Biz, “Altılı Masa’nın ortak cumhurbaşkanı adayı belirlenmeli” dediğimizde, itirazlar havada uçuşuyor, “Erken açıklarsak adayı yıpratırlar” deniyordu.
Şimdi ne oldu?
Saraçhane kürsüsü Altılı Masa’nın nazarlardan sakladığı bütün aday adaylarını yıprattı. Yalnızca yıpratmakla kalsa hasarı onarmak mümkündü.
Kılıçdaroğlu’nun dünkü basın toplantısındaki açıklamalarından yola çıkarak, artık Altılı Masa’da iki krizin varlığından bahsedebiliriz.
Biri CHP ve İyi Parti, öteki Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu arasında yaşanıyor. Bu iki kriz, “Aman yıpranmasın!” diye ötelenmiş cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışmasından kaynaklanıyor.
Hasar raporu
Kılıçdaroğlu, dünkü açıklamasında, İmamoğlu’nun ceza aldığı gün Saraçhane’de toplanma çağrısını sosyal medyadan öğrendiğini söyledi. “Bilgim yoktu önceden. Çağrı yapıldığını sosyal medyadan öğrendim” dedi.
CHP lideri geçen hafta da Saraçhane çağrısında yanıt vererek, İstanbul’a giden Akşener’in kendisini aramadığını vurgulamıştı.
İki açıklamayı alt alta koyarak, hasar tespiti yapmak gerekiyor.
Bir: Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nun duruşma tarihini biliyordu ve ceza çıkma ihtimali varken, Almanya’ya gitmemeliydi. Zaten gezinin ilk gününde sürücüsüz otomobillerin geliştirildiği merkezde brifing aldı. Bu pekala bir gün ötelenirdi. Saraçhane’deki otobüste Kılıçdaroğlu da olurdu.
İki: İmamoğlu, Saraçhane çağrısı yapmadan önce Kılıçdaroğlu’nu bilgilendirmeliydi. CHP lideri haberi sosyal medyadan öğrenmemeliydi. Miting için Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye gelişi beklenebilirdi. İmamoğlu, liderini haberdar etmeyerek, CHP’nin örgütsel yapısını karşısına aldı.
Üç: Akşener, Ankara’dan İstanbul’a geçerken, Kılıçdaroğlu’nu aramalıydı. Altılı Masa’daki diğer liderler Saraçhane’ye gitmezken, Akşener’in otobüsün üzerine çıkması, bu etkinliğin birlikte planlandığı izlenimi oluşturdu.
CHP Genel Merkezi’nden bakınca…
CHP Genel Merkezi, Akşener ve İmamoğlu’nun Saraçhane’de otobüsten seslenmesini…
Ertesi gün Akşener’in İmamoğlu’nu elinden ve yanında tutarak ona atkı vermesini ve 84 milyon tarafından desteklediğini söylemesini, cumhurbaşkanlığı ilanı diye okudu. Kılıçdaroğlu da dün Akşener’i CHP’nin iç işlerine karışmakla suçladı.
CHP liderinin sözleri, 2017 yılından beri yol arkadaşlığı yapan, Millet İttifakı’nı kuran, büyükşehir belediyelerini Cumhur İttifakı’ndan alan ve Altılı Masa’yı oluşturan CHP ve İyi Parti’nin bugüne dek yaşadıkları en ciddi kriz bu.
Bu kriz, cumhurbaşkanlığı adayı belirlenmeden çözülmeyecek.
Kılıçdaroğlu, adaylığını ilan etti
CHP açısından krizi aşmanın yol-yöntemi belli: İmamoğlu ve Yavaş’ın “Aday değiliz” diye açıkça belirtmesi.
Kılıçdaroğlu’nun, dün “Kendileri ‘Aday değiliz deseler bu kesilmez mi?” şeklindeki soru üzerine “Yeri zamanı geldiğinde, o da olur!” demesi boşuna değil.
Öte yandan Kılıçdaroğlu, “Doğru olan şudur, Altılı Masa’dan bir kişinin cumhurbaşkanı olarak belirlenmesi” diyerek, adaylıkla ilgili somut sınır çizdi: Altı liderden biri.
Fakat kim?
Kılıçdaroğlu “Altı lider ‘Adayımız sizsiniz’ derse elbette aday oluruz” diyerek, kendisini işaret ediyor. İlk kez bu netlikte adaylığını ilan ediyor.
Akşener, yeminini bozar mı?
CHP, Kılıçdaroğlu’nun ismini masaya sürerse, ki öyle olacağı muhakkak, Altılı Masa’daki beş liderin yanıtı ne olur?
Uzlaşmalarının zor olduğunu düşünüyorum.
CHP listelerinden seçime gireceğini tahmin ettiğim Demokrat Parti, “Evet” der.
DEVA da olumsuz bakmaz.
Ancak İyi Parti, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz edebilir. Bu durumda Altılı Masa, çoklu aday formülüne yönelebilir.
Her ne kadar Akşener, geçen yıl cumhurbaşkanı adaylığından feragat ettiğini söylese de, “Başbakan olacağım” dese de, uzlaşmazlık halinde vaziyetini gözden geçirebilir.
Akşener, AK Parti’den katılımlarla büyüyen tabanını birarada tutmak ve seçime motive etmek için, örgütlerden gelen basınçla aday olmaya mecbur kalabilir. Akşener’in adaylığını Davutoğlu destekleyebilir.
Çoklu adaylık formülü Altılı Masa’da çoklu listeyi beraberinde getirebilir. Örneğin CHP, Demokrat Parti ve DEVA ayrı, İyi Parti, Gelecek ve Saadet ayrı listeyle seçime girebilir.
Altılı Masa, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı bahsini daha fazla öteleyemez. Aksi takdirde, adayları yıpratmayalım derken, Altılı Masa yıpranacak.
Akşener cuma günü Kılıçdaroğlu’na yanıt verecek
Kılıçdaroğlu’nun üstü kapalı şekilde CHP’nin iç işlerine müdahale etmekle itham ettiği İyi Parti’de suskunluk hakim.
Dün Kılıçdaroğlu ile Akşener telefonlaşmadı.
Akşener, genel merkezinde grup başkanvekilleri ve Başkanlık Divanı’ndan önde gelen yöneticileri topladı.
CHP ile kriz masaya yatırıldı.
Alınan karara göre Akşener, çarşamba günü grup toplantısında, İmamoğlu’nun mağduriyetine değinecek. Cuma günü Fox TV’deki “İlker Karagöz ile Çalar Saat” adlı programda, Kılıçdaroğlu’na yanıt verecek. O güne dek konuşmama, yorum yapmama ve demeç vermeme kararı alındı.
Dün İyi Parti’nin ağır toplarından bir isme “CHP’nin iç işlerine müdahale mi ediyorsunuz?” diye sorduğumda şu yanıtı verdi:
“Bizim söylediklerimiz altı yedi aydır söylediklerimizin tekrarı. Bugüne kadar niye iç işlerine müdahale diye nitelendirmediler?”
Akşener’in Saraçhane’de İmamoğlu’na gösterdiği yaklaşımın adaylık mesajı diye yorumlandığını söyledim.
Bu yoruma itiraz etti.
Dedi ki:
“İmamoğlu’nun hakkı gasp edilmiş. Aday olmaz artık. Öyle bir duruma düşürdüler ki mümkün değil aday olabilmesi. Sadece dayanışma yapıldı. Yalnız bırakılır mı? Darbe yemiş adam. Aday yapmaya kalksanız iki ayda cezasını İstinaf ve Yargıtay’dan geçirirler.”
İyi Parti’nin ağır topu, Kılıçdaroğlu’nun tepkisini Cumhurbaşkanı adaylığına bağlıyor.
Şöyle dedi:
“Adaylığı çok içselleştirmiş. Bizim için isim çok önemli değil. Çok üstünde durmuyoruz. Fakat Kılıçdaroğlu ile kazanılamıyor. Anket yapıyorsun, risk var. Hem de yüksek.” Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı, adayın altı liderden biri olması görüşüne karşı çıkıyor. “Öyle bir mutabakat yok, öyle bir konuşma yok. Babacan, ‘İsim araştırması yapıyoruz’ demedi mi üç hafta önce. Masada dile getirilmemiş. Ocak ayında konuşulacak” diyor.
Akşener’in aday olmayacağını vurguluyor.
Altılı Masa bozulur mu?
“Asla” diyor, “Altılı Masa’dan herkes kalksa biz kalkmayız.”
Akşener’in yaklaşımını ve neler hissettiğini sordum.
Şöyle dedi:
“Böyle şeylerden etkilenecek biri değil. Meral hanım çok rahat o konuda. Biz ilkeler üzerine siyaset tapıyoruz. Kimse düşmanımız değil. Ama kazanmak mecburiyetinde olduğumuz bir Türkiye tablosu var. Bu tablonun yüklediği sorumluluk yok mu? Şu şartlarda seçim kaybetmek ne demek? İnsan içine çıkamayız. Harakiri mi yapalım, ne yapalım?”