Avukat Can Atalay, Gezi Parkı Davası'ndan ötürü 25 Nisan'dan bu yana Silivri F Tipi Cezaevi'nde yatıyor.
Suçu ağır.
'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçuna yardım!'
Verilen ceza, dile kolay, 18 yıl.
Cana mı kıymış?
Otobüs durağına bomba mı bırakmış?
Darbeye mi yeltenmiş?
Hiçbiri.
İddianameye göre Atalay, Gezi Parkı'nın imara açılmaması için mücadele eden Taksim Dayanışma Derneği'nin sözcüsüydü. Gezi Parkı eylemlerinin forumlar halinde İstanbul ve Anadolu'ya yayılması için Garaj İstanbul adlı mekandaki toplantılara katıldı. Savcıya göre Atalay, "Gezi Parkı kalkışmasını derinleştirip yaygınlaştırmak amacıyla çalışma gruplarında yer almak, toplumsal hareketliliği kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmek için ülke genelindeki forumlara katıldı."
Görüyor musunuz, müebbetlik suçu.
Kuracaksın Gezi Parkı'na idam sehpasını, ibreti alem için sallandıracaksın!
Atalay'ın Gezi Parkı'ndaki açıklamaları ve 2014'te Validebağ korusundaki eylemlere katılması da suç gösteriliyor.
Oysa bunlar barışçıl, yasal ve demokratik eylemler.
Kanıt dedikleri, hukuka aykırı şekilde elde edilmiş telefon görüşmelerinden oluşuyor.
Atalay, 2019'da bütün sanıklarla birlikte beraat ettiği, bir gün bile tutuklu yargılanmadığı Gezi Davası'nda, üç yıl sonra delil değişikliği olmaksızın, siyasi kinden ötürü 18 yıla çarptırıldı ve içeri atıldı.
Atalay'ın baştan sona takip ettiği davalardan biri yargılandığı Gezi Davası ise, diğeri de avukatı olduğu Sakarya'daki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda 2020 yılında yedi işçinin öldüğü, 100'ü aşkın işçinin yaralandığı patlamanın yargılamasıydı. Bu davanın karar duruşması 31 Ocak'ta yapıldı.
O gün ilk önce aileler konuştu.
Ardından Atalay.
Şöyle dedi:
"Bu dava işçi sınıfımızın ve emekçi halkımızın davası. Türkiye'de en ucuz maliyet kalemi, işçi canı. Soma'da da böyleydi, Ermenek'te de böyle, burada da böyle..."
Kaçak barut üretildi
Büyük Coşkunlar Fabrikası Davası'nın gerekçeli kararı, Atalay tutukluyken açıklandı.
Karara göre Sakarya Valiliği, 5 Kasım 2018'de Büyük Coşkunlar'da kara barut ve dumansız barutu üretim tesisi için kuruluş ön izni verdi. Ancak inşa izni olmadığından üretim yapılamayacağı, iznin alınmasından sonra kuruluş izninin verilebileceği belirtildi. Buna rağmen barut üretildi.
Fabrikada, Çinli Usta Yang'dan kaynaklı 'Çin Mahallesi' diye adlandırılan imalathanenin 50 metre aşağısında birbirine 15-20 metre uzaklıkta dört yapı vardı ve bunların ruhsatları yoktu. Bu yapılarda 'misket' adı verilen patlayıcılar depolanıyordu. Fırınların bitişiğindeki nitroselilöz eleme ve kurutma yeri de ruhsatsızdı. Hem ruhsatsız yapılar, hem ruhsatta depo olarak kayıtlı olmamasına rağmen depo olarak kullanılan yer mevzuata uygun değildi.
Kurutma ve barut makina diye gösterilen bina, misket deposu...
Depo diye gösterilen, kimyager odası...
Karıştırma odası ise barut üretim atölyesi olarak kullanılıyordu.
10 ton TNT eşdeğerinde
Kararda şöyle deniliyor:
"Patlamanın bu denli büyük etki yaratmasının sebebi olarak başlıca Çin Mahallesi'nde usule aykırı barut üretimi ve depolanması olduğu tartışmasızdır. Patlamadan önce yaklaşık 1,5 yıl Yang ustanın gösterdiği tarifle barut üretiminin denendiği, üç-dört ton barut üretildiği ve depolandığı, büyük kısmının üretimde harcandığı, 700-800 kilogram barut kaldığı, yurt dışına gönderilecek siparişlerin depolarda muhafaza edildiği, bir kısmının koku ve nem yapması nedeniyle depodan çıkarılarak kurumaları için yere serildiği, bu gibi durumların yüksek riskle çalışan işyerinde büyük tehlike arz ettiği..."
Karara göre 10.011 kilogram, yaklaşık 10 ton TNT eşdeğerinde patlayıcı infilak etti.
Baba-oğul işveren Yaşar Çoşkun ve Ali Rıza Çoşkun'a bilinçli taksirle ölüme yol açmaktan 16 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Coşkunlar'ın tedbirleri almadıkları, yüksek riske ve önceki kazalara rağmen izinsiz barut üretildiği ve ruhsatsız yapılar olduğu vurgulandı. Bir sanık 12 yıl 6 ay, dört sanık 6 yıl 8 ay hapse çarptırıldı.
'Çin Mahallesi' adlı imalathanenin sorumlusu olan, salgından önce Çin'e giden Yang Weibing hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.
Gel gör ki Çinli usta kayıplara karıştı.
Aranıyor, bulunamıyor.
Adalet gibi.
Can ucuz, adalet pahalı
Büyük Coşkunlar'da kaçak barut üreterek, bu barutları ruhsatsız dopolarda saklayarak yedi işçinin can vermesine, 100'den fazlasının yaralanmasına yol açan MÜSİAD üyesi patronlara 16 yıl 3 ay ceza layık görülürken...
Biricik suçu, Gezi'de ve Validebağ'da barışçıl ve demokratik eylemlerine katılmak ve sözcülük yapmak olan Hendekli ailelerin sosyalist avukatı Can Atalay 18 yıla çarptırılıyor.
"Türkiye'de en ucuz maliyet kalemi işçi canı" ise...
En pahalı ürün de adalet.
Sadece iktidar ve servet sahipleri, Beşli Çete ve yandaş müteahhitler, gözü dönmüş partizanlar ve müritler 'adalete' erişebiliyor.
Atalay'ın dediği gibi:
Soma ve Ermenek'te de böyle.
Sakarya Hendek'te de.
Gezi'de de.
Kahramanmaraş Katliamı dosyası yine verilmedi
Avukat Seyit Sönmez, 111 yurttaşın can verdiği Kahramanmaraş Katliamı Davası'nın dosyasına ulaşmak için 10 yıldır çabalıyor.
İlk önce 2012'de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na (KKK) başvurdu.
Avukatlık vekaleti olmadığı için reddedildi.
Bu kez Sönmez, katliamda öldürülen Hacı Bektaş Bozkurt ve Cemal Nayır'ın akrabalarından vekaletname aldı. Gel gör ki, özel hayat gerekçesiyle geri çevrildi.
Sönmez, geri adım atmadı.
2017'de davanın sanıklarından Ali Karahan adına KKK'nin kapısını çaldı. Karşısına 'devlet sırrı' çıkarıldı. Karahan'ın beraat etmiş olması da red gerekçesi olarak gösterildi.
Sönmez ise ceza alan Ali Murat Çağlar adına vekaletname örneği istedi.