Çocukların oyun sesleri.
Tabaklarını sıyıran kaşıkların sesleri.
Baş başa vermiş genç kadınların dertleşme sesleri.
Mülteci çadırının muşambasına serpiştiren kar ve yağmur sesleri.
Çadırın içi Anadolu'da bir dinlenme tesisindeki manzarayı andırıyor. Sanki otobüsün hareket saati bu yörede hiç konuşulmamış bir İstanbul Türkçesiyle birazdan anons edilecek ve yolcular koltuklarına geri dönecek. Herkes sandalyesinde emaneten oturuyor.
Yuvhenya, bütün bu kakafoni içerisinde, dünyada ikisinden başka canlı yaşamıyormuşcasına kafesteki kedisiyle ilgileniyor.
Sordum:
"Yoksa hasta mı?"
- Stress oldu.
- Niçin?
- Savaştan ötürü...
Huzur içinde yaşlanma ve ölme hakkı elinden alınan; kızı, torunu ve kedisiyle ilticaya mecbur edilen Yuvhenya, geride bıraktığı Kiev'i şöyle anlatıyor:
"Savaştan ve savaşı organize edenlerden nefret ediyorum. Çünkü ülkemi terk ettim. İnsanlarımızı öldürdüler, şehirlerimizi yok ettiler. Her saat bombalanıyorduk. Geceleri uyuyamıyorım. Şimdi buradayım."
Şimdi burada ve mülteci çadırında.
Kedisine kederleniyor.
Rusya'nın, kendisinden güçsüz olan Ukrayna'ya çok gördüğü merhameti; Yuvhenya, 70 yaşına merdiven dayamış bu ihtiyar kadın, bakıma muhtaç kedisinden esirgemiyor. Yuvhenya, şüphe yok ki Siret'teki Sırat'ı geçenlerden oldu.
Ukrayna-Romanya'ya yardım hattı
Ukrayna ile Romanya'yı ayıran Siret Sınır Kapısı'ndan, Rusya'nın işgale başladığı 24 Şubat'tan bu yana her gün binlerce mülteci geçiyor. Otobüslerle ve özel araçlarla sınıra ulaşan kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar saatlerce kar altında ve ayazda bekledikten sonra içeriye alınıyor.
Romanya'nın Suceava şehrine açılan sınır kapısının iki yanında konaklama ve yardım çadırları kurulu.
Say ki panayır yeri.
Yahudi yardım kuruluşu, Rumen Ortodoks Kilisesi ve Kızılhaç ile Romanyalı yardım dernekleri ücretsiz sıcak yemek, içecek, meyve ve giysi dağıtıyor. Yardım organizasyonunda devlet ve bağlı kuruluşlar bakımından Türkiye öne çıkıyor.
AFAD, döner ve Mercimek çorbası sunuyor.
Sağlık Bakanlığı'na bağlı UMKE, çadır hastane kurmuş.
Diyanet Vakfı mobil aracıyla hizmet veriyor.
İzmitli bir grup emekli asker ve polisin kurduğu TİM Arama Kurtarma Gönüllüleri de kısıtlı olanaklarla imdada koşuyor.
Türkiye otobüsünde hüzün
Dış İşleri Bakanlığı, Kiev'den ve Lviv'den otobüslere bindirdiği Türkleri, birinci derece akrabası Türk olan Ukraynalıları, kimi Azerbaycanlıları ve Türkmenistanlıları Romanya sınırındaki Çernivtsi şehrine taşıyor. Çernivtsi'den doldukça kalkan otobüslerle Bükreş üzerinden Türkiye'ye naklediyor.
Otobüslerden birinde, bir Türkle evli olan Elina ile karşılaştım.
Yanında kız kardeşi Tamara var.
Lviv'de anneleri, teyzeleri ve anne annelerini bırakarak, yola çıkmışlar.
Elina'ya, "Savaş nasıl ve ne zaman biter?" diye sordum.
"Mucize bekliyoruz" diye yanıt verdi.
"Çünkü Ukraynalıyım..." dedi.
Durdu.
Gözleri doldu.
Ağlayarak devam etti:
"Memleketimin yok olmasını istemiyorum. Vatandaşlarımızın dönmesini istiyorum. Annem, teyzem ve anneannem gelmedi. Onlar Ukrayna'yı bırakmak istemiyor."
Aynı anda genç Tamara'nın gözleri yaşardı.
Yan koltuktaki Cemil Aksu'nun da...
Aksu, tastamam 32 yılını bırakarak gidiyor.
"Biter bitmez dönerim. Ama biteceğini tahmin etmiyorum. Uzun sürer. Afganistan'a dönebilir" diyor.
Otobüste Türk damatlar, Ukraynalı gelinler ve çocukları var.
Kimi İstanbul'a gidiyor, Aydın'a varacak kimi.
'Barış değil, savaş getirdi'
Bir de Mehmet Bal gibi kendi aracı ve imkanıyla Türkiye'ye ulaşmaya çalışanlar var.
Bal, 17 senedir yaşadığı Kiev'i terk ederken, roket isabet eden apartmanları ve yıkılmış evleri gördü. Bombardıman ve siren sesleri işitti yol boyu. Bir grup arkadaşıyla konvoy yaparak, askerler ve milislerin kurduğu barikatları can kaygısı içinde geçip Çernivtsi'ye vardı. İki gün kadar arabada uyudu.
Bu şehirde komşusu olan Ukraynalı bir aileyle buluştu.
Bal, Ukraynalıları İstanbul'da otele bırakacak.
Ardından İzmir'e gidecek.
Taksici Abdullah Akgül ve eşi Oksana, Rusya'nın bombardımana tuttuğu kuzeydeki Çernikov'dan yaşıyormuş. Üç gün bir kilisede konakladıktan ve sınırda 19 saat bekledikten sonra Romanya'ya geçmişler.
Akgül'e göre...
Çernikov'da çatışmalar sürüyor. Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan hastanelere varıncaya dek her kurum hedef alınıyor. Bir sağlık ocağının önüne füze düştü ve neyse ki patlamadı.
Akgül:
"Putin diyor ki 'Ben dünyaya barış getireceğim.' Aslında herkes barış getirmek istiyor. Barış getirmek, gerçekte savaş getirmek demek. Siviller hedef alınıyor. İnsanların yiyeceklerini çalıyorlar. İşkence var."
Eşi ise Oksana, Ukrayna'da Ruslara etnik temizlik yapıldığı suçlamalarını reddediyor.
Babaannesinin Rus olduğunu söylüyor.
"Yalan! Bizim ülkemizde doğuştan Rusça konuşanlar var. Mesela, babaannem. Kimseyi bize karşı korumalarına gerek yok" diyor.
Ruslar da kaçıyor
Sevgilisi Ertuğrul ile aylar sonra Romanya'da buluşabilen Dalya, Ukrayna'da Rusların çoğunlukta olduğu Harkov'da doğup büyümüş. Savaşa kadar Lviv'de yaşıyordu. Beraberinde annesi Valentina, kızı Milana var.
Dalya'ya Ruslara ayrımcılık uygulanıp uygulanmadığını soruyorum.
Şaşırıyor.
"Annem bir Rus" diyor.
Kendisinin de Rusça konuştuğunu kaydediyor.
Lviv'de Ukraynaca konuşulduğu halde sorun yaşamadığını söylüyor.
"Putin'in dediği gibi ayrımcılık olsaydı insanlara batıya değil, Rusya'ya kaçardı. Hiç kimse Rusya'ya gitmeye çalışmıyor, Rusya'yı istemiyor" diyor.
Ukraynalı mültecilerin sırat köprüsü olan Siret Sınır Kapısı'nı dün arkamızda bırakıp Ukrayna'ya geçtik. Yollardaki barikatların arasından geçerek, kuzeye ilerliyoruz.