteyenlere vize engeli mi koyacağız?
Mümkün mü?
İç siyasette at tut! Turist yollasın diye Almanya’nın önünde neredeyse yedi takla atacağız…
Bulgurlardan pasaport bile istemiyoruz…. Yeter ki gelsinler diyoruz…
Açıkça söyleyeyim… Bu iktidar bizi levaya bile muhtaç etti.
Yakın zamana kadar ucuz ülke, fakir ülke diye Bulgaristan’a, Romanya’ya, Kosova’ya, Gürcistan’a alışveriş için gidilirdi…
Şimdi onlar fakir ülke, ucuz ülke diye Türkiye’ye geliyor…
Şu meseleye de değinmeden günü kapatmayalım. ABD’den F-16 talebimiz var ya… Bu konuda da vize de olduğu gibi ayak sürtüyorlar. Vermiyoruz demiyorlar ama veriyoruz da demiyorlar.
Saçma sapan taleplerde bulunuyorlar. Uçakları versek bile Türkiye’nin elini kolun bağlamadan vermeyiz diyorlar.
Çavuşoğlu bu yaklaşıma karşı ‘zaten kullanmayacağımız ürün almayız’ demiş…
Doğru mu?
Koskoca bakan… Yalan söylüyor demeyeyim doğruyu söylemiyor diyeyim.
S-400’ler alalı 5 yıl oluyor?
Ne yaptınız?
2,5 milyar dolar ödediniz konuşlandırdınız mı?
Hayır…
S- 400 konusunda elimiz kolumuz bağlı mı? Değilse neden konuşlandırmıyoruz? Yoksa kullanmayacağınız ürün mü aldınız?
Şu anda borudan farkları yok!... 2,5 milyar doları çöpe attık.
Anladık ki, ABD F-16 konusunda bile ( S-400’ler nedeniyle son teknoloji F-35 uçak projesinden atıldık) ayak sürtüyor.
İktidar da yalandan efelenmeye başladı:
Kullanmayacağımız, elimizi kolumuzu bağlayacak ürün almazmışız?
Vay vay vay. Yok ya!
Güldürmeyin beni!...