Dün İstanbul'daki Sabiha Gökçen Havalimanından bindiğim Ankara uçağında onlarca yolcuyla selamlaştım. Kimilerini ismen ve simaen tanıyorum. Kimileri de beni biliyor. Hani evinizin sokağından geçerken komşularla karşılaşırsınız ya, işte öyle.
En önde CHP İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, arkada eski Türk Hava Yolları Genel Müdürü Candan Karlıtekin ve Deva Partisi yöneticileri, biraz ötede yazar Necdet Saraç, cam kenarında eski TMSF Yönetim Kurulu üyesi ve Gelecek Partisi'nden Abdullah Güzelgüder ve koridorda TELE 1'in Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ var.
Bir uçak düşünün ki, Türkiye gibi.
Hepimiz Ankara Bilkent Otel’deki ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ toplantısının katılımcısıyız.
TBMM'ye sığamayanlar salona sığdı
Davetliler 13.30’daki basın toplantısından önce otel lobisinde toplandı. Herkeste tatlı bir telaş, iyimser bir çekingenlik ve “Yabancılık çeker miyiz?” endişesi vardı.
AK Parti hükümetinde bakanlık yapan Nihat Ergün ve Selma Aliye Kavaf ile vaktiyle TBMM’ye sığamayan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, şimdi bir salonda yan yana...
Etkinlikte partilerin alfabetik sırasına göre altı genel başkan yardımcısı ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ metnini bölümler halinde okudu. Ardından liderler sahneye çıkıp önünde ‘Yarının Türkiyesi için’ yazısı bulunan masada metni imzaladı.
Memleket Masası
Dünkü buluşmanın ayırt edici özelliği, metindeki maddeler ve vaatler değildi. Zira bu maddeler birçok partinin programında ve seçim beyannamesinde var.
Yanlış anlaşılmasın.
“Maddeler önemsizdir” demiyorum.
Aksine 43 sayfalık kitapçığı okudum ve her önerisini destekliyorum.
Metnin içeriğinden çok, masanın kurulabilmesinin...
Atatürkçülerin Milli Görüş’çülerle, sosyaldemokratların ülkücülerle ve liberallerin muhafazakarlarla bu masa etrafında oturabilmesinin tarihi bir nitelik taşıdığını düşünüyorum.
Meral Akşener'in iki yıl önce dile getirdiği 'Memleket Masası' böyle bir zemin değil miydi? Bu, Türkiye siyasi tarihindeki en geniş katılımlı ve en çoğulcu ittifaktır.
Masanın mimarı, Erdoğan
İktidar yanlılarının "Erdoğan altı benzemezi buluşturdu" şeklindeki sataşması özünde haklı bir tespiti içeriyor. Doğrudur; ittifakı, tek adam iktidarı ve hukuk tanımazlıklarıyla bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan kurdu. Millet İttifakı'nın mimarı olması, hukuk devletini yıkma becerisinden geliyor.
'Memleket Masası'nın öncelikli hedefi Türk demokrasisinde köklü sapma, radikal bir kopuş ve siyasi bakımından 'irtica hareketi' saydığım Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni lağvetmek olacak.
Zaten metnin önsözünde, “Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır” denilmesi boşuna değil. Krizin çoğulculuk ve katılımcılıkla çözülebileceği vurgulanarak, şöyle deniyor:
“Türkiye’nin istişare ve uzlaşı ile çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Önemli olan, farklılıklarımızla beraber ‘biz’ düşüncesini, temel hak ve özgürlüklerin Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde güvence altına alındığı, bireylerin eşit ve özgür vatandaş olarak düşüncelerini özgürce ifade edebildiği ve inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye’ye inşa etmektir.”
Evet, devirecekler
Altılı masa, ilk vaadini henüz iktidara gelmeden ve dün itibariyle gerçekleştirdi. AK Parti’nin 'kokteyl terör' diye suçladığı demokratik işbirliğini mümkün kıldı.
Katılımcı ve çoğulcu demokrasiyi ilkin altı parti arasında gerçekleştirdiler. Oya ve anket sonuçlarına bakmaksızın her parti eşit sayıldı ve her lidere eşit söz hakkı verildi.
Altı lider metni imzalarken, iktidar medyasının "Erdoğan'ı devirmek için birleştiler" diye telaşa kapılması, gerçekten gülünç bir argüman.
Evet, Erdoğan'ı devirmek için birleştiler.
Ve bunu seçimle yapacaklar.
Türkiye'nin layık olduğu demokrasiyi inşa edecekler.
Gelecek ve Deva'dan kim rahatsız?
Kimi muhalifler Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın Millet İttifakı'nda yer almasına karşı çıkıyor.
Bazıları da özeleştiri bekliyor.
Oysa Türkiye'nin yüzde 65'i en az bir kez AK Parti'ye oy verdi.
AK Partililer kanaatini değiştirmedikçe muhalefetin iktidar olabilmesi mümkün değil.
Hal böyleyken, Davutoğlu ve Babacan'ın muhalefette yer almasından en çok AK Partililer endişe duymalı. İki liderin partilerinden ayrılması başlı başına özeleştiridir. Kaldı ki Gelecek ve Deva'nın yönetici ve kurucu kadroları çok nitelikli bürokratlardan, hukukçulardan ve iktisatçılardan oluşuyor.
Bu kayba üzülmesi gereken AK Partidir.
Muhalefet değil.
HDP'liler yok sayılamaz
Referandumda 'Hayır' diyen ve yerel seçimde Millet İttifakı'nın adaylarına oy desteği veren HDP'ye masada yer yok mu?
Samimi olmak gerekiyor.
HDP ve PKK aynı sosyolojiye yaslanıyor.
HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in PKK kampını ziyaret etmesi örneğinde görüldüğü üzere yasal siyasi parti ile terör örgütü arasındaki mesafe hiçbir hukuk devletinin kabul etmeyeceği ölçüde ortadan kalkabiliyor. HDP'nin bu yükünü Millet İttifakı'nın ve altılı masanın taşıması mümkün değil. HDP oturduğu an masa dağılacaktır.
HDP sosyalist partilerle üçüncü ittifakı kurmalıdır. HDP de bu görüşte olduğunu ifade ediyor.
Ancak Millet İttifakı ya da altılı masa ortak cumhurbaşkanı adayını belirlediğinde ya da 'yarının Türkiyesi' için yola çıkarken, HDP ile mutlaka görüşmelidir.
Gece İstanbul'a dönerken, vatandaşlar merak içinde soruyor:
"Sizce ne olur?"
Sanırım, yarının Türkiyesi bugünden kuruluyor.