Kılıçdaroğlu önemli bir hamle yaptı. Kamuda türbanı yasal hale getirmek için kılıf kıyafet yasasında değişiklik önerdi.
Bu hamlesinin iki nedeni var. Birincisi; fiili durumu yasal hale getirmek. Yönetmelikle verilen izni yasayla kalıcı kılmak, endişeleri gidermek. İkincisi; AKP’nin dilinden biz gidersek başınızı açmak zorunda kalırsınız, türban yasağı geri gelir, din elden gider söylemini kırmak…
Çünkü iktidarın elinde kullanacağı tek mermi kaldı; din…
‘Biz gidersek camiler yeniden ahır olur, biz gidersek gençler ateist olur’ söylemi şimdiden kırsalı sardı.
Bu söylemden en çok etkilenmesi beklenen kesim 45/50 yaş üstü muhafazakâr/mütedeyyin seçmen.
Gençlerin pek aldıracağını zannetmiyorum. Özellikle büyük kentlerde, özellikle batı hattında yaşayan gençlerin bir kulağından girer öteki kulağından çıkar.
Gezen hafta bu meseleyi ele almıştım. Gençlerin AKP ile arası iyi değil. Hele ilk kez oy kullanacak gençler çok mesafeli dedim. Gençlerin AKP’ye oy vermesi için hiçbir neden yok dedim.
Camileri iktidarın arka bahçesi, imamları da iktidarın propaganda örgütü haline getirmeye çalışan Diyanet İşleri Başkanı geçen gün beni doğruladı…
Dedi ki; "Kardeşlerim ne olursunuz, gençlerimize bunu böyle anlatalım. Çocuklarımıza böyle anlatalım. Onları namazsız, ibadetsiz bir Müslüman olarak yaşamaktan kurtaralım. En önemli vazifelerimizden biri budur. Topluyoruz, çarpıyoruz ulaştığımız sayı bir milyonu, bir buçuk milyonu geçmiyor. Cuma namazlarında hutbe verme imkânı buluyoruz. 8,5 milyon üniversite öğrencimiz var. Bu gerçekleri kardeşlerimize kim anlatacak?”
Diyanet Başkanı gençlere ulaşamıyoruz diye ağlıyor… Ağlamasına, haykırmasına gerek yok oturup düşünsün ektiğini biçiyor…
Diyaneti siyasallaştırırsan, dini araçsallaştırırsan olacağı budur.
Diyanet İşleri Başkanı Taliban zihniyetine yakın. Biliyorsunuz Taliban Afganistan’ı ele geçirdikten sonra ilk ziyaret ettikleri ülke Türkiye oldu. Dışişleri bakanlığında yaptıkları toplantıdan sonra koşa koşa Diyanet İşler Başkanlığı’na gittiler, Erbaş onları makamında ağırladı.
Çünkü İslam dinine bakışları aşağı yukarı aynı. Erbaş inanç kul ile Allah arasında olmasın, sokağa, mahalleye, ticarete, yargıya da yansısın istiyor.
Nasıl giyineceğine…
Nasıl yaşayacağına…
Nasıl davranacağına…
Nasıl yargılanacağına…
Din adına yüksek otorite karar versin görüşünde… Bir adım ötesi IŞİD ve Taliban zihniyeti…
Hal böyleyse, zihniyet buysa gençler neden seni dinlesin ki…
Sen bu ülkenin kurucusunu camilere sokmazsan, sen bu ülkenin kurucusunun adını imamların ağzına aldırmazsan, sen bu ülkenin kurucusuna Fatiha okutmazsan bırak gençleri yarın öbür gün orta yaşlı cemaat bile bulamazsın.
Cumhuriyet ürünü ama cumhuriyete düşman Diyanet İşleri olur mu?
Normal günler zaten hepsi boş, cuma namazına gidin artık eskisi kadar dolmuyor ve gençler yok!... Okulları var diyecekler, yazın da yoktular!..
Erbaş’ın gençlere ulaşamıyoruz açıklaması bile sorunlu. Gençleri kastederek demiş ki; ‘Onları namazsız, ibadetsiz bir Müslüman olarak yaşamaktan kurtaralım.’
Bu bakış yüzyıllardır süren, siyasal iktidarların hoşuna giden dini ibadetle sınırlama anlayışından başka bir şey değil…
Olsa İslam dinin özü adalettir, ahlaktır, sevgidir, saygıdır…
Sen bunları konuşmamak için, konuşturmamak için dini sadece ibarete sadece kılık kıyafete bağlarsan gençler de seni dinlemez.
İran’da kılıf kıyafetinin sokağa uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alınan, dövülerek öldürülen genç kıza yapılana tepki göstermezsen gençler seni dinlemez.
AKP’de tepki göstermedi. Kabul edilemez bulmadı. Sesini yükseltmedi. Onlar da gençlere ulaşamıyor.
Kılıçdaroğlu çok doğru ve yerinde hamle yaptı.
AKP’nin ‘biz iktidardan gidersek başınızı açarlar din elden gider’ propagandasını yerle yeksan etti…