Gençler, Erdoğan’ın katıldığı yayında “Oy moy yok, sandıkta görüşürüz” diyerek 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine göndermede bulundu. Konu sosyal medyada gündem olurken, anket firmaları ‘Z Kuşağı’ alarak tanımlanan 2000’den sonra doğan gençlerin yaşadığı gelecek kaygısı ile iktidara olan tutumunu BirGün’e değerlendirdi.
Birgün'den Mehmet Emin Kurnaz'ın haberine göre; Yeni nesil gençliğin oldukça seküler bir yaşam biçimini benimsediğinin altını çizen Avrasya Araştırma Şirketi Başkanı Kemal Özkiraz, “Gençlerin iktidara olan tepkisinin asıl nedeni iş bulamama sorunu, iş bulsalar bile elde ettikleri geliri özgür bir şekilde harcayamama kaygısı” olduğunu vurguladı. SONAR Araştırma Başkanı Hakan Bayrakçı’ya göre ise dünyayı birçok pencereden takip edebilen bu gençler, özgürlüklerine yönelik en küçük müdahale hissettiklerinde büyük bir tepki potansiyeli barındırıyor.
Yaşam tarzı tehdit olarak görüldü
“AKP 2010’dan sonra gençler için hiçbir şey söylemez olduğu gibi bu gençlerin nezdinde de hiçbir şey ifade etmeyen bir parti konumuna geldi” diyen Avrasya Araştırma Şirketi Başkanı Özkiraz: “40 yaş üzerine milliyetçilik ve din belli oranda etki ediyor ancak 30 yaş altı için hiçbir şey ifade etmiyor. Özellikle Z Kuşağı için AKP’nin baskıcı, topluma ödevler veren söylemleri hiçbir şey ifade etmediği gibi bir de nefret figürü haline geliyor. Çünkü AKP bu kuşağın yaşam tarzını kendisi için bir tehdit olarak gördüğünü alenen ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.
Açığı İmam hatiple kapatmaya çalıştılar
Türkiye’de her yıl seçmen bazında 1.25’lik artışın olduğunu belirten Özkiraz, bunun da dört yıllık bir seçimde 5-6 puanlık bir seçmen kitlesine dönüştüğünü ifade etti. “Cumhur İttifakı gençler arasında Y kuşağı dediğimiz bir önceki kuşakta bile 4’te bir oy alabiliyordu” diyen Özkiraz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onun da ağırlıklı kısmı zaten Ülkü Ocakları üzerinden MHP’ye yönelim olarak karşımıza çıkıyordu. Yani AKP’ye yönelen bir gençlik yok, zaten en yaşlı seçmen kitlesine sahip parti AKP. Gençlik örgütlenmeleri var ama bu da kırsal kesimde İmam Hatip kökenli gruba hitap ediyor. Öbür grupla yaşam tarzı çok farklı bir kesim bu, hatta AKP’li gençlere baktığınızda seküler akranlarının yaşam tarzına öykündüklerini görüyoruz. Aileden gelen bir muhavazakarlık varsa, bir kısmı AKP’li oluyor. AKP işte bu açığını kapatmak için tüm okulları İmam hatipleştirme projesine yöneldi. Gençlerden hiçbir zaman Türkiye ortalamasında aldıkları kadar oy alamadılar bundan sonra da alamayacaklar gibi görülüyor.”
Gençler otoriteye boyun eğmiyor
Bugünkü genç kuşağın en hassas noktasının özgürlük alanlarına yönelik müdahale olduğunu belirten SONAR Araştırma Başkanı Bayrakçı ise şöyle konuştu:
“Bu gençler teknolojinin ve çağın imkanlarını sonuna dek kullanarak dünyayı onlarca yüzlerce kameradan izleyebiliyorlar. Onların hızına iktidarlar yetişemiyor. Çok farklı kanallardan beslendikleri ve özgürlük düşüncesinin en hassas noktaları olması sebebiyle hiçbir iktidar tarafından kolayca şekillenemeyen bir yapı ortaya çıkıyor. Bir gelecek kaygısı yaşıyorlar ancak öte yandan özgüvenleri de yüksek.
Bugün siyaset muhavazakar-seküler ya da Atatürkçü ikileminde ilerliyor. Bugün gençlik içinde MHP’ye yönelimli gençlerin bile Cumhurbaşkanlığı ya da İBB Başkanlığı seçimlerinde muhalefetin adaylarına yönelebildiğini gördük. Bu gençler genel olarak muhalefetteki partileri daha özgürlükçü buluyorlar. Bugün sosyal medya yasaklamaları gündeme geliyor, hükümetin böyle yasaklamalarla ilerlemesi imkânsız.”
***
Z Kuşağını otokratik bir dille yönetemezler
‘Z - Bir Kuşağı Anlamak’ kitabının yazarı, Araştırmacı Evrim Kuran: Ben Z Kuşağına küresel köyün kaygılı çocukları diyorum. Dünyanın her yerinde kaygılı olsalar da, bizde durum biraz daha katmerli. Öncelikle şunu belirtmek isterim, ülkede tek tip bir Z kuşağı yok. Kutuplarının arası gitgide açılan mahalleler var. Ancak kaygıda ortaklar. Farklı mahallerinin çocuklarıyla yaptığımız araştırmalarda Türkiye’de yaşamak denince akıllarına ilk gelen çağrışımları sorduğumuzda aynı sözcükte buluştuklarını görüyoruz: Zor. Milenyum çağı gençleri ile yaptığımız çalışmalarda uzun zamandır karşımıza çıkan önemli bir temel değer: Adalet. Y kuşağının adalet ve eşitlik söylemlerini öncül kuşaklara göre çok daha fazla ve yüksek sesle talep ettiklerine yakın tarihimizde şahit olmuştuk; ancak Z’ye gelindiğinde bu talep daha da belirgin bir hal alıyor. Araştırmalarımızda hem düşük hem yüksek gelir grubu mahallelerin çocukları dünyada tek bir şeyi değiştirebilseydin o şey ne olurdu sorusuna ilk sırada adaletsizlik ve eşitsizlik yanıtını veriyor. Sadece kendilerine karşı değil; içinde yaşadıkları toplumun genelinde haksızlıklarla karşılaştıklarında tepkisel bir kuşakla tanışıyoruz. Böylesi bir kuşağı didaktik ve otokratik bir dille yönetemezsiniz. Hatta artırıyorum, böylesi bir kuşağı yönetemezsiniz; ama isterseniz ve empati kabiliyetiniz yeterliyse, onlarla birlikte değişimi yönetebilirsiniz.
***