Dünkü yazımda ‘Erdoğan seçimi, kaybederse üst düzey bürokratlar direnir mi?’ diye sormuş yanıt aradım.
Seçimle birlikte 500’den fazla bürokratın görev süresinin sona ereceğine dikkat çektim.
Direnmeleri zor, direnemezler dedim.
Çok ilgi çekti. Bu durumu çoğu kişi bilmiyormuş. O halde meseleyi biraz daha açayım. Erdoğan 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı seçildikten yaklaşık 15 gün sonra üst düzey kamu yöneticilerine ilişki kararname yayınladı.
Üç nolu Cumhurbaşkanı kararnamesi…
Dördüncü maddesi şöyle diyor: Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alanların görev süresi, atandıkları tarihte görevde bulunan Cumhurbaşkanının görev süresini geçemez. Cumhurbaşkanının görevi sona erdiğinde, bunların görevi de sona erer. Ancak bunlar, yerlerine atama yapılıncaya kadar görevlerine devam eder. Görev süreleri sona erenler, yeniden atanabilir. Bunlar, görev süreleri sona ermeden de Cumhurbaşkanınca görevden alınabilir.
1 sayısı cetvelde kimler yok ki…
Birinci sıraya Diyanet İşler Başkanı’nı koymuşlar. Protokolde önlere çekildiği için olsa gerek. İkinci sırada MİT Müsteşarı var. Liste uzayıp gidiyor…
Göz atalım: MGK Genel Sekreteri, Devlet Denetleme Kurulu Başkanı, Savunma Sanayii Başkanı, bakan yardımcıları, Cumhurbaşkanı ofis başkanları, Cumhurbaşkanlığına bağlı kurum ve kuruluş başkanları, TRT Genel Müdürü, Merkez Bankası Başkanı, Valiler, büyükelçiler, TMSF Başkanı, TUİK Başkanı, YÖK üyeleri, Sayıştay Başsavcısı, Özelleştirme Dairesi Başkanı, Rektörler, Gelir Dairesi Başkanı, bakanlıkların teftiş kurulu başkanları ve üyeleri, Diyanet işler Başkan yardımcıları, Milli istihbarat Teşkilatı Başkan Yardımcıları, Merkez Bankası başkan yardımcıları vb…
Kısaca üst düzey bürokratların görev süresi seçimle bitiyor. Erdoğan yeniden seçilse de bitiyor, seçilmese de bitiyor.
Seçilen cumhurbaşkanı tümüyle veya bir kısmıyla çalışmak ister veya istemez bu ayrı. Yerlerine yeni isimler atanana kadar görevleri başında kalacaklar ama seçim sabahından itibaren topal ördek konumundalar.
Kimse verdikleri emirleri yerine getirmez. Kimse gidici olanın lafını dinlemez.
Bu yüzden 15 Mayıs sabahı hiçbiri yok dedim.
AKP iktidardan düşerse, Diyanet işleri Başkanı koltuğunu kaybettiğini anlarsa belki son bir hamleyle 90 bin camide sela okutabilir. Onu bilemem. Ama bunun ötesinde kimse hiçbir şey yapamaz.
Bir de şu var… 14 Mayıs’ta seçim olursa tabi… Bir süre önce yazdım. Siyasi kulislerde AKP’nin YSK üzerinden seçimi erteleteceğinin konuşulduğuna dikkat çektim.
Senaryo şu: Erdoğan seçim kararı alacak, YSK 14 Mayıs’a yetiştiremem, seçmen kütükleri allak bullak oldu. Kim nereye göç etti, kim öldü kim kaldı belli değil diyerek seçimi 18 Haziran’ın da ötesine erteleyecek.
Mesela sonbahara… Kim ne yapabilir ki!...
Anayasa’ya aykırı ama YSK teknik nedenlerle yapamıyorum süreye ihtiyacım var derse, itiraz edeceğimiz merci yok.
Erdoğan önceki gün 14 Mayıs’ta seçim olacağını işaret etmesine rağmen bu olasılık son günlerde yeniden konuşulmaya başlandı.
Nedeni de şu: Deprem bölgesinde özellikle Hatay, Adıyaman ve Maraş’ta enkazın kaldırılması dört, beş ay sürecek. Ortalık derlenip toparlanmadan, yeni konutların temeli atılmadan enkaz ortada dururken, acılar tazeyken Erdoğan seçime gitmez deniliyor…
Dünkü yazım üzerine bana yöneltilen bir soru da şu. Erdoğan üst düzey kamu yöneticileri için neden böyle bir düzenlemeye gitti? Kendinden sonra ekibinin orada kalması işine gelmez miydi? Yerine geleni uğraştırmaz mıydı?
Erdoğan’ın amacı başkaydı. Bu düzenlemeyle, üst düzey bürokratların geleceğini kendine bağladı. Onları devletin kalıcı bürokratı olmaktan çıkardı, kendinin bürokratı yaptı. Kaderimiz bir dedi. Kaybedersek beraber kaybedeceğiz dedi.
Valilere, rektörlere, MİT’e, Diyanet’e, büyükelçilere, TRT’ye birçok kuruluşa… Buna göre davranın mesajı verdi.
O kararname parti devletinin ilk adımı, ilk yasasıydı!
15 Mayıs sabahı
hiçbiri yok!
halktv.com.tr yazarı Mehmet Tezkan yazdı: 15 Mayıs sabahı hiçbiri yok!