CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, tutuklanalı bir hafta oldu.
Özer, PKK üyeliği iddiasıyla cezaevine konurken…
Hakkında terörizmin finansmanı suçundan bir soruşturma daha açıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Özer’in ‘bir tek silahı eksik’ diye düşünüyor.
Oysa Özer, 2013 yılındaki Çözüm Süreci’nde TBMM’ye davet edilerek, görüşüne başvurulanlar arasındaydı.
Evet, yanlış okumadınız.
AK Parti ve BDP’nin önergeleri doğrultusunda 9 Nisan 2013’te ‘Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu’ kurulmuştu.
Başkanlığına AK Parti Amasya Milletvekili Naci Bostancı seçildi.
11 üyesinden 10’u AK Partili, biri BDP’liydi.
CHP ve MHP üye vermedi.
Komisyon 43 konuğu davet etti.
Üçüncü sırada Ahmet Özer vardı.
Özer, 23 Mayıs 2013’te TBMM’de dinlendi.
Diğer konuklar arasında, İmralı’dan mektup getiren Ali Kemal Özcan, Prof. Mesut Yeğen, eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar ve eski Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi de vardı.
Komisyon sekiz şehirde 129 kişiyi dinledi.
Raporunu 25 Kasım 2023’te açıkladı.
Linki halen TBMM’nin internet sitesinde duruyor.
‘Kürtlerin yüzde 84’ü ayrılmak istemiyor’
Bu raporda Özer’in yorum ve tespitlerine genişçe yer veriliyor.
Özer, Türkler ve Kürtler arasındaki kaynaşma, birlikte yaşama ve ortak değerleri paylaşmanın bölünme ihtimalini geçersiz kıldığını belirterek, şöyle diyor:
“Bir sosyolog olarak gittim, bölgede araştırma yaptım. Kürtlere sordum, dedim ki: ‘Ayrılmak istiyor musunuz?’ Yüzde 84’ü ‘Hayır, biz ayrılmak istemiyoruz.’ (dedi).”
PKK’ya eleştiri
Özer, komisyona bir metin sundu.
Bu metinde, Kürt sorununun tarihsel arka planını aktarırken, Cumhuriyet’in ilk 15 yılı için “Bu dönem ret, inkar ve asimilasyon politikalarının yoğun uygulandığı bir dönemdir” görüşünü savunuyor.
Üyesi olmakla suçlandığı PKK’yı yer yer eleştiriyor.
12 Eylül’ün Kürt aktivizmini kırıp PKK’nın iddialarına itimat duyulmasına yol açtığını savunuyor. Örgütün ilk eylemini devlete ve kendisine karşı olan Kürtlere yaptığını ifade ediyor.
1990’lı yıllarda ılımlı Kürtlerle Türkleri birarada tutan sol şemsiyenin dağıldığını ve Kürt partisinin kurulduğunu söylüyor.
Özer, şöyle devam ediyor:
“Şiddeti reddeden, devletle işbirliği yapan Kürt aktörlerin PKK tarafından zulme maruz kalma riski vardı. Kürt aktörlerle işbirliği yapan Türklerin ise ‘Kürtçü’ veya 'Kürtlerin hesabına çalışan’ yaftasını alma riski vardı.”
AK Parti’ye övgü
Özer'in yansız bir tutum benimsemekle birlikte 2013’ün siyasi yelpazesinde AK Parti’ye daha olumlu baktığı söylenebilir.
AK Parti’nin 2007’den itibaren “bölge insanının etnik kültürel kimliğine daha toleranslı davrandığını, askeri tedbirler ve sınırötesi operasyonlara odaklanan rakiplerinin aksine barışçıl diplomatik yollara yöneldiğini, sorunun güvenlikten ödün vermeksizin barışçıl yöntemlerle çözülebileceğinin sinyalini verdiğini” ifade ediyor.
Özer, ‘Çözüm Süreci’ için şöyle diyor:
“Erdoğan ‘Ben olsam Öcalan’ı asardım’ dedikten dört ay sonra cesur bir adımla risk alarak, Öcalan’ı muhatap alan İmralı sürecini başlattı.”
Özer, Anayasa’dan ‘ırkçı’ vurguların çıkarılmasını savunuyor. Devletin bir ırkı, dini ve ideolojisinin olmayacağını kaydediyor.
Anayasa’daki Atatürk milliyetçiliği ifadesine itiraz ediyor.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini öneriyor.
Özer’in görüşleri özetle böyle.
Miroğlu Meclis’e, Özer cezaevine
Komisyonda Özer’le birlikte görüşlerine başvurulanlardan biri de Orhan Miroğlu’ydu.
Miroğlu, Özer’den keskin görüşlere sahipti.
Hatta 2007’de Demokratik Toplum Partisi’nin bağımsız milletvekili adayı olmuştu.
‘Çözüm Süreci’nde aldığı rol Miroğlu’na 2015’te AK Parti’den Mardin Milletvekili olmasını sağladı.
Halen AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi…
Miroğlu’dan daha ılımlı görüşlere sahip Özer ise CHP’ye girdi ve 31 Mart 2024’te Esenyurt’tan belediye başkanı seçildi.
Sekizinci ayında tutuklandı ve yerine kayyum atandı.
Miroğlu ile aynı siyasi çizgide yürüseydi, cezaevinde olmak ne mümkün, muhtemelen her akşam bir televizyon ekranında İmralı’ya ‘Umut Hakkı’nı değerlendiriyor olacaktı.
Özer: İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmayı hedefliyorlar
Ahmet Özer, avukatı aracılığıyla bana cezaevinden bir mektup gönderdi.
Özer’in mektubu şöyle:
“Ömrümü barışa adamış, bu uğurda onlarca eser, yüzlerce makale yazmış, başta Kürt meselesi olmak üzere çeşitli alanlarda araştırmalarla tanınan bir bilim insanıyım.
Hayatım boyunca teröre ve şiddete karşı durdum. Bir terör örgütü ile irtibatlandırılmayı zül sayarım. Bu kumpasta bana yöneltilen iddialar mesnetsizdir, hepsini reddediyorum.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in daveti ile çözüm komisyonunda sunum yapan bir akademisyenim.
On yıldan fazladır CHP üyesiyim. CHP’den milletvekili, Parti Meclisi ve belediye başkanlığı adaylıklarım var.
DEM Parti’den veya önceki siyasi partilerden aday olmadım.
Esenyurt’ta iki kişiden birinin oyunu alarak seçildim. Hakkımda çok kara propaganda yaptılar, halk itibar etmedi. O zaman seçimle elde edemediklerini yargı yoluyla ele geçirmeye çalışıyorlar, ancak kayyum halk iradesinin gaspıdır.
Meselenin ikinci kısmı, buradan sonuç alırlarsa İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmayı hedefliyorlar.
Üçüncü hedef, partimizin bu operasyonlarla iktidar yolculuğunu engellemek olacak.
Esenyurt’u ele geçirmek için önce beni suçlu ilan ettiler, şimdi suç unsurları yaratmaya çalışıyorlar. İleri sürdükleri boş iddiaları çürüttük. Bakalım, imajları alınmamış bilgisayar ve telefonlardan ne çıkaracaklar?
Kamuoyu, bu haksızlıklara göz mü yumacak? Öyleyse geçmiş olsun, değilse mücadele edilecek ve bunu başaramayacaklar! Çocuklarımızın daha özgür, demokratik bir ülkede yaşaması için Türkiye’nin önü açılacaktır, inanıyorum ki o günler yakındır.”
Yavaş’ın dilekçesinde MİT yok, adliyeden sızma iddiası var
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu 7 Kasım tarihli dilekçesine ulaştım.
Dilekçede, MİT’le ilgili bir iddia ya da suçlama yöneltilmiyor.
Yavaş, 2019 yılında açılan, tarafı olduğu sahte senet davasındaki belgelerin Melih Gökçek’le bağlantılı sosyal medya kullanıcısı Zihni Çakır’a servis edildiğini ileri sürerek, suç duyurusunda bulundu.
Gökçek’in adamını şikayet etti
Yavaş, Çakır için “Sözde gazeteci” ifadesini kullanarak, şöyle diyor:
“7.11.2024 tarihinde Twitter üzerinde şahsım aleyhine sözde gazeteci Çakır tarafından birtakım paylaşımlara konu yapılan bitmiş bir dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin, dosyanın tarafları dışındaki şahıslara ne şekilde, hangi yollarla ve neden servis edildiğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Adı geçen şahıs tarafından yapılan paylaşımlar incelendiğinde görülecektir ki bu şahıs paylaşımları ile tabiri caizse ‘Adliye benden sorulur’ havası yaratarak, adliyenin tüm birimlerinde söz sahibiymişçesine bir algı oluşturmaya çalışmakla, gerek şahsımın gerek adliye personeli ve yargı camiasının güvenirliliğini, itibarını ve toplumda yerleşik bir kanaat olan hukuka ve yargı mensuplarına duyulan güveni yerle bir etmektedir.
Bu sebeple savcılığınız nezdinde yürütülmüş ve nihayete erdirilmiş söz konusu dosya içeriğinin sözde gazeteciye kim tarafından, ne şekilde, hangi yollarla ve neden servis edildiğinin tespiti ile dosya içeriğini dosyanın tarafı olmayanlara servis edenlerin ve sosyal medyada paylaşan adı geçen şahsın Türk Ceza Kanunu ile ilgili maddeleri uyarınca hakkında resen suç duyurusunda bulunulmasını arz ve talep ederim.”
Yavaş, 9 Kasım’da yaptığı açıklamada, 2021 yılında benzer bir teşebbüsle karşı karşıya kaldığını, o gün de dilekçe verdiğini ancak yanıt alamadığını söylüyor.
Bakalım, bu kez yanıt alabilecek mi?