İş insanı Osman Kavala’nın tutuklu bulunduğu 17 sanıklı Gezi Ana Davası İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. 2019 yılından beri devam eden dava, pazartesi gününe ertelendi. Pazartesi gnü karar çıkması bekleniyor.
halktv.com.tr Muhabiri Seyhan Avşar, davayı duruşma salonunda takip etti. Duruşmadaki gelişmeler şöyle:
17.00 Sanık avukatlarının bir kısmı savunmalarını tamamladı. Hakim, duruşmayı pazartesi gününe erteledi.
14.16 Yiğit Ali Ekmekçi’nin ardından bin 634 gündür tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala savunma yaptı. Kavala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve bazı siyasilerin bu davaya ilişkin açıklamaları ve tutukluluğunun soyut gerekçelerle sürmesi nedeniyle savunma yapmama kararı aldığını anımsatarak, “Yapacağım savunmanın alınacak karara etki edeceğini düşünmesem de kamuoyuna saygı gereği açıklamalarda bulunacağım. Yargı süreci siyasi etki ile deformasyona uğramış, kamu yetkisinin kötüye kullanıldığı bir süreç yürütülmüştür” dedi.
Hakkındaki yargısal sürecin işleyişine değinen Kavala kendisini cezaevinde tutmak İçin Gezi protestolarına katılan binlerce kişinin itibarsızlaştırmak istendiğine dikkat çekti. Kavala savunmasında özetle şunları söyledi:
Gezi protestoları kamuoyunun gözü önünde gerçekleştiğinden o dönem bu protestoların bir darbe girişimi olduğuna yönelik komplo teorisi tutmadı, hükümet de bu komployu benimsemedi. Yoksa Başbakan kendisini devirmek isteyenlerle görüşür müydü? Keza George Soros da 2015’de Türkiye’ye geldiğinde hükümet yetkilileri ile görüşmüştü.
Henri Barkey'nin Adana'ya gittiği tarihte benim de Fransa'ya gitmiş olmam çok önemli bir bulgu olarak iddianamede yerini almış. Yani her türlü keyfi uygulama için kullanılacak bir suç ilan edilmiş. Avrupa Konseyinin dosyayı AİHM’ye göndermesinden sonra dava bir an evvel karara bağlanmak istendi. İkinci iddianamenin süresi doldu yani. İkinci iddianame sadece beni cezaevinde tutabilmek için hazırlanmıştı. Gezi protestolarının Soros ve dış güçlerce planlandığı, benim bunun organizasyonunu gerçekleştirdiğim kurgusunun daha sonra FETÖ üyesi olmakla suçlanmış bir savcı tarafından hazırlandığını biliyoruz. Bir masa, bir sandalye, poğaça ve eczaneden alınmış maskeleri götürerek Gezi’nin finansmanını sağladığım iddiası akla uygun değildir. Gezi'nin dışarıdan yönetildiğine dair delil gösterilemedi. 80 ile yayılan protestoları yönlendirdiğim iddiası akla uygun değildir, sadece poğaça ve eczaneden alınmış maskelerle gittiğim Gezi’nin maddi ihtiyaçlarını karşıladığım iddiası saçmalıktır. Protestoculara akıl hocalığı yaptığım iddia ediliyor. 30 yıl sivil toplum kuruluşlarında çalışmış biri olarak görüşlerimi kamuoyuyla, siyasetçilerle paylaşırım. İddianamede de belirtildiği gibi hükümet yetkilileriyle de toplantılara katıldım. Suç eylemine destek vermemle ilgili bir delil ortaya konamamıştır. Taksim yayalaştırma projesine açık bir şekilde karşı çıktım, toplantılara kapatıldım. Evime yakınlığı nedeniyle eylemleri gördüm. Parka bir masa götürdüm. Fidan ekme eylemine bizzat katıldım. Hiçbir faaliyetimi gizli kapılar ardında gerçekleştirmedim. Gezi Parkı üstünde birkaç ağacın bulunduğu boş bir arsa değildir. Milyonlarca İstanbullunun yararlandığı, kamu için büyük öneme sahip bir alandır. Bu parkın tahribinin engellenmesi, yapılaştırmanın durdurması, parkın park olarak kalması kamu yararına olmuştur. Gezi protestolarının George Soros tarafından düzenlendiği iddiası protestoya katılan vatandaşlarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik bir iddiadır. Bu iddia, araştırma sonucu ulaşılmış herhangi bir delile değil, Soros’un Arap Baharı arkasındaki kişi olduğu algısına dayanmaktadır ve iddianamede de böyle yer almıştır."
13.08 Sanık Yiğit Ali Ekmekçi söz aldı. Ekmekçi, “Anadolu Kültür A.Ş. 20 yıldır bir çok etkinlik düzenlemiştir. Defalarca kez incelemeler yapılmıştır. Anadolu Kültür A.Ş.’nin Gezi’yi fonlandığına dair bir delilde bulunamamıştır. Anadolu Kültür’ün kapatılması talepli açılan dava ise reddedilmiştir. Savcılık MASAK raporlarına rağmen Anadolu Kültür AŞ'yi suçlamıştır. Faaliyetleri hala süren bir vakfı 'bölücü faaliyetler yürüten bir vakıf' olarak nitelemiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kişiler ve kurumlar hakkında pervasız suçlamalarda bulunmaktan çekinmemiştir. Savcılığın hayal mahsulu bütün suçlamaları reddediyorum, akla mantığa aykırı girişimlere son verilmesini talep ediyorum” dedi.
12.15 Sanık Tayfun Kahraman kürsüye geçti. Kahraman, Yapıcı ve Atalay ile ortak olan savunmasını okudu.
11.29 Sanık avukat Can Atalay söz alarak mütalaaya ilişkin beyanda bulundu. Atalay savunmasının sanıklar Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman ile ortak olduğunu söyledi. Atalay, "Sayın yargıç bu bir yargılama faaliyeti değildir. Sizi heyetinizdeki yargıçları tanımam şahsi bir hususum yoktur, ama ağır cezada yargılanan biri olarak bunu demek zorundayım bu bir politik bir faaliyettir. Bu bir yargılama faaliyeti değildir. Bu politik bir temaşa. Siz, Recep Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda mahkum ettirmeye yemin ettiği bir prosedürü izliyorsunuz. Ceza Maddesi Kanunu'nun 1. maddesini ihlal ediyorsunuz. Duruşma sırasında mütalaa okunmadığı, iddianame bize ulaşmadığı halde önceki celse ‘size son kez süre veriyorum. Sırf Recep Tayyip Erdoğan istedi diye bize ceza vereceksiniz.
Bu mütalaa adına emperyalizm diyemeden bizi emperyalizmle işbirliği ile suçluyor. Otpor, Sırp bir şahsın ismi falan geçiyor. Tüm iddia tek bir telefon konuşmasına bağlı. Avukatım ‘dinleyin ses kaydını’ dedi. Dinlemediniz. Edip Şahiner bunu diyebilir. O AKP taşra teşkilatında bir memur. O der ama siz diyemezsiniz" dedi.
11.16 Sanık Mine Özer söz aldı. Özer beraat ettikleri davadaki iddiaların teker teker önlerine konulduğunu söyleyerek, “Üstelik bunu gizlisi saklısı olmayan kanunlara aykırı olmayan olay ve olguları süsleyerek yapıyor. Suç savcı iddia edince mi oluşuyor yoksa iddialar kanıtlanınca mı? Fiilen gerçek olmayan şeyler nasıl kanıtlanacak? Neden bizim olmayan bir şeyi kanıtlamamız isteniyor. İddiaların kanıtlanmasını defalarca kez tekrarlamamıza rağmen kayıtlara geçti denildi. Mütalaada hakkımda bazı asılsız iddialar var. 7 Kasım 2011 tarihinde Mücella Yapıcı ile irtibat kurduğum o tarihten önce irtibatımızın olmaması. Ee bu normal onlar bir meslek örgütü olarak Gezi Parkı’na duyarsız kalmadılar. Birincisi Anadolu Kültürün şirket olması meselesi. Bu bir suç değil. Ticaret mahkemesinde de bu konuya ilişkin açılan davada lehimize sonuçlandı.
Gezi’yi fonlamak için aracı olduğum iddiası var. Bu iddiayı hakaret sayarım. Yeterli param olsaydı gaz maskesi alıp herkese dağıtırdım. Ben Yargı dizisindeki Pars savcıyı istiyorum. Bütün bu iddialar asılsız beraatimi talep ediyorum” dedi.
Atalay savunmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Kapitalizme karşı sosyalizm sayın başkan. Ancak çoğulcu ve demokratik bir ortamla bu karanlıktan çıkılabileceğine inanıyorum. Demokrasiyle hiçbir alakası olmayan ülkesini tiranlıkla yönetim bağımsızlıkçılık lafları edenleri, üst akıl falan diyip emperyalizmin adını koyamayanları ifşa etmekten yılmayız”
10.38 Sanık Mücella Yapıcı söz aldı. Yapıcı, “Arkadaşlarım ve Gezi'ye katılan milyonlarca yurttaştan biri olarak bir şeyler söyleyeceğim. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor ve bu beyhude çabaları reddediyorum. Çünkü bizler Gezi'yi yaşadık ve biliyoruz. Gezi direnişi bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketidir. Birlikte konuşup karar vermenin, yaşamın her türlüsüne sahip çıkmanın duvar yazısı olmuştur. İddia makamı çaresizce ve defalarca iddia etse de içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Olamaz da. Bu iddia, tüm olayların akışına, mantığın sınırlarına ters. Milyonlarca insanı haftalarca sokağa dökecek tek şey halkın kendi iradesidir. Bu iddianameler ve ithamlar bir zümrenin eseriyken o gerçekliğin şahidi milyonlardır. Gezi direnişini terörle vs. özleştirmek temelsiz bir yorumdan ibarettir. Gezi direnişlerinin son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleşmesi hakikatin kendisidir. Osman Kavala ile ben Türkiye’nin en büyük toplumsal eylemini telefonda konuşarak sağlamışız bravo bize” dedi.
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’nın da; İstanbul’un kent merkezinde kalan son müşterek, kamusal, yeşil ve afet sonrası toplanma alanının AVM’leştirilmesine ilişkin söz söyleme görevi vardır” diyen Yapıcı, “Yok saydığınız, suç saydığınız bu görev; Anayasa’da yer alan yürütme ifadesinin bütünlüğü ilkesidir. Ben ve arkadaşlarımın haklarını kullanması ve Anayasal görevlerini yerine getirmesi TCK'nin 312. maddesi uyarınca hükümete karşı suç olarak nitelenemez! Gezi’yi büyüten ve kitleselleştiren Taksim Dayanışması veya bireysel katılımcıların sosyal medyadan yaptığı destek çağrıları değil, toplumsal gerilimi artıran polis şiddeti ve dönemin hükümetinin bu gerilimi yatıştırmaktan uzak açıklamalarıydı. Objektif olarak olaylar incelenirse, sürecin son derece spontane, anlık ve kendiliğinden evrildiği açıktır. Bunca belirsizlik ve bilinmezlik içinde, bırakın öncesinden planlamayı, toplumun anlık reaksiyonunu ne ön görmek ne de organize etmek mümkün olabilirdi. Bu nedenle, bir kez daha burada Gezi direnişini karalamak için oluşturulan zorlama senaryoya karşı yaşananları ve Taksim Dayanışması’nı tekrar anlatma zorunluluğunu hissediyoruz” ifadelerini kullandı. Gezi direnişinde yaşananları anlatan Yapıcı, “Gezi fonla açıklanamaz. Her şey imece usulüydü. Belki siz anlayamazsınız ama rantı değil ekmeği paylaşmanın onurlu bir yanı vardır” dedi.
10.30 Sanık Hakan Altınay söz alarak mütalaaya karşı savunma yaptı. İddianameyi dehşet içerisinde kalarak okuduğunu belirten Altınay, “Bana ve eylemlerine dair iddiaları tek tek açıklayacağım. İddia makamı Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür’de yöneticilik yaptığımı söylüyor. Bu kurumlar İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce incelendi ve Gezi ile alakasının olmadığı kaydedildi. Dahası bu derneklerin yöneticisi değilim. Biz nasıl yol alacağız bu kadar temel şeyler görmezden gelinirken hakikate nasıl ulaşacağız. İddia makamı dosyadaki ‘tapelerin yeniden incelendiğini’ söylüyor. ‘Zehirli ağacın zehirli maddesinin zehrini çözdük’ diyor. Bu ülkenin meclisinin bombalandığını hatırlatmama gerek olmadığını düşünüyorum. Benim telefonumu dinleten savcıların FETÖ’den ağır cezalar aldığını unutmayalım. Bu hukuka aykırı delilleri kabul etmiyorum. Sadece beraatimi talep etmiyorum. Özür bekliyorum” dedi.
10.21 Duruşma başladı. Tutuklu iş insanı Osman Kavala duruşmaya SEGBİS ile katıldı. Tutuksuz sanıklar duruşmada hazır bulunurken, duruşmayı çok sayıda siyasetçi, avukat ve onlarca izleyici takip etti. Duruşma salonunda yer olmaması nedeniyle çok sayıda yurttaş ise adliye koridorlarında beklemek zorunda kaldı.
Ne olmuştu?
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin davada duruşma savcısı mütalaasını açıklamış ve Osman Kavala ve Ayşe Mücella Yapıcı'nın 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilirken, 6 sanığın ise 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme' suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
Mütalaada ayrıca, haklarında yakalama kararı bulunan ve 'olayların organizatörleri' oldukları öne sürülen sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dava dosyalarının ayrılarak, yakalama kararı infazlarının beklenmesi talep edilmişti.
Duruşmada sanıklar ile avukatlarının son kez esasa ilişkin mütalaaya karşı savunma yapmaları ve sonrasında davada kararın çıkması bekleniyor.
Gezi yargılanamaz'
Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması yapan Taksim Dayanışması, "Akıl ve hukuk dışı bu dava derhal geri çekilmeli, Osman Kavala serbest bırakılmalıdır" çağrısı yaptı. Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: "Arkadaşlarımızla birlikte ülkedeki tüm yurttaşlar yargılanıyor. Milyonlarca insanın hak ve adalet için verdiği mücadeleyi yargılamanıza izin vermeyeceğiz. Akıl ve hukuk dışı bu dava derhal geri çekilmeli, Osman Kavala serbest bırakılmalıdır. Ülke tarihinde bir onur sayfası olan Gezi Direniş'ini karalama çabasından derhal vazgeçin. Herkesi Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep nlrlikte baskılara direnmenin yolu Gezi'nin gerçek tarihine sahip çıkmaktır. Gezi yargılanamaz"